Nefeslerimizi tutarak takip ettiğimiz yerel seçimlerde CHP kesin ve büyük bir zafer elde ettii
Nefeslerimizi tutarak takip ettiğimiz yerel seçimlerde CHP kesin ve büyük bir zafer elde etti. Tam 20 senedir Eskişehir'i yöneten Yılmaz Büyükerşen oyların yüzde 52,3'ünü alarak rakibi Burhan Sakallı'ya 7 puan fark attı. Odunpazarı'nda ise Kazım Kurt, tek başına girdiği seçimlerde 48,4 oy alarak rakibi Doğan'ın 3 puan önünde seçimleri kazandı. Tepebaşı'nda ise Ahmet Ataç kendi farkını, 15 puan fark atarak dosta – düşmana gösterdi. CHP ayrıca Han ve Mahmudiye Belediyelerini muhafaza ederek, Alpu ve Seyitgazi belediyelerini de almayı başardı. Bütün CHP'lileri tebrik ederim. Meşakkatli ve yıpratıcı bir seçim süreci yaşadılar. Sonuçta istediklerini aldılar. Elbette AK Parti'nin de aldığı oylar azımsanmayacak miktardaydı. Burhan Sakallı seçimlerde taraflı – tarafsız herkesin sevgisini kazanmayı başardı. Seçimlerin 'Hırçın çocuk'u Volkan Doğan da hatırı sayılır bir oy aldı. AK Parti cenahını da tebrik etmek gerek. Seçimlerde ciddi bir oy oranı yakaladılar. AK Parti seçimleri neden kaybetti? Bu sorunun cevabını önümüzdeki günlerde enine boyuna ele alacağız. Yenilginin sebebini sağlıklı bir şekilde değerlendireceğiz. Fakat AK Partililerin mağlubiyetinin Saray'daki yansımalarını bilemeyiz. Saray'ın da yenilgiyi sağlıklı bir şekilde değerlendireceğine pek emin değilim. Muhtemelen Saray, Eskişehir'deki yenilginin sorumluluğunu bir kaç kişinin üzerine yıkıp, onlardan hesap soracaktır. Üstelik o 'Hesap soran' kişinin de nazik bir kişi olmadığını duyuyoruz. Bana inanmayanlar eski Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'a sorabilirler. Kendisi Saray'ın zaman zaman ne kadar çirkinleşebileceğini uzun uzun anlatır... Yani seçim kaybeden AK Partili yöneticilerin yakın bir zamanda Saray'a çağrılmalarını beklemek yanlış olmaz. Üstelik AK Partili yöneticilerin kilosu 4 bin liralık beyaz çay ikramıyla karşılaşacaklarını da hiç zannetmiyorum. Muhtemelen esas duruşta bekletilip, "İstirham ediyorum efendim" demelerine bile fırsat tanınmadan fırtınanın geçmesini bekleyeceklerdir. En az yarım saat kadar bağırıp çağıran Saray'ın makam odasından iki büklüm olarak ve geri geri adımlar atarak çıkacak, daha sonra da bozuk moraller ve kıpkırmızı yüzlerle Eskişehir'e döneceklerdir. Onların yerinde düşmanımın bile olmasını istemezdim. Allah Saray'ın gazabından saklasın...
Adam kazandı...
Seçimlerden önce üzerine en fazla gidilen kişi Kazım Kurt'tu... Kurt'un aday olması bile kolay olmadı. Öncelikle partisinin içinden bazı isimler, Kazım Kurt'un başarısız olduğunu, zaten seçimleri kesin kaybedeceğini, dolayısıyla en iyisi hiç aday yapılmamasını, kendi adamlarının aday gösterilmesini istedi. Hatta bunların içinde Ankara'ya gidip ve Genel Merkez'in önünde yatıp, kulis yapanlar bile oldu. Bu isimlerin kimler olduğu bizde saklı kalsın. Zaten kimlerin neler yaptığını parti içinde herkes biliyor... Daha sonra 'Zaten kesin kaybedecek' Kurt'un yerine İYİ Parti'nin aday göstermesi gerektiği belirtildi. Yanlış anlamayın, İYİ Partililerin seçim sürecinden âzamî kârla çıkmaya çalışması kadar doğal bir şey olamaz. Ancak CHP'nin içinde de birilerinin ellerini ovuşturarak, 'Zaten kesin kaybedecek' Kazım Kurt'un adının silinmesini istemesi tuhaftı. Tamam anlıyorum; Kurt yerine parti içindeki kendi adamınızın kazanmasını isteyebilirsiniz. Ancak 'Zaten kesin kaybedecek' Kazım Kurt düşmanlığının, bir başka partiye destek verecek boyuta gelmesi de tuhaf bir durumdu. Daha sonra sıra 'Zaten kesin kaybedecek' Kazım Kurt'a karşı AK Partili Volkan Doğan'ın el altından