Görüşler
Afiyet olsun!.
Bir lokantaya girdiniz ve "işkembe"yi söylediniz....
Dalıp çıkardıktan sonra, kaşığınızda gördüğünüz bir kıl ya da kuru fasulye yerken bir sinek, olur ya, tatlının içinde de bir böcek görseniz mideniz kalkmaz mı?
Çağırırsınız "sayın" garsonu:
"Nedir bunlar?"
………..
5 aydan az kaldı ama, seçimlerde şanslı görünen partiler, örneklediğimiz yemekten farklı değil...
"Ben birinci partiyim, benim adaylarım kazanır" diyenin içinde, ülkenin yüzde sekseninin gördüğü "kıl" yok mu?
"İkinci parti" olduğunu iddia eden çanağın içinde "sinekler" yok mu?
"Üçüncüsünde böcek!"
Dördüncüsünün içinde hiç mi "kurtçuk» yok!
Böyle bir mutfakta..
"Nasıl yemek yenir ki!.."
………
Ne gariptir, lokantanın aşçısı da pek sesini çıkaramıyor...
Oysa..
"Dün çorba içtiniz, bugün kuru fasulye yiyin" diyebilirdi...
Hatta..
"Tatlıyı bile önerebilirdi!”
Çünkü artık..
"Eski kurt değil!"
Bu konuda en iyi öneriler "Fahri Korutürk"ten gelmişti…
Adamcağız aç kalmasına karşın doğru olanı yaptı!
"Yemedi içmedi..."
Öylesine..
"Korudu ki Türk'ü..."
Yıllar öncesinden..
"Laiklik orucunu tutmuştu!"
…………….
"Ahmet Necdet Sezer" de onun yolundan, izinden gitti ve hiç ödün vermedi...
Ama bugün bakıyoruz da, bu insanların korudukları kişiler, ellerine su bile dökemiyorlar!
“Kimi kıllı çorbaya..”
Kimi, “sinekli fasulyeye razı!”
“Böcek dolu tatlıya bile!”
Kimseye de kızamıyoruz…
Aç millet…
“Afiyet olsun!..”
Cumartesi Öyküsü
Eskişehir’in unutulmaz efsanesi
Bundan binlerce yıl önce Eskişehir'in kurulduğu topraklar deniz altındaymış...
O zaman denizler ne kadar kabarırsa kabarsın, ne kadar delirirse delirsin, sular hep berrak, dalgaları köpüksüz olurmuş...
Bir dolunay gecesi deniz uykusundan uyanmış, gecelerin şehzadesi ile göz göze gelmiş...
Aynı anda birbirlerine tutulmuşlar?
Ne var ki..
"Biri yerde, biri gökte…”
Kavuşmaları olanaksız!
Ay ile denizin bu umutsuz aşklarına Tanrı kayıtsız kalmamış...
Rengini aydan, yumuşaklığını denizden alan bir yavru vermiş onlara...
Sevgide çoğalan, eylemsizlikte yok olan bu yavru, deniz köpüklerinden başkası değilmiş...
Gün olmuş, devran dönmüş, denizler kurumuş. Yerini şu anda üzerinde bulunduğumuz verimli topraklara bırakmış..
Ve de ak köpükler, o büyük sevgiyi dünya durdukça yaşatacak ak taşlara dönüşmüş...
Dünyayı sevgiyle ören "Yunus"un da yetiştiği topraklarda bulunduğu için, bir adı da "sevgi taşı" olmuş...
Kısacası, biz Eskişehirliler, bu efsaneye göre sevgiyle yoğrulmuş toprakların mutlu çocuklarıyız...
Daha öz bir deyimle..
"Sevgi insanlarıyız...
Lületaşının öyküsü bu...
Günün İncisi
Şerefini kaybeden, dünyayı kazansa ne çıkar!
Günün ödülü
Bu gidişle AKP şöyle bir kampanya başlatabilir mi?
"Kızlı-erkekli 3 yeri ihbar edene, TOKİ'den bir daire bedava...”
Uğur Dündar
Günün Balı
“SEVGİ” iki karakter arasındaki aykırılıkların, müşterek bir renkli duyguya dönüşmesidir...
