Hatırlarsınız…
Büyükşehir Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen geçtiğimiz haftalarda ES TV’de katıldığı bir programda zehir zemberek açıklamalarda bulunmuştu.
Açıklamalarının en dikkan çeken bölümü, Yeşiltepe mahallesindeki kat artırımı sorunu ile ilgili konuştuğu bölüm olmuştu.
Peki, söz konusu bölümün can alıcı cümleleri neydi?
İşte Büyükerşen’in o cümleleri:
- “Ne yazık ki hızla o bölge büyüdü gelişti ve dediler ki bize kat yükseltisi verin. Bu arada bizim küçük yap-satçı müteahhitlerimiz bunlara ikide bir de gidip, ‘Belediyeye gidin hocaya söyleyin, hoca kat yükseltisi için müsaade versin’ derler. Bana ayrı gelirler, benden cevabı alırlar, işleri olmayınca, bakarlar görürler ki bu sefer Tepebaşı Belediye Başkanına baskı yaparlar durmadan. Tepebaşı’ndaki imardan sorumlu bürokratlara baskı yaparlar. Onlar içerisinde bu işlere yatkın olanlar vardır, daha sonra meclis üyesi olanlar vardır, ismi lazım değil.”
*
Büyükerşen bu açıklamayı yaptıktan sonra Tepebaşı cephesi tam manasıyla
suskun kaldı.
Ancak kamuoyu, isimlerini vermekten kaçındığı bürokratların kim olduğuna ilişkin tahmin yürütüyor, kastedilen bürakratların
Erkan Uçkan ve
Erdoğan Aydoğmuş olabileceğini düşünüyordu.
Tabi bu arada bizim de kulağımıza, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın, Yılmaz Büyükerşen’in bu açıklamasına karşılık vermek için hazırlık yaptığı geliyordu.
Nitekim öyle de oldu.
Ahmet Ataç önceki gün, tıpkı Yılmaz Büyükerşen gibi ES TV ekranlarına çıktı ve net bir ifadeyle söyleyebilirim ki:
Açtı ağzını yumdu gözünü.
*
Tabi…
Bu sütunlarda Ataç’ın bütün söylediklerini sizlere aktarabilmem oldukça güç. O nedenle öncelikle Yeşiltepe meselesi olmak üzere bir iki konunun üzerinde duracağım.
Ancak Ataç’ın söylediklerinin tamamını merak ediyorsanız, Esgroup bünyesindeki yayın organlarımızı takip etmenizi öneririm.
*
Evet, başlayalım…
Bakın Ahmet Ataç, Yılmaz Büyükerşen’in Yeşiltepe’deki kat artırımı meselesine ilişkin açıklamalarına nasıl karşılık vermiş okuyalım:
- Tabi şu sözler çok ağır sözler. O iki imardan sorumlu diye bahsettiği Yılmaz Hoca’mızın şahışlar; biri Erkan Uçkan, diğeri Erdoğan Aydoğmuş. Erkan Uçkan’la sekiz buçuk yıl beraber çalıştı Hoca. Eğer böyle marifetleri varsa, o zaman niye bunları halletmedi. Niye sekiz buçuk yıl devam etti çalışmaya? Ben şunu çok net söyleyeyim. Gerek Erkan Hoca gerek Erdoğan, benim gerçekten inandığım ve yıllardır çalıştığım insanlar. Erdoğan, imar konusunda Türkiye’de üç tane imarı bilen kişi varsa, bir tanesidir. Hem bilgisi, hem dürüstlüğü hem de bu konuları çok iyi bilmesi açısından çok farklı bir insandır. Erdoğan’ın böyle bir şey yapması mümkün değil. Erkan Hoca’nın böyle bir şey yapması mümkün değil. Bakın Erkan Hoca Büyükşehir’de çalışırken, biz birçok projeleri birlikte yaptık. Ve bugün Eskişehir’e baktığınızda o projelerin dışında proje yok zaten. Bir tanesi fabrikalar bölgesi, 100 hektarlı bir alan, ve çok özel bir alan. İki: Anemon Otel’in olduğu yer, 280 dönüm buğday tarlasıydı orası, orada bir kent doğdu. Üçüncüsü: Zincirlikuyu projesi, orası çok özel bir proje. Şimdi daha yeni yeni orada imar başladı…
- Biz ilk defa böyle bir şeyle suçlanıyoruz. Çok ağırımıza gitti bizim.
- Bilen biri varsa lütfen savcılığa teslim etsin onu.
- Benim adım Ahmet Ataç. Beni bütün Eskişehir bilir. Ne olduğumu çok iyi bilir. Ama bazılarına biz kendimizi tanıtamamışız demek ki.
*
Ahmet Ataç’ın, Yılmaz Büyükerşen’in çok konuşulan o sözlerine verdiği karşılığı okudunuz.
Bununla beraber Ataç’ın açıklamalarının da çok konuşulacağını ifade etmemiz mümkün.
Ataç’ın bu açıklamasından sonra Büyükerşen’in de boş duracağını sanmıyorum, hızlı bir biçimde karşılık vermek isteyecektir.
*
Evet…
Üç belediye başkanı arasında kılıçların çekildiğini biliyorduk ancak…
Meydan savaşının bu kadar çabuk başlayacağını tahmin etmiyorduk.
AKP’liler ‘Cuma’yı bıraktı!
Tabi…
Ahmet Ataç, Yeşiltepe’deki kat artırımı meselesine ilişkin iki çift lafta AKP’lilere söyledi.
