Efendim biliyorsunuz benimde bir minik kuşum var. Bu minik kuşum zaman zaman çok sık olmasa da yılda yaklaşık 10 kez evimin camını çalar! Bana bazen özellikle de Ankara’da gelişen bilgileri aktarır. Bu minik kuşumun aktardıklarını da bu köşede değerlendiriyorum.
Dün sabah erken saatlerde pencereme konmuş. Camı çalıyor. Bir ses geliyor ama nereden geldiğini bir türlü bulamadım!
Camı çalmaktan yorulmuş olan minik kuşum tam uçmak üzereyken eşimin uyarısıyla kıl payı yakaladım.
‘Neredeyse bir saatten beri camını tıklatıyorum. Bir türlü duymadın. Son kez bir daha çaldım. Bu kez de bakmamış olsaydın uçup! Gidecektim’ dedi.
Yaklaşık 10-15 dakika pencerede sohbet ettik.
TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ
AJANSI’NIN BÜTÇESİ BELLİ OLDU
Mart ayının üçüncü haftasında Nevruz’da Türk Dünyası Kültür Başkenti’nin açılışı yapılacak. Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı kuruldu. Kutlamaların harcamalarını yapacak ajansın ortada daha bütçesi yoktu. Zaman zaman yapılan küçük çaplı etkinliklerin duyurusu için gazetelere ilan veriliyor. Bu ilanların bedeli bir yerlerden temin edilen paralarla ödeniyordu.
Başkent ilan edileli ve başkentlik çalışmalarını organize edecek Kültür Başkenti Ajansı kurulalı da neredeyse 5 ay oldu. Eskişehir’in resmen 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olmasının üzerinden de 40 gün geçti. Ajansın Bütçesi Bakanlar Kurulu’ndan minik kuşumun bana söylediğine 400 milyon TL olarak nihayet çıkmış.
Baktığınızda 400 milyon TL çok büyük para değil. Bu parayla bir yılı aşacak organizasyonda neler yapılabilir?
DAĞ FARE DOĞURDU
Bütçeye konulacak parayla kalıcı eserler yapılacaktı. Sözde çok büyük projelerdi bunlar. Bana göre dağ fare doğurdu. Bu 400 milyon bütçe ne kalıcı eserlerin yapımına yeter ne de bir yılı aşkın süre boyunca kutlanacak etkinliklere yapılacak harcamaya.
‘400 milyon TL yetmez’ gibi bir düşünce oluşunca o zamanda,”Hele bu para gönderilsin. Ajansın kasasına girsin. Yetmezse takviye yapabiliriz” diye konuşulmuş.
Bütçenin nihayet çıkması sevindirici. En azından Valimiz Kadir Koçdemir ile Ajans Yönetim Kurulu’nun bağlı olan elleri kolları çözülecek! Ama tekrar ediyorum. Daha önce açıklanan kalıcı eserler yapılacaksa eğer, bu bütçe yetmez. Sonradan yapılacak takviye ne kadar olacak? Bu takviye ne zaman gelecek? Bunlar şimdilik muamma.
“BEŞ YILDAN SONRA GÖREV KÖRLÜĞÜ BAŞLIYOR”
Kadir Çalışıcı Eskişehir’de en uzun süre görev yapan iki validen birisi. Ali Fuat Güven ile Kadir Çalışıcı Eskişehir’de 6 yılın üzerinde vali olarak görev yaptılar. Her iki isimde Eskişehir’de önemli iz bıraktı. Ali Fuat Güven ilk valilik görevini Eskişehir’de yaptı. Eskişehirlilerin gönlünde taht kurdu. Kadir Çalışıcı ismi de Eskişehir için önem taşır. Özellikle Eskişehir de büyük küçük hepimizin ‘göz bebeği’ olan Eskişehirspor’a vermiş olduğu destek unutulamaz. Eskişehirli olmasa bile her seferinde ‘Benim memleketim Afyon. Anam-babam Afyon’da yaşadılar. Sülalem Afyon’da. Ama ben Eskişehirliyim, Eskişehirsporluyum’ demekten de hiç çekinmezdi.
6 yılı aşkın görev yaptıktan sonra emekli oldu. ‘Memleketim’ dediği Eskişehir’e yerleşti. Kadir Çalışıcı, bir gazeteye yaptığı ziyaretinde;’Belli bir süreden beri idarecilerde görev körlüğü başlıyor. Kan değişimi gerekiyor. Eskişehir’de de değişiklik ihtiyacı var’ demiş.
Bunu kim veya kimler için söylediği belli.
Niçin söylüyor?
Kendisi de emekli olunca siyasete atıldı. MHP’den Afyon Milletvekili adayı oldu. Seçilemedi. Şimdilerde adı yine MHP’den ‘Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacakmış’ diye konuşuluyor Eskişehir’de.
Sayın Çalışıcı, yukarıdaki sözlerle Eskişehirlilere mesaj göndermiş. Aslında tarafsız olarak düşündüğünüzde doğru.
Ben şimdi kendisine sormak istiyorum.
‘Eğer siz emeklilik süreniz dolmamış olsaydı. Siyasi irade de size dokunmamış olsaydı 6 yıl geçen sürenizi 10, hatta imkan olsa 15 yıl olarak geçirmek istemez miydiniz?’ Elbette ki isterdiniz. Keşke tüm bürokrat, siyasiler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri zamanı geldiğinde oturdukları koltuklardan kalkmasını bilseler.
Ama maalesef Türkiye’de hala 30-40 yıl aynı koltukta oturup görev yapanlar var. Önce onlar ‘Tamam’ deseler, belki diğerleri de onlardan görerek ‘Tamam’ diyecekler.
FIKRA:
Yaşlı Adam
Yakışıklı bir genç ve yaşlı bir Yahudi uzun bir tren yolculuğunda aynı kompartımanı paylaşırlar. İhtiyar biner binmez, genç adam saati sorar, ancak yanıt alamaz. Tüm gece süren yolculuk boyunca da hiç konuşmazlar.
...
Ertesi sabah, varış istasyonuna gelmeden önce ihtiyar "Şimdi saat 8.30 oldu!" der. Genç, şaşkınlıkla, "Niye ancak şimdi cevap verdiniz ki?" diye sorar.
"Bakınız, genç adam: Size dün akşam saati söylemiş olsaydım, sohbete başlayacaktık. Bana muhtemelen, benim de gittiğim kente yolculuk ettiğinizi ve belki de oraya ilk kez gittiğinizi söyleyecektiniz. Ben de, iyi bir insan olduğum için, sizi evime davet edecektim. Orada kızım ile tanışacaktınız. Çok güzel bir kız olduğu için, onu kesinlikle beğenecektiniz. Eh, siz de çirkin sayılmazsınız o da, sizi beğenecekti. Kuvvetle ihtimaldir ki, bu iş evliliğe kadar gidecekti. Ben de düşündüm:
‘Saati bile olmayan meteliksiz bir damatla, benim ne işim var?’