Bizim bir Atatürk Stadımız vardı…
Nice büyük zaferlere ev sahipliği yapan bu emektar mabet, 1952 yılında Eskişehir Demirspor ile Fenerbahçe arasındaki özel bir karşılaşma ile çıkmıştı tarihi yolculuğuna…
2015/2016 Futbol sezonunda Eskişehirspor’umuz ile Başakşehirspor maçında yenilip küme düşerek, yakılarak yıkılarak misyonunu tamamladı…
Stadımızın yanması yıkılması, içindeki anıları, yaşanmışlıkları asla yok edemez. Aksine daha çok sahiplenilmesine sebep olur…
Orada yaşanan sevinçler, hüzünler, gözyaşları artık tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır. Eskişehirspor sevdalıları bu hikâye ve öyküleri yaşanmışlıkları kuşakta kuşağa anlatacaklardır.
Mesela; Bir iki örnek verecek olursak, Fethi kaptanın üç gol atarak yıldızlaştığı Sevilla maçını, değerli büyüklerimizden ve o gün sahada olan Efsane ağabeylerimizden değişik versiyonlarını defalarca sıkılmadan dinledim…
Fethi kaptanın yine bir Avrupa Kupası’nda Finlandiya temsilcisi Mikkelin’e ve bir lig maçında Altay’a dört gol atarak yıldızlaştığını dinledim…
Üzerindeki sis perdesinin hala aralanmadığı, düştüğümüz veya düşürüldüğümüz 13 Haziran 1982’de yerle bir edildiğimiz Eskişehirspor Beşiktaş maçı…
Tarihinin en iyi kadrosunu kuran, Derwalli, Erdal Keserli, Simoviçli, Abramcikli Galatasaray’ın bu mabetten 3 golle uğurlanması… .
Yugoslav Boris’in Fenerbahçe kalecisi Nurettin’i fizik kurallarını alt üst ederek uzaklardan iki defa avlaması…
Eskişehirspor kalesine üç gol atan, Mustafa Denizli’nin maçtan sonra, taraftarlarca tribünlere çağrılması…
Atatürk Stadı’nda Karşıyaka ile oynanan şampiyonluk maçında, Havanın soğuk ve yağmurlu olmasına aldırmadan sabahın erken saatlerinde tribünleri dolduran taraftarı ve muhteşem ambiyansı…
Hele penaltıdan atılan golden sonra Zafer Tüzün’ün sevincini unutmak mümkün mü?
Böyle yüzlerce anı sıralayabiliriz. Çünkü yaşanmışlık çok…
Bu stadı baştan aşağı yaksalar da bu anıları, bu yaşanmışlıkları silmeye kimsenin gücü yetmez...
Hele bir koro şefi vardı ki izlemeye doyum olmazdı. Tüm dünyaya yayılmıştı namı Amigo Orhan’ın…
Ancak bir gerçek var ki gelen hiçbir yönetici şu stadı iyileştirelim, üstünü kapatalım, bu işin yazı var kışı var yağmuru, karı soğuğu var demedi. Hep başka telden dem vurdular…
Taraftar arma dedi sevda dedi, ama insana yakışır bir statta maç seyredemedi. Stat bitmiş iflas etmişti.
Stadın güzel olan tek tarafı sadece adı kalmıştı “ATATÜRK STADI…”
Eski statta öyle pek sorun yaşanmaz, gidilir bir şekilde oynanırdı…
Yeni stat geldi dertler başladı. Bir an önce oynayalım diye, herkes bir şekilde müdahil olmak istiyor…
Aşılması gereken yasal prosedür var…
Olsun, biz yine de oynayalım demek doğru bir yaklaşım değil…
Yüklenici firmanın yapması gerekenleri tamamlamadan teslim alırsak, eksiklerini biz tamamlamak zorunda kalırız…
Bu durum bürokratik zorluklar yaratabilir…
Bizlerde merak ve heyecan içindeyiz. Her şeyi tamamlanmış yeni mabette insanca maç seyretmek istiyoruz.
Bu yüzden yeni stadı fazlaca sorun etmeden, tüm enerjimizi konsatrasyonumuzu Yeni Malatya’ya saklamalıyız diyorum...
“Bilmem anlatabildim mi?”