desteklenmesine geldi. Son 4 buçuk senedir Odunpazarı Belediye Başkanı olmak için çabalayan Doğan'ın 'Zaten kesin kazanacağı' algısı oluşturulmaya başlandı. Tabii bir de 'Zaten kesin kaybedecek' Kazım Kurt'un mesai arkadaşlarına yüklenmeye başladılar. Gazetecilere milyon, milyon dolarlar savuran 'Zaten kesin kaybedecek' Kurt'un mesai arkadaşlarının kasalar dolusu el bombası alarak terör örgütüne gönderdiği, terör örgütünün 16'ıncı kongresini Odunpazarı Belediye Meclis Salonunda yapılacağı gibi saçma sapan algılar oluşturulmaya çalışıldı. Ha unutmadan, 'Zaten kesin Kaybedecek' Kazım Kurt'un Eskişehirspor'a beş kuruşluk faydasının olmadığı belirtildi. Belediyenin borçlarının 70 milyon lira olduğundan başlandı ve son hatırladığımda borçların 222 milyon liraya çıktığı ileri sürüldü. Hani seçimler 1 hafta daha sürseydi borçlar muhtemelen yarım milyarı bulurdu... 'Zaten kesin kaybedecek' olan Kazım Kurt'un TOKİ'yi engellediği, sıkıldıkça işçileri kovduğu, asflat döküp katılım paralarını iç ettiği, 200 PKK militanının iş yapmadan maaş aldığı gibi iddiaları saymıyorum bile. Peki sonuçta ne oldu? 'Zaten kesin kaybedecek' Kazım Kurt 120 bin 165 oy alarak ve Odunpazarı seçimlerinin oy rekorunu kırarak emsalsiz bir zaferin altına imzasını attı. Kısacası; "Adam kazandı..."
Eskişehir'in Hoca'sı var
Eskişehir'i bir Türkiye markası hâline getiren Yılmaz Büyükerşen, girdiği 5'inci seçimlerde de büyük bir galibiyet elde etti. Şimdiki gençler bilmezler... Eskiden kentimizin sokaklarından nehirler gibi lağım suları akar, kedi kadar fareler köşe kapmaca oynardı. Eskişehir'e gelmek isteyenlere çamurdan dolayı çizme alması tavsiye edilirdi. Şimdiki gençler çizmeyi 'Şekil olsun' diye takıyor. Geçenlerde sarı çizmeli bir genç kardeşimizi görmüştüm sokaklarda, sonra kayboldu gitti ortalıktan, hepsi o kadar... Şimdiki gençler bilmezler... Eskiden Porsuk Çayı her gün farklı bir renkte akardı. Tramvay diye bir şey yoktu. Orhan Soydaş zamanında hepsi özel şirketlere satılan belediye otobüsleri, müşteri kavgası yapar, haftada en az bir vatandaşımız trafik kazalarında hayatını kaybederdi. Şimdiki gençler bilmezler... Eskiden çöpten elektrik üretilmez, çöp yığınları dağlar gibi birikirdi. Kent merkezinde saksı kadar bir toprak parçası bulunsa etrafı dikenli tellerle çevrilir, park diye yutturulurdu. Şehrimiz birbirinden kıymetli sanat eserleriyle zenginleştirilmemişti. 2 Eylül Caddesi çift yönlü trafiğe açıktı. Doktorlar Caddesi'nde karşıya geçmek için, mangal gibi bir yüreğe sahip olmak gerekirdi. Örnekleri çoğaltabilirim. Ancak gerek görmüyorum. Zaten kimin ne yaptığını Eskişehir halkının bildiğini gördük, seçim sonuçları ortadadır... "Şimdiki gençler çok şanslı" edebiyatı da yapmak istemiyorum. Zira gençlerin şanssız olduğu noktalar da var... Mesela şimdiki gençler bilmezler; eskiden güzel memleketimizde kendi ekmeğimizi kendimiz üretirdik. Şaka yapmıyorum, hakikaten buğday almak için Ruslara avuç açıp dilenmezdik o zamanlarda. Gençlere masal gibi gelecek belki ama, kendi etimizi kendimiz üretir, üzerine sıraya giren Avrupa memleketlerine satardık. Kendi nohudumuzu, bulgurumuzu, mercimeğimizi kendimiz üretirdik. Genç okuyucularım palavra attığımı düşünmesin, Türkiye olarak dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriydik.
Ancak karamsarlığa da kapılmamak lazım; zira Türkiye'nin Eskişehir'i, Eskişehir'in de Büyükerşen'i var. Haydi Yılmaz Hocam, sıva kolları; gençlerimiz topraklarımızın ne kadar verimli olduğunu görsünler. Çiftçimizin alın terinin boş tarlaları nasıl şenlendirdiğini görsünler. Haydi Hocam; Sırada kırsal kalkınma var...