Geçen haftaki yazımda ülkemizde afet deyince akla hemen deprem gelmesine rağmen, son dönemde ülkemizdeki artan jeopolitik riskler ve küresel iklim değişikliklerine bağlı ortaya çıkan ve şiddetini giderek artıran iklim olaylarına bağlı afetler nedeniyle bakış açımızı genişletmemiz gerektiğini vurgulamaya çalışmıştım. Geçen hafta ortasında İzmir’de daha önce köşe yazılarımda bahsettiğim İzmir Yeşil Altyapı Stratejisi Toplantısına katıldım. Nispet yapar gibi gerçekten de ekstrem bir yağış ve fırtınanın olduğu bir gündü ve İzmir Kordon fırtınanın etkisiyle sular altında kalmışı. Aynı gün Zonguldak kent merkezi ve Ereğli’deki fırtına haberi ulusal basının gündemindeydi. Bu olaylar göstermektedir ki, ülkemizde küresel iklim değişikliklerine bağlı ekstrem iklim olayları her geçen gün biraz daha artacaktır. Aşırı yağışlar, bunlara bağlı su baskınları, seller, heyelan, ayrıca aşırı yağışlara rağmen halen devam eden kuraklık riski vb sorunlar hem su hem de gıda güvenliğimizi tehdit etmektedir. Bu manada dikkat edilmesi gereken husus küresel iklim değişikliklerine adaptasyon, gıda güvenliğinin sağlanması, suyun geri kazanımı, afetlerin önlenmesi gibi ana ilkeler üzerine kurulu yeşil altyapı sistemlerinin ulusal afet yönetim stratejilerinin bir parçası olarak desteklenmesidir.
Geleceğe dair en önemli kaygılarımızdan biri olması gereken küresel iklim değişiklikleri ve bunun sonucunda her geçen gün biraz daha ekstrem hale gelen iklim olaylarına bağlı doğal afetlerin verdiği hasarlar, 21. Yüzyılda bizi alternatif altyapı ve üstyapı çözümlerini araştırmaya ve bunları uygulamaya yönlendirmelidir. Mevcut gri altyapı çözümleri, bu ekstrem iklim olaylarını gözeterek tasarlanmamış ve uygulanmamış olduğundan afetlere maruziyet riski sürekli artmaktadır. Bu kapsamda, doğal sistemleri örnek alıp modelleyerek, gri altyapı sistemlerine destek veren ekolojik yeşil altyapı çözümleri, hem afet riskini minimize etmekte, hem de özellikle yağışlara bağlı olarak ortaya çıkan suyun afete yol açmadan tekrar doğaya kazandırılmasına ve gıda güvenliğine destek olmaktadır. Özetle bu yaklaşım, afetlerin önlenmesi, gıda güvenliği, küresel iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerinin minimize edilmesi, suyun geri kazanımı ve susuzlukla mücadele, yani ORTAK GELECEĞİMİZ açısından son derece önemlidir.
Bahsi geçen kapsamda ülkemiz için de her geçen gün giderek artan küresel iklim değişikliklerine bağlı kuraklık, su baskınları, heyelanlar vb. doğal afetlerin önlenmesi amacıyla kentlerimizde uygulanabilecek yeşil ve ekolojik kentsel altyapı ve üstyapı çözümleri araştırılmalı, tasarlanmalı ve geliştirilmelidir. Ayrıca bu kapsamda bu afetlerin sosyal, mali ve idari boyutları sosyal politikalar, kamu hizmetleri vb. yönleriyle değerlendirilmeli ve bu yönleri de gözetecek çözümler ulusal afet yönetim stratejilerimizin önemli bir bileşeni olmalıdır.
Ancak her şeyden öncelikli olarak ülkemiz geneli için küresel iklim değişikliklerinin tarım, sanayi, su yönetimi, ormancılık, turizm vb lokomotif sektörlere kısa, orta ve uzun vadedeki etkileri modellenmeli ve bu kapsamda yürütülecek ulusal projeler ve çalışacak ekipler desteklenmelidir. Bana göre ülkemizin en önemli gündem maddesi budur. Suyun olmaması, havanın olmaması, gıdanın olmaması yaşamın olmaması demektir.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...