Asgari ücret, her yeni yıl öncesi tartışılır, konuşulurdu. Türkiye için asgari ücretin önemli olması, çalışanların
çok büyük kesiminin asgari ücretle geçiniyor olmasından kaynaklı…
Asgari ücret hiçbir dönem çalışanların en temel ihtiyaçlarını karşılamadı…
Asgari ücret belli olmadan önce
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, asgari ücretin en az 3 bin 100 lira olması gerektiğini söyledi. Son derece yerinde, doğru ve önemli bir açıklamaydı.
Ancak hemen sonra CHP’li belediyelerde
asgari ücretin 3 bin 100 lira olacağının açıklanması bir o kadar yersiz ve yanlış bir açıklamaydı.
(Eskişehir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı
Belediye Başkanı Ahmet Ataç, yaptıkları Toplu İş Sözleşmesi’ne atıf yaparak zaten 3 bin 300 lira ile 3 bin 450 lira ücret verildiğini dile getirdiler. )
Belki kimse önemsemeyecek ama Kılıçdaroğlu’nun açıklaması “
sendikaları itibarsızlaştırmaktan” başka bir işe yaramıyor. Ücreti belediyeler arttırıyorsa, sendikalar önemsizleşir. Oysa verilen ücretler Toplu İş Sözleşmesi ile belirlenen ücretlerdir.
Üstelik kamu işyerlerinde asgari ücret zaten verilmiyor…
Şimdi şunu sormak istiyorum. CHP’nin il ve ilçe örgütlerinde çalışan sekreter, çaycı, şoför gibi işçiler var.
Mesela bu çalışanların ücretleri asgari ücretten mi verilecek yoksa 3 bin 100 ve daha fazlası mı olacak?
Bir de CHP üyesi olan iş adamları var. Onlar işyerlerinde çalışan işçilere devletin belirlediği ücreti mi verecek,
yoksa CHP’nin belirlediği 3 bin 100 lira mı?
Hakkını yemeyelim CHP’nin hamlesi olmasaydı, asgari ücret belki 2 bin 800 lira da olmayacaktı…
Bu ülkeyi ayakta tutan, en ağır işlerde çalışan şehirleri,
derleyip toplayan, üretimin sürekliliğini sağlayan kesim asgari ücretle çalışan kesimdir. 2 bin 800 lirayı hak etmiyor. 3 bin 100 lira da hak etmiyor. İnsan onuruna yakışır bir ücret verilmeli.
Asgari ücrette son sözün daima ve her zaman patrona ait
olduğunu çalışan kesimin asla unutmaması gerekiyor! Unutmasın ki mücadelesini ona göre şekillendirsin…
AK PARTİ’DEN ÖĞRENDİM!
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, sabah değerli meslektaşım Arif Anbar’ın sunduğu “Uyan Eskişehir” programına katıldı…
Süllü, siyasette tecrübeli bir isim. Yapmadığı görev kalmadı gibi!
Eskişehir bilgisi yüksek! Siyaseti de iyi biliyor. Ama işte siyasette her gün yeni bir şeyler de öğreniliyor…
Süllü, programda öğrendiği bir olayı şu cümlelerle aktarıyor:
-Ne yapmamam gerektiğini AK Partililerden öğrendim!
TEORİ VE PRATİK!
Hakan Efe’nin haberleri gazetelerde yer aldı…
Geçimini sağlamak için Antalya’da kağıt topluyor. KPSS’ye giriyor ve Türkiye 25.si oluyor…
Bir kağıt toplayıcısının KPSS’de derece elde etmesi önemli.
Ne var ki Hakan Efe, zaten kafası çalışan zeki Türk gençlerinden biri. Kağıt toplama nedeni de zaten zeki olmasından kaynaklanıyor.
Zeki olan insan sorguluyor. Sorgulayınca da “işsiz” kalıyor!
2018 yılında da KPSS(ye giriyor ve Türkiye 13. Sü oluyor. İşyerinde kimsenin çalışmadığını görevini yapmadığını
görünce morali bozuluyor. Sonuçta “görev aşkı sürülmesine neden oluyor. İstifa etmek zorunda kalıyor…
Şu tespiti yapıyor:
-
Teoride mükemmel bir devletimiz var ama pratikte kesinlikle öyle değil!
Devletimizin ve hepimizin temel sorunu bu!
En alttakiler görüyor ve uyarıyor!
SAĞCI MI SOLCU MU?
Toplum da Korona Virüsün olmadığını, hastalığa yol açmadığını iddia eden hatırı sayılır bir grup var…
Sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde böyle…
Hatta işi daha ileri götürenlerde var…
Almanya’da Koronavirüsün varlığını inkar eden bir grup kişi, geçen ekim ayında pandemiyle mücadeleden sorumlu Robert Koch Enstitüsü'nün Berlin'deki
binasına molotof kokteyli atmış ve üniversite dışı araştırma kuruluşlarının çatı örgütü Leibniz Topluluğu'na
kundaklama girişiminde bulunmuştu.
Gelecekte, dünyada koronaya inanmayanların
terörist ilan edilme durumu olabilir.
Sağcı, solcu, ayrılıkçı teröristlerden sonra şimdi de Koronavirüs teröristleri karşımıza çıkıyor!
GÜNÜN SÖZÜ
Kusurlarınızı söyleyen arkadaşlar edinin.
Ama Dikkat edin! Kusurlarınızı yalnızca size söyleyen…
Lao Tzu
GÜNÜN KARİKATÜRÜ