Bu zor günler yakında biter, Ak Günler başlar
Haydi arkadaşlar, hep beraber, el ele Ak Günlere
Karanlığa, zorbalığa, haksızlığa, kurşunlara paydos
Dost ellerde ak güvercinler havalanmak için
Tüm kardeşler hakça yaşamak için bizi bekler
Haydi arkadaşlar,
hep beraber, el ele Ak Günlere
.../...
Yukarıdaki şarkı sözü CHP'nin 1973 seçimlerinde kullandığı şarkıydı. Zaten, CHP'nin genel başkanı
olan Bülent Ecevit'in seçim bildirgesinin ismi de "Ak Günlere" adını taşıyordu.
Sanıldığı gibi "AK" kelimesini siyasette ilk getiren ve
kullanan AK Parti değildi. 1973 seçimlerinin sonunda Ecevit büyük bir zafer elde etti.
Ancak bu zafer tek başına hükümet kurmaya yetmedi. CHP-MSP koalisyonu kuruldu...
Bu koalisyonun küçük ortağı Milli Selamet Partisi, Ak kelimesini kendilerine devşirivermişti:
-Ak günlere selametle!
…/…
Yıllardır Ak günlerdeyiz…
Selametle geldik, bugünlere!
Korkunun ecele faydası yok ama panik bizi öldürür!
1950’li yıllarda bir İngiliz şilebi Portekiz’den aldığı Madura şaraplarını İskoçya’ya götürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer.
Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Boş şilep, yeni yükünü almak üzere Portekiz’e doğru yola çıkar.
Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla,
çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz yakıcılığını anlatır.
Şilep Lizbon’a demir attığında, soğuk hava deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve kendisi de hayretten dona kalır.
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. İskoçya’ya götürdükleri Madura şarapları 18 derecede taşınmayı gerektirmiş, şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmış olup,
kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı bir derece de yükselmiştir.
Denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür.
Bernard Werber, ‘İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi’ kitabında yer alan bir öykü bu…
Denizci korkudan değil, panikten ölmüş…
Çünkü panik bağışıklık sistemini zayıflatıyor! Amaçsız kalıyorsunuz! Beynimiz kendi kendine akıl oyunları oynuyor. Korku ise farklıdır. Korkmak, tedbir almayı gerektirir.
Korkunun ecele faydası yok!
Ama panik bizi öldürür!
DSİ protokole yoğunlaşmalı!
Devlet Su işleri (DSİ) Eskişehir Beylikova Cazibe Sulaması 2.Kısım ile Yukarı Sakarya Islahı ve Sulaması 2.Kısım işlerine ait ihaleler yapılarak sözleşmeleri imzalandığını duyurdu.
Bu çalışmalar kapsamında milli ekonomiye yılda 19 milyon TL katkı sağlanması bekleniyor.
DSİ Eskişehir bölgesinde gerçekten başarılı işler yapıyor…
Ancak Eskişehir’in asıl sorunu çeşmelerden akan su. Sakaryabaşı’ndan su getirilmesi konusunda bir protokol yapılmıştı.
Ancak, bu protokolün hayata geçmesi zaman alacak gibi gözüküyor.
DSİ’nin bu protokol üzerine yoğunlaşmasında fayda var!
BAZI İNSANLAR NEDEN ÇOK KİBAR!
Başlık sorudur. Yanıt için düşünmek gerekiyor…
Genç İngiliz yazar Vex King, bu soruya şu yanıtı veriyor:
-Bazı insanların bu kadar nazik olmalarının nedeni, dünyanın onlara karşı son derece acımasız olmasıdır.
Bu insanlar, aynı olumsuz duyguları başkalarının da hissetmelerini istememektedirler.
GÜNÜN SÖZÜ!
İnsan çok sonradan anlar, göze hitap edenle gönüle hitap edenin çok farklı olduğunu…
Şirazi
GÜNÜN KARİKATÜRÜ