Fare bulunduğu delikte peynir kokusu duyup:
“Başını dışarı uzatmış…”
Ama “bunun kedinin bir tuzağı olabileceğini düşünüp”:
“Dışarı çıkmamış.”
Bir süre bekleyen fare, derken bir “miyav sesi” duyup çekilmiş köşesine.
Gene peynir kokusu…
Gene “miyav” sesi…
Fare çıkmamış deliğinden.
Dinlemeye başlamış...
Derken ertesi gün bir ses duyulmuş:
“Hav hav…”
Kedinin ortalarda olmadığını anlayan fare dışarı çıkmış.
Çıkmasıyla da bir pençeyle serilmiş yere…
Fare kedinin tuzağına düşüvermiş.
Kedi yerde yatan baygın fareyi yavrusuna gösterip şöyle demiş:
“Bak yavrum… Sana ikinci bir dil bilmek çok önemlidir dememiş miydim?..”
--//--
OHAL’in açıklamalarını dinliyoruz...
Gözaltına alınan asker sayışı 10 bin 400 olmuş…
Hakim ve savcı sayısı 182’ ye ulaşmış.
Ardından Rektörler dahil kamuda görevli bürokratlar geliyor…
Liste daha uzuyor…
Ne zaman sonuçlanacak, nasıl sonuçlanacak bilen yok.
TV’lerden… Radyolardan…
Durmadan liste yayınlanıyor...
Yaklaşık 50 bin kişi görevden alınmış…
Yerleri nasıl doldurulacak?
OHAL ile Türkiye’de demokrasi bir adım ileri gidecek, dayatmalar ortadan kalkacak mı?
Yaklaşık 14 yıldır ülkede şöyle ya da böyle tutunan kirlenmişlik temizlenecek mi?
Bizden, sizden denilmeden yeni yerleştirmeler yapılacak mı?
İktidarın zihniyeti değişecek mi?
Ve en önemlisi:
“FETÖ” illeti nasıl kazınacak göreceğiz…
--//--
Herkes merak ediyor:
“OHAL” günlük ve toplumsal yaşamımızı nasıl etkileyecek?..
Şahsen ben de merak ediyorum…
Sabah gazete aldığım “bayi” ile çaycı Recep usta bile merak edip soruyorlar:
“Bu iş nereye kadar sürecek?”
Pazardan gelen eşim anlatıyor:
“Her şey ateş pahası olmuş. Domates bile 3,5 TL. Bu böyle gidecek mi?..”
İlginç gerçekten…
“OHAL’i bahane eden fırsatçılar” yalnız pazarlarda değil;
“Toplumun her kesiminde yaygınlaşırsa uygulamanın tadı kalmaz.”
--//--
Önceki gün “Sözcü” Gazetesi’nde Fethullah Gülen’in:
“Tansu Çiller ile… Rahmetli Bülent Ecevit’le… Recep Tayyip Erdoğan ile 1994… 95 ve 96 yıllarında çekilmiş resimleri yayımlandı…”
Deniyordu ki:
“Feto, 40 yıldır her devrin adamı oldu. Devlete sızdı…”
Unutmayalım…
Şöyle ya da böyle…
Bunların hepsi bir derstir…
Aradan yıllar geçse de gereği gibi okunmalı artık… Okunmalı ve de yorumlanmalı ki;
“İçinde bulunduğumuz günlere bakılarak gerekli yorumlar yapılmalı.”
Her şey meydanda…
İşin başka yolu kalmadı çünkü...
Günlerin getirdiği
-“Hat Boyu park yeri olmamalı”—
Uzun süredir yapılan soruşturma nihayet tamamlandı. Kent merkezinden geçen demiryolu hattı birkaç yeri hariç tamamlandı. Uzun süredir yapılan asfaltlama çalışması sona erdi. Şimdi gerek Muttalip Caddesi’ne ve gerekse Bağlar Caddesi’ne araçlar gidip gelebiliyorlar.
Dün köşemizi arayan bir okurumuz cadde için yapılan çalışmalara teşekkür ederken dedi ki “Ne yazık ki, bu çalışmaların kıymetini bilmiyoruz. İnsanların dinlenmeleri için yapılan ne güzel oturaklar var. Gelin de bunu birilerine anlatın. Bu oturakların önüne özel araçlar park ediliyor. Küçük araçlar neyse de özel servis yapan Otobüsler mesaiden sonra bu güzel parkın kenarına gelip park ediyorlar… Yapılmış yolu işgal eden ve şehir görüntüsünü çirkinleştiren bu Özel Otobüslere kimse bir şey demeyecek mi? Kimisinin yağı akıyor. Kimisinin suyu. Yapılmış güzel caddeyi çirkinleştiriyorlar. Yetkililer bu konuya ne derler acaba? Bu güzelim cadde özel otobüsler park etsin diye mi yapıldı?”
Doğrusu ilginç bir yorum… Bin bir emek ve gayretle yoğun uğraş sonunda yapılan, İstasyon Caddesi- Hat Boyu’na park eden özel servis otobüsleri için uyarı yapan okurumuza teşekkür ederek yorumunu aynen köşemize alıp yetkililere aktarıyoruz… Bu cadde paralı parktan kaçan servis otobüslerine “ücretsiz park yeri” olarak mı yapıldı? Yetkililerin bu konuda gereken işlemi yapmalarını vatandaşlar gördüğünüz gibi istiyor ve bekliyorlar. Duyurmuş oluyoruz…
---Üniversitelerde darbe endişesi---
Anadolu Üniversitesi Rektörü Naci Gündoğan başta olmak üzere, hükümet tarafından istifaları istenen öğretim elamanları TBMM’ne geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuşlar. Ziyaret sırasında Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Gaye Usluer’le de görüşen Gündoğan ve arkadaşları “Ülke için hassas bir dönemden geçiliyor. Bu dönemim demokrasi adına yararlı olmasını diliyoruz. Öğretim üyeleri olarak demokrasiye bağlılığımızı her fırsatta dile getireceğiz. Üniversitelerimizde başlayan tasfiye sürecinde suçlu ile suçsuz ayırımının iyi yapılması gerekir. Kesinlikle beyin göçüne fırsat verilmemeli. Üniversite özerkliği ve özgür düşünce sınırları iyi çizilmeli” yorumunu yapmışlar.
Doğru olan da bu… Ülkenin zor bir dönemden geçtiği içinde bulunduğumuz bu günlerde. Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan ve arkadaşları yerinde bir çıkışla yetkileri uyarmışlar… Diliyoruz ki bu yerinde uyarı dikkate alınır ve çalışmaları sekteye uğratacak bir uygulamaya girişilmez...