Özdeyiş
İnsan, aşkı hiçbir zaman yönetemez, ancak gerçek aşklar insanı her zaman yönetir...
Günün Sözü
Kendi iç dünyasının barışını sağlayamayan, dış dünyanınkini hiç sağlayamaz...
Hanri Benazus
Kıssa-dan
Bizler insanları omuzlarımızda tayışıp büyütürüz, sonra da fırlatıp atınca o büyüklerin yerlerde süründüğünü görürüz...
Günün Sorusu
Ölümden ders almak zordur, çünkü bir defa gelir.
"Peki, ya yaşamdan?"
Cuk
Tok insan idealine, aç insan midesine bağlıdır.
"Aaaa!.. İkisi de gebermiş!”
Fadime'nin iki sevgilisi Temel ve Dursun kavgaya tutuşurlar...
"Fadime seni mi ,yoksa beni mi daha çok seviyor" diye boğuşurlarken Temel birden atılmış:
"Dur yahu! Kavgaya ne gerek var? Şimdi iki el tabanca patlatır, ikimiz de ölmüş numarası yaparız. Fadime silah sesini duyup gelince kime sarılıp ağlarsa onu çok seviyor demektir..."
Dursun da fikri parlak bulur... Havaya iki el ateş edip ölmüş gibi yere yatarlar.
Silah seslerini duyan Fadime de hemen odaya girer. Yerde ceset gibi yatan Temel ile Dursun’u gören kadın, kapıya dönüp neşeyle bağırır.
"Koş koş Cemal, ikisi de gebermiş!"
Hocası kimdi?
Sert tarih hocası Şakir'i sözlüye kaldırmış ama, öğrencisi sorulardan birini bile yanıtlayamamış...
Öğretmen bağırarak, "Büyük İskender senin yaşındayken dünyanın yarısını fethetmişti" demiş.
Şakir de bu sözün altında kalmamış:
"Normaldir efendim, onun hocası Aristo'ydu!"
Muhammed Hasan
Vişnelik'ten bindik...
Osmangazi Üniversitesi’nin gençleri doldurmuş tramvayı…
Sağımız solumuz cıvıl cıvıl genç...
Derken, kapının hemen yanında oturan esmer bir genç "Otur, otur" diye kalktı...
Onun gibi esmer olduk, kızardık!
Sorduk, adı Muhammed Hasan", Osmangazi'de İşletme öğrenimi gören 25 yaşında bir genç...
“Vatanı Somali…”
Teşekkür ettik ama, içimizden de "Ah!" çektik...
Eskişehirli şair M.Özden’den
Yürektir (yanan) gözyaşım
Kurur, bitmeyen acıdır
Bedenim kavrulur, tarih sarkacında
Sallanır durur tüm Müslümanlara
A.Ş.U.R.A. bugün...
Gerilim
Resmi polise, yasaya ne gerek var? Hayat biçimleri, Erdoğan’ın namus bekçilerinin teminatı altındadır!
Orhan Bursalı
Günün Olayı
Adana Valisi müfettişken İstanbul Belediye Başkanı Erdoğan’ı aklamış. Erdoğan da bu ikramın altında kalmadı...
Vatandaşa "Gavat" diyen valiyi akladı!
Akif Kökçe
Günün Biberi
Başbakan’ın "kızlı-erkekli" muhabbeti hiçbir işe yaramıyorsa, cahil babaların "kız çocuklarını okutmama” kararını pekiştirmeye yarıyor!
Günün Şiiri
Kıraç
inanamadığım bir toprak kokusu ansızın
Doğu özellikli bir yağmur tuzlu sabahlarda
Işıksız bir yaşamaya uzanan yüz yıllardır
Bir su kadar donuk bir su kadar kahırlı
Umutsuz bir bekleyişle dünlere kadar
Çağrışımlar içinde bir toprak Urartu'lardan
Tuzlu sabahlarında kıraç toprakların
Kırk yılın yarattığı bir açlık bir yalnızlık
Yarım kilo çay bir teneke gaz
Ve inanamadığın bir toprak kokusu ansızın
Anıl B. Meriçelli (Varlık-1958)