18 Ocak 2016 tarihinde oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe maçında maçın hakemi bir düdük çaldı, o düdük dalga dalga Türkiye’nin her yerinden duyuldu. Tiyatro Eskişehir’de sahne almıştı. Komediyle dramın sergilendiği sahnede, seyirciler sanatçıların gösterdikleri performansları karşısında küçük dillerini yuttular. Hele başrol oyuncusunun gösterdikleri performansa hayran kaldılar. Çünkü sergilenen oyuna kendisinden çok şey katmıştı. Diğer oyuncuların zorlandıkları anda devreye girmiş, proje dışında doğaçlamalar yaparak, bütün hataları kapatmış sergilenen oyun başarıyla tamamlanmasını sağlamıştır. Başrol oyuncusu ve diğer oyuncular sahayı görevlerini yapmanın mutluluğu ve gururu ile sahneden ayrılırken, izleyiciler duygu yoğunluğunu uzun süre üzerinden atamadılar. Sergilenen oyunun etkisiyle yerlerinden kalkamadılar. Çok üzüldüler.
Bu üzüntüye şahit olan şehrin ileri gelenleri, yetkililere çok ciddi tepkiler gösterdiler. Biz böyle oyunlar istemiyoruz, seyircilerimiz çok etkileniyorlar. Bizleri böyle oyunlarla üzmeye hakkınız yok, diye tepki gösterdiler şikayet de bulundular. Oyunu yazan ve yöneten yetkililer bu şikayetlere çok bozuldular. Oyunlarını beğenmeyenlere cezalar verdiler.
Haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayana birde ceza verildi. Bu olay bize “Ananı öpen kadı, kadıyı kime şikayet edeceksin” hikayesini hatırlattı. Eskişehirspor-Fenerbahçe maçı işte böyle bir maçtı. Haksızlığa uğramış bir şehir birlik beraberlik içinde hareket etmesi gerekirken, Tüm Türkiye bize yapılan haksızlığı hukuksuzluğu konuşurken, biz kendi içimizde sen ben, siz biz kavgası yapıyoruz.
Her türlü haksızlığın ve hukuksuzluğun karşısında birlikte durmak gerekirken, neden bu ayrımcılık? Haksızlığın karşısında neden birlikte hareket edemiyoruz da, enerjimize saçma sapan işlerde harcıyoruz. Haksızlığa hukuksuzluğa karşı sesimizi var gücüyle yükseltmeliyiz.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Hz. Muhammed