Söz konusu mahallede kat artırımı isteyenlerin başında AKP’li meclis üyelerinin de olduğunu ifade eden Ataç, eleştirisini şöyle şekillendirdi:
- AKP’li meclis üyeleri Cuma günleri caminin önünde açıklama yapıyorlardı: ‘Yeşiltepe’ye kat verilsin, şu verilsin, bu verilsin’ diye. Orada propaganda yapıyorlardı. Şimdi neredeler? Büyükşehir’de çoğunlukları var. Getirsinler versinler önergelerini ve geçirsinler. Niye saklandılar? Niye yoklar ortada?
*
Ataç bunları söylüyor.
Sahi, her Cuma caminin önünde toplanıp, Yeşiltepelilerin haklarına sahip çıktıklarını iddia eden AKP’li meclis üyeleri, tamda işin içinde olmaları gereken bir anda niçin kafalarını kuma gömdüler?
Her halde artık Cuma’ya gitmiyorlar!
Hoca çok kızacak!
Ahmet Ataç
sazı eline bir aldı ki sormayın.
Bir ara 1999’a gitti ve önemli bir anekdot paylaştı.
Meğer Ahmet Ataç olmasaymış, Kent Park olmayacakmış iyi mi?
Ataç, Kent Park hikayesini de şöyle anlattı:
- 1999’da ilk geldiğimizde, şu anda Kent Park’ın olduğu yer, dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in. Orada bir AVM ve konut için temel atılmıştı. Ama orada ruhsatsız bir olay olmuştu. TOKİ alanıydı o zamanda. (…) Biz 99’da göreve geldiğimizde o alanı, o haliyle kucağımızda bulduk. Ve o alanı yeşil alan ilan ettik Tepebaşı meclisinde. Ondan sonra gidip Hoca’ya dedim ki, ‘Bak biz burayı yeşil alan ilan ettik. Burası büyük bir alan, 350 dönüm. Buraya park yapalım, burayı istediğin bir şey yap. Ama karşılığında sıraevlerin olduğu yerinde buna karşılık imarını verelim. Onun karşılığında da sana, buranın kullanma haklarını versinler.’
*
Yani bu anlatıma göre Ataç, bugün Kent Park’ın olduğu yeri beton olmaktan kurtarıp yeşil alan ilan etmiş ve Yılmaz Büyükerşen’e park önerisi sunmuş. Böylelikle şehirde, Kent Park gibi nefes alacak bir alan ortaya çıkmış.
*
Ne diyelim?
Büyükerşen Ataç’ın bu anlatımına çok kızacak diyelim!
CHP’li meclis üyeleri Ataç’ı engelliyor!
Ataç, Yeşiltepe başta olmak üzere o kadar çok konuya değindi (Mesela Espark’ın yanındaki mahkemelik olan alan, BAKSAN, Tepebaşı’nda küçük sanayi vesaire) ve mağduriyetlerinin olduğunu belirtti.
Bunun üzerine ben de şu soruyu sormadan edemedim:
“Engelleniyor musunuz?”
Ataç’ın bu soruya olan cevabı oldukça netti:
- Yüzde yüz. Ama zaman zaman CHP’nin meclis üyeleri tarafından da engelleniyoruz. Bunu da açıkça söyleyeyim.
*
Bu cevabın altında büyük olayların yaşandığını belirtmek yanlış olmaz.
Hadi AKP’lileri anlarım ancak nasıl olur da CHP’li meclis üyeleri, Tepebaşı Belediyesi’nin projelerini engeller anlamıyorum.
*
Aslında Ataç’ın bu ifadelerinden anlaşılan şu…
Çoğu AKP’li politikacıların ve çoğu CHP’li politikacıların hiçbir biçimde Eskişehir’le ilgili herhangi bir kaygısı yok!
İşleri güçleri kişisel çıkar, populizm ve demagoji!
Manidar Fıkra…
Ahmet Ataç’tan, program sonunda bir fıkra istedik ki
soğuk rüzgarlar esen stüdyoda biraz da yüzümüz gülsün ve ısınalım diye…
*
Ataç’ın fıkraları ünlüdür.
Bu sefer oldukça manidar bir fıkra anlattı.
Hadi bahsettiğim fıkrayı da okuduktan sonra bugünlük bu kadar diyelim.
*
Trump Beyaz Saray’ı boyatacakmış.
İhale yapmış, üç tane teklif gelmiş.
Birini Çinliler vermiş, 3 Milyon Dolar.
Birini Avrupalılar vermiş, 7 Milyon Dolar.
Birini de bizim Türkler vermiş, 10 Milyon Dolar.
Trump, teklif verenleri tek tek çağırmaya başlamış ve Çinlilere demiş ki:
-Bu 3 Milyon Dolar nedir? Ne istiyorsun burdan?
Çinliler şöyle cevap vermiş:
-1 Milyon Doları malzeme, 1 Milyon Doları işçilik, 1 Milyon Doları kar.
Trump Avrupalıları çağırmış ve demiş ki:
-Yuh lan! Çinliler 3 Milyon Dolar diyor, nedir bu 7 Milyon Dolar?
Avrupalılar şöyle cevap vermiş:
-4 Milyon Dolar malzeme, 2 Milyon Dolar İşçilik, 1 Milyon Dolar kar.
Trump en son Türkleri çağırmış ve demiş ki:
-Yahu bu kadar da kazıkçılık olmaz!
Bunun üzerine Türkler şu cevabı vermiş:
-Başkan… Acele etme, bir dinle hele. Bak; 4 sana, 3 bize, 3 de Çinlilere verelim boyasınlar.