Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kurşunlu Külliyesi’nin boşaltılmasını istemiş. Bu gelişmeyi dün 2 Eylül Gazetesi’nden Can Hacıoğlu’nun haberiyle okuduk. Okuduk ve çok da garipsedik, ya da benim çok garibime gitti diye daha kişisel bir yorum yapayım.
“Garip olan gerekçelerin mantıksız, ayağı yere basmayan, uydurulmuş gerekçeler olması değil. Benim garipsediğim şey aynı koşulların yıllardır sürüp gitmesine karşın, bugüne kadar neden sessiz kalındığı.”
Şayet Odunpazarı Belediyesi el değiştirmeyip Ak Parti’de kalmış olsaydı, aynı gerekçelerin öne sürülerek aynı tebliğin yapılıp, yapılmayacağını düşündüğümde, yapılmazdı gibi bir düşünce hasıl oluyor bende.
Haksız da değilim zira bunun altyapısını oluşturan etken, geride kalan 10 senede ses çıkarılmamış olması.
Cam Atölyeleri yangın riski var diye boşaltılacakmış. Külliye’nin arkasında bulunan ve el işleri ile lületaşı hediyelik eşyaların bulunduğu alan, içinde semazenlerinde bulunduğu alan, haksız ticari kazanç yapılıyor diye boşaltılacakmış ve külliye yıprandığı için bu karar alınmış.
İnanın, tüm bu gerekçelere itirazım yok. Hepsi de kulağa ve akla mantıklı geliyor. Benim tek merak ettiğim soru, neden şimdi? Neden 30 Mart tarihinden önce bu gerekçelerin görülmediği konusu. Umarım Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün buna da gerekçeli bir cevabı vardır.
“Serdar Özkan “
Eskişehirspor taraftarının Beşiktaş maçından bu yana hazmedemediği bir husus var. Bu husus maç sonuna doğru Serdar Özkan’ın yakaladığı pozisyon ve burada 2 kere şut çekme şansına karşın, müsait durumda olmasına rağmen o topa vurmaması.
Bir çok insan Beşiktaş altyapısından yetiştiği için Serdar’ın bu golü bilerek atmadığına inanıyor. Hatta geçmiş yıllarda Ankaragücü forması ile Beşiktaş’a gol atan Serdar’ın bu gole sevinmemesi ve maç sonu bu konuda yaptığı açıklamalarda Beşiktaş’a vefa borcu olduğuna dair söylemde bulunması bu ihtimali güçlendiriyor. Ancak Şimdi herkes gibi atalım, kıralım, satalım demek yerine bir soru sormak istiyorum.
Ya o pozisyonda bizim sandığımız gibi bilerek değil de, basireti bağlanıp vuramamış ise? Zira hepimiz futbol oynadığımız dönemlerde benzeri talihsizlikler yaşamışızdır. Sadece tek bir pozisyon üzerinden kesin bir yargı yapmak, biraz ağır olmaz mı?
Ha, bana sorarsanız Serdar Özkan’ı hiç transfer etmeseydik de olurdu bu teknik bir yorum. Ama işin insani boyutundan bakınca, vicdanım tek bir pozisyonla kanaat getirmeye ve yazmama müsaade etmiyor. Emin olun sadece son 3 senedir bile 30 Bin Km. Eskişehirspor’un peşinde gitmiş, emek harcamış birisi olarak, şu an zulümpiyat stadyum’undan dolayı hastalıktan geberiyor halde bu yazıyı yazıyor olmama rağmen, diyorum ki, öfkeyle kalkan zararla oturur. Şayet bir emek hırsızlığı varsa zaten birkaç maç sonra her şey netleşir. Ama diyelim ki yanıldık, o zaman bize yakışmaz bu linç kampanyası. Bana kızıyor olsanız bile kusura bakmayın. Ben soğukkanlı olalım diyorum. Eskişehirspor hepimizin sonuçta.