Allah razı olsun deseler yeter

Sadi Seda yazdı

14 Şubat 2015 23:55
A
a
Sütiş Eskişehir
Geçtiğimiz hafta içerisinde AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Ertuğrul Dindar’ı partideki makam odasında ziyaret ettim.
Ertuğrul Dindar ile nerede ise 30 yıllık bir arkadaşlık, dostluk ağabey-kardeş ilişkilerimiz var. Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü olunca çok sevinmiştim. İnsan sevdiği birisini önemli bir makamda görünce sevinir, duygulanır.
Aynen bende bir arkadaşımın, kardeşimin Milli Eğitim Müdürü olmasından dolayı sevindim, duygulanmıştım. Kendisini kutlamak için ilk ziyaret edenlerdenim.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü döneminde Eskişehir’deki okulların eksiklerinin giderilmesi için elinden geleni yapmaya çalıştı.
Müdürlük yaptığı yıllar içerisinde hak, hukuk ve adaleti en iyi savundu. Her okula, her idareciye, her öğretmene aynı mesafede olmaya çalıştı.
Eskişehirli birisinin kendi doğup büyüdüğü ve yaşadığı şehir de müdürlük yapması kolay değil. Tüm okullardaki idarecileri, öğretmenleri yakinen tanımanızdan dolayı elbette ki, hak hukuk geçmemesi adına daha çok dikkat göstermek zorundasınız.
Çünkü emekli olduktan sonra da bu şehirde yaşamınızı sürdürecek, o insanların yüzüne bakacak, çarşı-pazarda mutlaka yüz yüze geleceksiniz.
Ertuğrul Dindar bunu düşünerek bilerek hata yapmamaya, kul hakkı yememeye çalıştı. Bu kadar dikkat etmesine rağmen “yüzde yüz hatasız çalıştı. Kul hakkı yememeye çalıştı” demek mümkün değil. Hatasız kul olmaz. Mutlaka hatası olmuştur. Bilmeyerek de olsa birilerinin hakkını yemiştir.
Gelelim ziyarete.
Sohbet ederken yaşlı bir vatandaş girdi odasına. Yanında bir genç vardı. Elindeki CV’yi Ertuğrul Dindar’a uzatarak, ‘Oğlum bu benim torunum. Üniversiteyi bitirdi. Öğretmen oldu. Ataması gerçekleşmediği için bekliyor. Ataması çıkıncaya kadar bir iş bulabilir misiniz?’ dedi.
Ertuğrul Dindar, yaşlı adamın karşısında dikilmesinden dolayı rahatsız oldu. Masanın ucundaki koltuğu işaret ederek,’amcacım ayakta durma, otur lütfen’ dedi. Yaşlı adam,’olsun evladım ben dikilirim. Yeter ki torunumun işi olsun’ diyerek ayakta durmak istedi. Dindar’ın ısrarı üzerine oturdu.
AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Ertuğrul Dindar, yaşlı adamın elindeki torunun CV’sini aldıktan sonra,’amcacım siz İş Kur’a kayıt oldunuz mu? Olmadıysanız önce İş Kur’a kaydınızı yaptırın. Oradan iş çıkabilir. Ama ben de özel olarak takip edeceğim. Araştıracağım. Torununa göre bir iş bulursam seni arayacağım. Sen evinin ve varsa kendi cep telefon numarasını da yaz CV’ye ekle’ dedi.
Aradan bir hafta geçti. Dindar’ın yaşlı adamın torununa iş bulup bulmadığını bilmiyorum. Ama adam Ertuğrul Dindar’ın kendisine göstermiş olduğu ilgi ve alakadan o kadar memnun oldu ki. Odadan çıkarken şunu söylemişti:
‘Evladım işimiz olur veya olmaz. Ancak bana ve torunuma göstermiş olduğunuz ilgi ve alaka. Beni dinlemen, vakit ayırman bile hoşuma gitti. Gelirken sana ulaşamayacağımı düşünüyordum. Bana mahalledeki arkadaşlarım, komşularım görüşemezsin demişlerdi. Senden Allah razı olsun’.
O gün Ertuğrul Dindar’ın masasında çok sayıda CV dikkatimi çekmişti.
“Maşallah İş Kur gibisin. Hepsine iş buluyor musunuz, tek tek ilgilenmek zor olmuyor mu?” diye sormadan yapamadım.
‘Elbette CV’lerin sahiplerinin vasıfları, iş talepleri farklı. Özel şirket sahibi dostlarımıza soruyoruz. CV’lerdeki talepler doğrultusunda eleman arıyorsa CV’nin sahibine telefon ederek eleman arayan dostlarımıza yönlendiriyoruz. İş bulduğumuzda bundan dolayı mutluluk duyuyorum. Bulamadıklarımız için de inan çok üzülüyorum. Ben Milli Eğitim Müdürü iken de iş talebiyle gelen kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışıyordum. Çevremdeki iş adamlarını tek tek arıyordum. Bunlar bir kere Allah Razı olsun dese yeter. Allah katına çıktığımızda karşımıza bunlar çıkacak’ demişti.
Bugüne kadar kaç kişi Ertuğrul Dindar’a “Allah razı olsun” dedi bilmiyorum. Makam odasında konuşmalarına tanık olduğum yaşlı bir adamın “Allah razı olsun” dediğini kulaklarımla duydum.
*-*********

Kupadan elenmesine sevindim!

