Geçtiğimiz hafta ülke gündemine damgasını vuran en önemli konu hiç şüphesiz Türkiye’ nin “Akil adamlarıydı”…
Birbirinden yetkin, elit ve vatansever (!) bu insanların görevi; bölücüleri, eşkıya çetesini ve İmralı canisini halkımıza kadife bir ambalaj içersinde anlatarak açılım sürecine destek vermekti…
Ben bunu pek anlatamam…
Ancak, pazar akşamı 6 haftalık kötü gidişe dur diyen Siyah-Kırmızı formanın “akil adamlarını” anlatabilirim…
“Dede”nin ilerleyen yaşına rağmen gösterdiği mücadele azmini anlatabilirim…
“Hürriyet”in, formasının hakkını sonuna kadar veren, sahanın hemen her yerinde terinin son damlasına kadar profesyonellik dersi veren inancını anlatabilirim…
“Veysel”in, hala amatör bir aşkla tekmeye kafa uzatmakta sakınca görmeyen cesur yüreğini anlatabilirim…
“Erkan Zengin”in, meşin yuvarlağı bir bale zarafetinde adeta nakış gibi işleyen futbol zenginliğini anlatabilirim…
“Kamara”nın, futbolda bir golün bazen bir öyküye, bir şiire, ya da bir melodiye nasıl bedel olduğunu, Kara Afrika’ nın yürekli temsilcisi “Akaminko”nun, siyah teniyle kırmızının yanına ne kadar yakıştığını da anlatabilirim…
“Boffin”in artık kalede iyice güven verdiğini, “Alper” ve “Diego”nun üstün yeteneklerine rağmen istikrarlı bir futbol trendini hala yakalayamadıklarını çok rahat anlatabilirim…
Mesela: “sakil adam” olarak gördüğüm “Ersun Yanal”ın, sözde rotasyon adıyla kulübeye çektiği “Necati Ateş” ve “Kamara”ya ikinci yarıda nasıl can simidi gibi sarıldığını, Sivasspor karşısında “Eneramo, Grosicki, Aatif” gibi üç yıldızının yokluğuna rağmen neden bu kadar zorlandığını…
Maçın diğer sakil adamı “Rıza Çalımbay”ın ise hücum bölgesinin en etkili oyuncusu “Arkadiusz Piech” ile sahanın en iyilerinden “Kadir Bekmezci” yi oyundan alarak Eskişehirspor’ a 3 puanı adeta hediye ettiğini de anlatabilirim…
Anlatabilirim… Anlatabilirim de…
“Bir tek 63 akil adamın(!) anlatmak istediği şeyleri anlatamam!”…