Şu an için Eskişehir’de herhangi bir su sorunu görünmüyor. Ancak Porsuk, yakın gelecekte ömrünü tamamlayacak
Şu an için Eskişehir’de herhangi bir su sorunu görünmüyor. Ancak Porsuk, yakın gelecekte ömrünü tamamlayacak. Hadi Ilıca Barajından ilerleyen süreçte su getirilsin; fakat Eskişehir’in su ihtiyacını karşılamaya yetmeyeceğini söylemek zorundayım. O halde ne yapmak lazım? Çifteler’de bulunan Sakaryabaşı’ndaki muazzam su kaynağını ivedilikle değerlendirmek lazım. Peki, bunu kim yapacak? Tabii ki hükümetin yapması gerekiyor. Hükümet, böyle bir adımı atarsa, inanın Eskişehir’deki en büyük projesi olacak ve şunu demeye hak kazanacak: AK Parti, Eskişehir’in 50 yıllık su ihtiyacını karşılayacak dev bir projeye imza attı!
Kimse zıplamasın, 'S' plaka kararı doğru!
Bir süredir tartışma konusu. Nedir o? Servis işletmeciliği yapmak için zorunlu olan ‘S’ plakaların sayısının arttırılması. Konuya ilişkin Eskişehir Büyükşehir Belediye meclisine gelen gündem maddesi, ilgili komisyona incelenmek için gönderildi. Muhtemelen belediye meclisi, ‘S’ plakaların sayısının arttırılmasına ilişkin olumlu bir karar verecek. Ancak bazıları zıplıyor ve diyor ki: “S’ plaka sayısı arttırılamaz, mevcut sayı yeterli.” Hadi oradan! Artırım istemeyenler ve bu nedenle bağırıp çağıranlar, çoğunlukla ‘S’ plaka sahipleri ve onların yandaşları! Niye bağırıp çağırıyorlar? Çünkü rantlarının azalacağından korkuyorlar, rekabetin artacağından tırsıyorlar, az çalışıp çok para kazanamayacaklarını biliyorlar, vesaire… Bakın, ‘S’ plaka yetersizliğinden dolayı ne oluyor? Köy okullarında okuyan çocuklar, okula gidecek servis bulamıyor. Çoğu ‘S’ plaka sahibi, köy okullarında servis taşımacılığı yapmaktan imtina ediyor. Ondan sonra da itiraz ediyorlar: “Efendim, ‘S’ plaka yeterli, daha fazlasına gerek yok!” Hayır kardeşim, senin yüzünden yeterli olmuyor işte! Biliyorsunuz, en son bazı köy okullarında servis krizi yaşanmış, çocuklarımız okula gidememiş; bununla beraber Valimiz Özdemir Çakacak’ın girişimiyle sorun çözülmüştü. O nedenle ‘S’ plaka sayısının arttırılması talebi oldukça yerindedir ve tekel vaziyetini bir nebze de olsa ortadan kaldıracak bir karar olacaktır.
Millet kongre sürecinin bitmesini bekliyor
Yeni kurulacak partilerin Eskişehir’de çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını ve bazı önde gelen isimlerle temaslarını sıklaştırdıklarını geçtiğimiz günlerde kaleme almıştım. Özellikle Aralık sonu Ocak başına gelindiğinde, söz konusu partilerin teşkilat yapıları üç aşağı beş yukarı şekillenecek. Bu noktada her iki partiye de en çok geçişin, AK Parti’den olacağı öngörülüyor. Bunun bir nedeni var: Abdullah Gül-Ali Babacan ikilisi ile Ahmet Davutoğlu, AK Parti’nin politikalarını beğenmeyip istifa eden ve yeni partileri kuracak olan kişiler. Tabii Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisindeki erimeyi önlemek için belli çalışmalara imza atıyor. Bana göre bu çalışmalardan bir tanesi de kongre sürecini başlatması… Erdoğan, kongrelerle beraber partilisine umut vermeye, küskünleri barıştırmaya çalışıyor. Ancak görülüyor ki pek de başarılı olamıyor; zira en yakın örneği olan Eskişehir’de, AK Partililer arasındaki keskin ayrışma gözle görülür seviyeye geldi. Şu an AK Parti’den ayrılmak isteyip de ayrılmayan partililerin bekledikleri net: Kongre sürecinin sonunda il-ilçe başkanı ya da il-ilçe yöneticisi olabilir miyim? İşte, bu noktada özellikle bazı isimler, kongre sürecinin sonuna kadar ekiplerini bir arada tutarak pusuda bekliyorlar. Partide bir yere gelebilirlerse ne ala. Ya gelemezlerse? Ekiplerini serbest bırakacaklar; isteyen AK Parti’de kalacak, isteyen başka bir partiye geçiş yapacak… Yani demem o ki, AK Parti’nin kongrelerinin bitmesiyle beraber, yeni partilere geçişler hızlanacak.
Büyükerşen aleyhinde çalıştılar mı?
Biraz geriye gidelim; 31 Mart yerel seçim sürecine… Aklımı kurcalayan bir mesele var. Yerel seçim sürecinde yoğun olarak konuşulan şöyle bir iddia söz konusuydu: “CHP’li Mecit Açıkgöz ile Mustafa Taşlak, AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Burhan Sakallı lehine çalışma yürüttü!” Dolayısıyla Yılmaz Büyükerşen aleyhine politika üretti. Hatta o günlerde, bu iki ismin sosyal medya paylaşımları elden ele gezdi, biz de hala saklıyoruz. Peki, söz konusu isimlerin savunması, CHP İl Başkanlığı tarafından alındı mı? İşlem yapıldı mı?
Bunların hepsi muallak, iki isim üzerindeki şaibe hala orta yerde duruyor. Ve tahminim o ki CHP’deki kongre süreci devam ederken, bahsi geçen söz konusu iddia yüksek sesle konuşulmaya başlanacak. Bu noktada iş, İl Başkanı Abdülkadir Adar’a düşüyor. Bahsi geçen CHP’li isimler Yılmaz Büyükerşen aleyhinde çalıştı mı, çalışmadı mı? Başkan Adar, seçim öncesinden bu güne kadar, her konuda olduğu gibi bu konuda da suskun. Bakalım herhangi bir adım atacak mı?
Sazak’a bir tebrik, bir eleştiri
MHP Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak, Ordu’da bıçaklanarak öldürülen Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Ceren Özdemir’i TBMM gündemine taşıdı. Katil zanlısının tutuklu bulunduğu cezaevinden firar ettiğinin altını çizen MHP’li Sazak, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya yanıtlaması için soru önergeleri sundu. Harika bir tavır! Sazak’ı, bu duyarlı davranışından dolayı tebrik ediyor ve kendisine gönülden teşekkür ediyorum. Ancak… Biliyorsunuz Eskişehir’de, Ayşe Tuba Arslan isimli bir kadın vahşi bir biçimde katledilmişti. Bu olaydan sonra TBMM’de ‘kadın cinayetlerini araştırma komisyonu’ kurulmak istendi. Gelin görün ki bu istek, AK Partili ve MHP’li milletvekilleri tarafından reddedildi! İşte, bu noktada bir çelişki söz konusu. Milletvekilimiz Sazak’tan, soru sorarak gösterdiği doğru tavrı, TBMM’de kadın cinayetlerinin araştırılması komisyonunun kurulması noktasında da bekliyoruz. Her ne kadar partisinin grup kararına uymak zorunda olsa da, yine de bekliyoruz…
Mesele şu: Zafer Kütahya’nın, Hasan Polatkan bizim!
Yolcu uçmadı, ama hazinenin havalimanına ödediği bedel uçtu! Kütahya Zafer Havalimanını işleten şirkete, uçmayan yolcular için 7 yılda 25 milyon EURO ödendi; bu da havalimanı maliyetinin aşağı yukarı yarısına tekabül ediyor! Üstelik verilen yolcu garantisi, Kütahya, Afyon ve Uşak’ın nüfusuna yakın. Devlet, söz konusu şirkete 2019 yılı için 1 milyon 200 binden fazla yolcu garantisi vermiş. Yani neredeyse yukarıda yazılı olan üç ilin toplam nüfusu kadar yolcunun, havalimanını kullanması gerekiyordu. Ancak 2019’un ilk 11 ayında havalimanını kullanan yolcu sayısı, yalnız ve yalnız 78 bin 500’de kaldı. İç hatlarda uçmayan her yolcu için 2 EURO ödüyoruz, dış hatlarda uçmayan her yolcu için ise 10 EURO ödüyoruz. Yani zarar büyük! Dahası, Zafer Havalimanı için verilen garanti ve uçmayan yolcular, Sayıştay raporunda da yer aldı. Verilen garantinin tutması için, her gün ortalama 3 bin 450 yolcunun havalimanını kullanması gerekiyor. Ama 2019’un ilk 11 ayında, günde ortalama 240 yolcu tarafından havalimanı kullanıldı. Burada da gerçekleşme oranı şöyle: Yüzde 3 dış hatlarda, yüzde 5 ise iç hatlarda. Bu bilgileri niye aktardığımı kısaca anlatayım. Bizim çiçek gibi Hasan Polatkan Havalimanımız var, ancak tarifeli uçak seferi yok. Şehrimizi parlamentoda temsil eden değerli bir milletvekilimiz diyor ki: “Garanti verin, uçağı doldurun, ben yardımcı olayım.” Ancak milletvekilimiz, yanı başımızdaki Zafer Havalimanını görmüyor. Zafer’e, devlet garanti veriyor. Konu Eskişehir olunca, garanti vatandaşlardan isteniyor. Pes doğrusu!