Eskişehirspor’un Ziraat Türkiye Kupası’ndan elenmesine sevindim. Kupa hayalinde koşacağız derken ligin dibi boylayacağız. Küme düşme tehlikesiyle burun buruna kalacağız. Bugün için de bu tehlike söz konusu. Ancak tehlikeyi bertaraf edecek önümüzde maçlarımız var.
Kırmızı-Siyahlı Kulübün futbolcu kadrosuna baktığımda, iki kulvarda koşacak kadro genişliğine sahip değil. 4-5 futbolcunun sakatlığı ligdeki Galatasaray ve kupadaki Gençlerbirliği karşılaşmalarında Eskişehirspor’a ne sıkıntılar yarattığını hepimiz gördük.
Kupada şampiyon olsan ne olacak?  Avrupa Kupasında mücadele edecek kadroya sahip değil Eskişehirspor. İlk turda elenme ihtimali de yüksekti.
Kupada yoluna devam etmiş olsaydı. Bu maçlarda en önemli futbolcular sakatlanır, bu sakatlıkların düzelmesi için uzun süreli tedavi gerektirebilirdi.  Sakatlanan futbolcuların alternatifleri onların yerini dolduramıyorsa ki dolduramadıklarını Galatasaray ve Gençlerbirliği maçlarında gördük. Bu Eskişehirspor’a büyük sıkıntı yaşatabilirdi. Sakatlıkları nedeniyle Galatasaray ve Gençlerbirliği kupa maçında alınan mağlubiyetler de Dioge, Ömer, Hürriyet gibi önemli futbolcuların eksiklikleri hissedildi.
Kupada Eskişehirspor şampiyon olamazsa şehirde kimse çok fazla üzülmez. Ancak ligden düşersek çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek hepimiz üzülürüz.
Bu nedenle kafa olarak, beden olarak sadece ligi düşünüp, ligde kalmanın hesapları yapılacak olursa, bu hesabın tutacağını ve sezon sonunda Eskişehirspor’un ligde kalacağına inanıyorum.
Konya ve Galatasaray mağlubiyetlerini yol kazası olarak değerlendirelim. Yarın Ankara’da oynanacak olan Gençlerbirliği maçıyla birlikte deplasmanda veya içeride oynanacak olan tüm maçlarda Eskişehirspor’a hepimiz destek verelim. Passolig’den dolayı maçlara gösterdiğimiz boykotu hiç olmazsa sezon sonuna kadar kaldıralım. Passolig ile maç biletimizi alarak stadyumu dolduralım. Eskişehirspor’a destek olalım.
Eskişehirspor süper ligden düşerse sadece kırmızı-siyahlı takım değil, Eskişehir ili olarakta düşmüş oluruz. Bir daha ne zaman süper lige merhaba deriz. Artık Allah bilir.

*-**********

Sevmek, sevilmek

Bir âlime sormuşlar:
-Efendim dünya da en güzel şey nedir?
-Sevmek.
-Peki, sona nedir?
-Sevilmek.
-Peki, neden sevmek sevilmekten önce geliyor?
-İnsan sevdiğini, sevildiğinden daha emin olarak bilir…
             * * * * *
-Efendim, dünya da en çok kimi seversiniz?
-Terzimi severim.
-Aman hocam, dünya da sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? Neden terzi?
-Çünkü ona her gittiğimde benim ölçümü yeniden alır. Ama diğer kimseler, bir defa benim hakkımda karar verirler, ölünce ye kadar da, beni hep aynı gözle görürler…
      * * * * *
-Efendim, bir insanın zekâsını nereden anlarsınız?
-Konuşmasından.
-Ya hiç konuşmazsa?
-Öyle akıllı insan nerede?
    * * * * *
-Efendim bir kimse nasıl iyi bir insan olabilir?
-Önce; kötülük yapana kötülük düşünmez. İkincisi: kötülük yapanlara iyilik yapar. Üçüncüsü; iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmediği halde geldiği zaman, iyi insan olur…
    * * * * *
Efendim, dünya da mutlu insan kimdir?
-Dağdaki çobandır.
-Nasıl olur efendim?
-İnsan bildikleriyle yaşar. Onun bildiği koyunları ve çevresi. Kendini mutsuz edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgisi yoktur… Dinini kendi işini bilmesi yeter!
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi