Bugün Eskişehir’de 3 Üniversite var. Anadolu, Osmangazi ve ESTÜ diye sıralıyoruz
Bugün Eskişehir’de 3 Üniversite var. Anadolu, Osmangazi ve ESTÜ diye sıralıyoruz.
Ancak Osmangazi Üniversitesi’de, ESTÜ’ DE aslında Anadolu Üniversitesi’nden bölünerek, bazı bölümleri ayrılarak faaliyetlerine başlayan Üniversiteler.
Mesela OGÜ’ nün Tıp Fakültesi gibi, ESTÜ’ nün Sivil Havacılık Fakültesi gibi eskiden Anadolu Üniversitesine dâhil olan bölümler, ayrılma ile birlikte artık başka Üniversitelere aitler.
Yani Anadolu Üniversitesi o kadar büyük, heybetli ve nitelikliymiş ki, kendi içinden 2 Üniversite çıkarabilmiş.
Ancak o heybetli, nitelikli, tüm şehrin aidiyet duygusu ile gururlandığı Anadolu Üniversitesi bugünlerde geçmişin mirasını harcıyor, ismindeki krediyi kullanıyor hale geldi.
Başka bir deyişle Anadolu Üniversitesi siyasetin nüfuz ettiği andan itibaren yükseliş trendini aşağıya çevirdi ve hızlı bir ivme kaybetti. Mevcut Rektör Fuat Erdal bu düşen ivmeyi yavaşlatsa dahi engel olmaya yetmiyor. Çünkü son birkaç senede içeride oluşan yaralar pansumanla, iyi niyetle, radikal değişiklikler yaşanmadan çözülecek yaralar değil.
Gariptir ama Üniversite’de son yıllarda kadrolanmış, hükümet kanadına yakın ve Yılmaz Büyükerşen isminden, onun anılmasından rahatsız, bana göre hastalık derecesinde kompleks sahibi kadrolar var. Bugün onları konum sahibi yapan Üniversite’nin öyküsünden, kuruluşundan ve gelişimini hangi vizyona borçlu olduğunu idrak edemeyen kadrolar.
Onlara sık sık hatırlatmak ve tane tane anlatmak gerekiyor.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi öyle 1 günde gökten zembille düşmedi Eskişehir’e…
Hadi bir Üniversite açalım, birkaç bina yapalım, biraz kadro verelim ve adını da Anadolu koyalım diyerek Üniversite açılmıyordu. En azından o yıllarda.
Başarı öyküsü Prof. Dr. Orhan Oğuz’un kurduğu İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi ile başladı. O akademiden mezun olan Büyükerşen önce Akademi Başkan Yardımcısı oldu sonra Akademi Başkanı. Ve Akademinin niteliğini, vizyonunu her alanda başka bir boyuta taşıdı. İlk TV stüdyoları, uzaktan eğitim altyapısı, kültür – sanat yatırımları derken Akademi şehrin gelişiminde en ön safa çıktı. Bu başarı da beraberinde Anadolu Üniversitesi’ni getirdi Eskişehir’e. Kurucu Rektörü de elbette bu işin mimarı olan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen oldu. Tabi Üniversite sadece açıldığı için bu hale gelmedi. Uzaktan eğitim yetkisini aldı, içinden Avrupa’nın en büyük üniversitesini Açıköğretim Fakültesini çıkardı. Dünyada bir Üniversite’ye ait olan tek Uluslar arası Havalimanını devlet desteği almadan yaptı. Dünyanın en değerli sivil havacılık eğitim merkezlerinden birisi oldu. O havalimanı ve eğitim için kullanılan uçaklar sayesinde Türkiye’nin en değerli hocaları, profesörleri Eskişehir’e eğitim vermeye geldi, gittiler. Türkiye’nin en güvenilir sınavları Anadolu’da yapıldı. Tek bir sorunun çalınamadığı soru kitapçıkları orada basıldı. Türkiye’de hakem ve hâkim gibi güvenilir ve türlü işlerin emanet edildiği en güçlü akademik kurum olarak Eskişehir’i hep gururlandırdı.
Yani Büyükerşen o kurumu kurmakla kalmayıp, başarı öyküsünün meşalesini de epey taşıdı.
Amma velâkin bundan bihaber olan veya bunu çok iyi bildiği için özellikle Büyükerşen isminden rahatsız olanlar geçmiş yıllarda fazlaca sirayet etti Üniversite bünyesine.
Onun isminden faydalanmak yerine herhangi bir eğitim uçağı üstündeki ismine bile tahammül edemediler.
Kadrolar ve görev yerleri değişirken, atamalar yapılırken bile Büyükerşen’e yakınlığı ya da hangi dönem görevlendirildiğine bakıldı. Hatta dışarıdan bazı müdahalerle Üniversite’de Büyükerşen’in laik düzeni hala egemen diye fakülte görevlilerine mobbing ve baskı yaptırmaya çalışanlara dahi tanık olduk.
Tüm rektörlerin olduğu bir etkinlikte resmen söz hakkını fiziki müdahale ile kesmeye kalktılar. Hatta önceki rektör Şafak Çomaklı döneminde Üniversite kurucusu olarak Büyükerşen’in ismi bile inkâr edilecek noktaya getirildi. Bu konu tartışılmaya, sanki 2+2 5 edecek gibi değiştirilmeye kalkıldı. Ne yazık ki tüm bunları ve yansımalarına şahit olduk.
Üniversite’nin marka değeri, vizyonu, akademik başarısı olmadan boş ve anlamsız bir bina olacağını fark edemeyenler, liyakat nedir haberi olmayanlar Üniversitesi’nin manevi ve marka değerini inanın paraşütsüz düşürdüler.
Hatta Eskişehir’e harcansın diye ümit ettiğimiz ve arada sırada kullanılan Açıköğretim gelirlerine Ankara tamamen el koydu.
Şehir ekonomisine doğrudan katkısı olan Döner Sermaye gelirleri de deyim yerindeyse kuş kadar bırakılarak Eskişehir’e ceza kesildi.
Önceki gün Anadolu Üniversitesi Rektörü Fuat Erdal’ın Büyükerşen’e ziyaretini gördüm. Bu yüzden de biraz içimi dökeyim. Geçmişte yapılan hataları bir hatırlatayım istedim. Hani içeriye Üniversite personeli ve akademisyenlerin bile girmekte zorlandığı, bilim yuvası değilde MİT gibi lanse edilen, akademik yayınlar yerine durmadan fetö ile mücadele broşürü basan ama halka dağıtmayan, değerli görevlere liyakattan yoksun atamalarla vicdanların sızladığı bir dönem daha yaşamayalım istiyorum.
Fuat hoca şu ana kadar süreci toparlamak, en azından yaraları sarmak için gayret eden bir profil çizdi. Kendisi ile tanışmadım ama Üniversite’de pek çok kişiden hakkında olumlu yorumlar duydum.
Yılmaz Hoca’ya yaptığı ziyareti de farklı bir mesaj içerdiği için önemli ve yerinde buldum. Birkaç yıl önce kurucusu olduğu Üniversite’de bundan rahatsız olunurken, bugün bu ziyareti kahve içmek, geçerken uğramak gibi düşünürsek inanın haksızlık olur.