Futbolun vazgeçilmez figürüdür hakemler.
Futbolun saha içindeki adaleti onların yürekleriyle, düdüklerinden sorulur…
Bütün dünyada renk, dil, din, ırk, mezhep gözetmeksizin kitleleri aşkla, sevgiyle, coşkuyla zaman zaman da fanatizmle sarmalayan futbol tutkusunun kararları değiştirilemez yargıçlarıdır hakemler…
İşte böylesine önemli bir işlevi olan hakemler çoğu kez çaldığı ya da çalmadığı düdüklerle gündeme gelirler…
Futbolu yaşam biçimi olarak gören toplumlarda en çok konuşulan en fazla eleştiriye uğrayan bir meslek örgütüdür hakemlik…
Her sezon sıkça rastlanan, büyük şaibeleri beraberinde getiren hakem hataları son haftalarda yeniden kendini hissettirmeye başladı. Bu hatalar ne yazık ki çoğu kez Anadolu takımlarının emeğini katletmekte, ekmeğine kan doğramaktadır.
Özellikle GS, FB, BJK gibi İstanbul’ en eski takımlarıyla karşılaşan Anadolu takımları bu haksızlıklar karşısında ne yazık ki çaresiz kalmakta, çalan düdüklerin vicdanına teslim olmaktadır
İşte bunun son örneğini geçtiğimiz hafta Elazığspor, Beşiktaş maçının hakemi “İlker Meral” in yanlı kararlarında bir kez daha görmedik mi?
Uzatmalar bittikten sonra da maçı devam ettiren “Meral” Beşiktaş’ ın ilk golüne adeta çanak tutmuş, ofsayttan attığı golü de görmezden gelmiş, ikili mücadelelerde takdir haklarını sürekli Beşiktaş’ tan yana kullanarak büyük ama sonuçsuz tepkilerin odağı haline gelmedi mi?
Yılların teknik direktörü “Yılmaz Vural” ı bile isyan noktasına getiren bu maç onlarcası yüzlercesi içinde çok küçük bir örnektir…
Holding bağlantılı yöneticilerin, karanlık güç odaklarının “Türkiye Futbol Federasyonu” nu ve “Merkez Hakem Kurulu” nu medya dâhil her türlü enstrümanı kullanarak yıllardır etki altına alması hatta bazı kulüp başkanlarının hakem odalarını tekmeleyecek kadar gemi azıya alması psikolojik baskının ne boyutlara vardığını açıkça göstermiyor mu?
Futbolun bacasız bir endüstri haline gelmesi, pastanın orantısız şekilde büyümesi, futbol gelirlerinin denetlenmesindeki zorluk, “futbol yöneticiliği” gibi yeni bir meslek dalını da beraberinde getirmiş eskiden “renk aşkı” olan futbol tutkusu, günümüzde “dolar aşkına” ya da “gönül hizmeti” olan yöneticilik maalesef “çıkar hizmeti” haline gelmiştir…
Bu gün ülke dışında büyük başarılara imza atan “Cüneyt Çakır” gibi “Fırat Aydınus” gibi Türk Hakemliğinin önde gelen isimleri Ülke içinde aynı başarıyı gösteremiyorlarsa, büyük eleştirilere uğruyorlarsa bunun temelinde yukarıda saydığımız unsurlar yatmaktadır…
Alın teri kutsaldır… En büyük hırsızlık alın terini çalmaktır…
Bu ülkenin futbolu şayet kalkınacaksa, karanlıkları yırtacaksa güzel ahlaklı yöneticilerin ve hakemlerin sayesinde olacaktır…
Mesleklerini “ikbal kapısı” olarak görmeden yalnızca yüreklerinin ve vicdanlarının sesini dinleyeren hakemler belki de Türk futboluna ve ahlak olgusuna en büyük katkıyı yapacaklardır…
Arkalarında dev sponsorlar olmayan, büyük holdinglerin prensleri tarafından yönetilmeyen ve Bab-ı Ali’ nin besleme lejyonerlerinin desteğinden yoksun “Anadolu Kulüpleri” Futbol Federasyonuna ve Hakemlerine güvenmek istiyor! Adil yönetim istiyor!
Ne dersiniz? Acaba çok şey mi istiyor…