İnsanoğlunun daha çok karşısındakilerden beklediği, ancak kendisinin ne kadar gösterdiğini pek hesaba katmadığı konuların başında, “vefa” gelir…
Pek çok kaynakta vefa kelimesi; “kişinin vaadine, ahdine ve yeminine sadık kalması, dostlarını unutmaması, onların dostluklarına ve iyiliklerine daha güzeliyle karşılık vermesi…” olarak ifade edilmektedir.
Dostluğun asaleti gereği, herkes bir birinden vefalı olmasını bekler…
Ancak vefayı göremeyince, ilişkiyi kurtarmak adına bu kelimeyi; İstanbul’da bir semte ya da bir boza markasına atfederek, beklenti düzeyi daha aşağı çekilebilir…
Diğer yandan ‘vefalıyım’ demek de çok zordur… Çünkü vefa duygusunu ölçen alete, hep karşınızdakiler sahiptir.
Bu yüzden, karşıdakilerin vefa durumunu ölçen, mecazen “vefatör” diyebileceğimiz bir araca sahibiz, sadece…
Oysa insanlar öyle ilişkiler yaşıyorlar ki; kendileri ortadan kayboldukları halde onları hiç yalnız bırakmayan vefasızlıkları, kendilerinden daha vefalı oluyor.
Bence Alzheimer hastalığı, kendisi için yapılan iyilikleri unutanların kabullenebilecekleri en güzel bahanelerden biri olabilir…
Ama diğer taraftan da, birilerine karşı yaptığınız iyiliği unutmak için de, Alzheimer’in bu haline sığınabilirsiniz…
Hiç olmazsa beklentiniz olmaz…
İşte hem vefalılar hem de vefasızlar için koruyucu etkisi olan ve unutmayı kolaylaştıran bu sanal hastalığa, günümüzde “Alzheimer’in en güzel hali” diyebilirsiniz…
Çünkü “en vefakâr dostumuz olan gölgeniz bile, yoldaşlık etmek için güneşli havayı bekler…”
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...