Geçtiğimiz hafta Sanayi Odası Başkan adaylarından Nebi Hatipoğlu, Milli Eğitim Bakanı ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı’yı ziyaret etmişti. Bu ziyarette Nabi Hoca,’Her şey devletten beklenmemeli. Üçüncü üniversiteyi Eskişehirliler kendileri kurmalı. Birlik beraberlik içinde hareket edilebilirse bu gerçekleşebilir’ demiş.
Bakanımız Nabi Avcı’nın bu açıklamasından sonra birileri hemen maden bulmuşlar gibi sevinmeye başladılar! ‘Başbakan da Bakan da üçüncü üniversite için söz vermişti. Bakın bu açıklamayla topu üzerlerinden millete attılar. Zaten yapamayacaklarını biliyorduk’ diyerek sevinçten nerede ise bayram yapacaklardı.
Çünkü başbakan da bakanda verdikleri sözü yerine getirememiş olacaklardı.
Böyle düşünenlere Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen öyle bir tokat vurdu ki! Herhalde bu tokadı yedikten sonra bir daha seslerini çıkaramazlar.
Önceki gün Eskişehir’de eğitimin niteliğini arttırmak, eğitim hizmetlerini geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla imzalanan “Eğitimde İşbirliği Protokolü”nün imza töreni yapıldı.
Törende konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen;
“Eğitim yalnızca devlete bırakılmayacak kadar önemli bir kurumdur. Hz. Peygamberinde dediği gibi eğitim beşikten mezara kadar devam edecek olan bir süreçtir. Bu manada kurumların bir araya gelerek dayanışma içerisinde bulunması oldukça önemli bir gelişmedir” demiş.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın ‘üçüncü üniversiteyi Eskişehir halkı kendiside yapabilir. Her şey devletten beklenmemeli’ sözüne, kendiside eğitimci olan yıllarca üniversitede hocalık ve rektörlük yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, “Eğitimde İşbirliği Protokolü” töreninde yaptığı konuşmayla dolaylı da olsa destek vermiş.
Aklın yolu bir. Artık her şeyi devletten beklemenin devri geçti. Bugün Eskişehir’in nüfusu bundan 20-30 yıl önceki gibi 200-300 bin kişi değil. 800 bine yaklaştı. Yani bir milyona yaklaşan nüfusa hizmet etmek elbette ki kolay değil. Geçmişte bütün yatırımlar devletten bekleniyordu. Gömleği de, ayakkabıyı da, pantolonu da devlet üretsin diye bakılırdı. Devlet bu işlerle uğraşmak esas yapması gereken işlere bakmamış. Eğer özel sektör o yıllarda bugünkü kadar gelişmiş olsaydı veya hükümetler özel sektörün önünü açsaydı bugün Türkiye’nin her karayolu duble olabilirdi. Hızlı tren yıllar önce hizmete girebilirdi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Aklın yolu bir. Zaten Bakan Nabi Avcı’nın açıklaması dikkatli okunduğunda, üçüncü üniversiteyi devletin yapmayacağını söylemiyor. Artık bütün illerde üniversite var. Bunlar devlet üniversitesi. Büyük illerde özel vakıf üniversiteleri de var. Eskişehir’de iki üniversite var. İkisi de devlet üniversitesi. Devlet Eskişehir’e iki üniversite yapmak ile borcunu ödemiş.
Birde Eskişehirliler bir araya gelerek özel bir üniversite kursalar. Nasıl iki devlet üniversitesinin verdikleri hizmetlerden dolayı gurur duyuyorsak, aynı gururu bir de özel üniversite ile yaşayalım. İsterse Eskişehirliler bunu yapabilirler. O enerji, o kaynak ve o beyin Eskişehir’de var. Sadece başı çekecek bir ağabeye ihtiyaç var. O ağabeylerde mevcut Eskişehir’de.
*-********
ÖZTÜRK’Ün İSTİFA GEREKÇESİ ‘SAĞLIK’MIŞ
MHP Odunpazarı İlçe Başkanı Günaydın Öztürk, görevinden istifa etti. İstifasını kendisi göndermiş olduğu maillerle duyurdu. Öztürk göndermiş olduğu mailinde, özetle parti içi huzursuzluğa dikkat çekerek, istifasıyla birlik-beraberliğin sağlanması temennisinde bulunmuştu.
Ben ve bazı köşe yazan arkadaşlar, aylardan beri MHP içerisinde yaşanan huzursuzluğun istifa getirdiğini yazmıştık. İl Başkanı Ayhan Sezer’de, Günaydın Öztürk’ün istifa gerekçesinin huzursuzluk değil, sağlık olduğunu açıklamıştı.
Bizlerde ‘İl Başkanı Sezer, istifayı çarpıtıyor’ diye yazmıştık.
MHP İl Başkanı Sezer dün telefon etti. Günaydın Öztürk’ün İl Başkanlığına verdiği istifa dilekçesinin bir kopyasını şahsıma faksladığını, dilekçede, ‘sağlık sorunlarımın ileri boyutlara ulaşması nedeniyle bu kutsal görevi yürütemeyeceğimi düşündüğümden dolayı görevimden istifa ediyorum’ yazdığını söyledi.
Öztürk’ün istifa dilekçesinin faksını okuduğumda İl Başkanı Sezer’in söylediklerini doğruluyordu.
Sezer, “Bu tür olaylara fazla takılmamak gerekiyor. Kimse benimle sorun yaşamaz. Bizim il olarak yönetim ve delegelerle sorunumuz yok. Eskişehir’de yakalanan bir hava var. Genel merkez ile sorunumuz yok. Yanlış yaparız görevden alınırız. En başarılı illerin başında geliyoruz. Teşkilatta sorun yok. Biz önümüze bakıyoruz” diyerek telefonu kapattı.
Parti içerisinde gerçekten yaşanan bir huzursuzluk var ise bu da partiye zarar veriyorsa genel merkez gerekeni yapar diyerek konuyu burada kapatmak istiyorum.
*-*******
FIKRA:
Annesinden Temel’e mektup
Annesi Temel'e mektup yazmış. Şöyle..
Sevgili oğlum Temel. Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için bu mektubu yavaş yavaş yazıyorum. Artik, senin büyükşehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, insanların başına genellikle evlerinin 2 kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini okumuş; o yüzden tasındık. Sana yeni adresi veremiyorum çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye cadde adini ve kapı numarasını söküp götürmüşler.
Bu evde garip bir çamaşır makinesi var. Gecen gün içine 4 gömlek koydum çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha o gömlekleri görmedim. Gecen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün sürdü, ikincisi ise dört gün.
Benden istediğin yeleği postaya verdim, ancak halan, o koca düğmelerle paketin çok ağır olacağını söyledi; o yüzden düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin.
Sevgiler. Annen
*-********
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...