Şinasi Kula yazdı
Birilerinin adamı olmakta değil,
Adam olmaktadır hüner…
Tarihten birkaç örnek vermek daha aydınlatıcı olur kanımca.
Mesela daha düne kadar “beraber yürürdük biz bu yollarda” nakaratı eşliğinde omuz omuza yürürken; sonunda bir Amerikan maşası olduğunu anlayabildiğimiz biri ile başlayalım. Fethullah Gülen denen BOP maşasından örnekleme ile başlayalım. Ne demiş hazret; Amerika dünya gemisinin kaptanıdır, onunla iyi geçinmek zorundayız…
Saidi Nursi’yi bilirsiniz! Hani Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nı kazanınca 17 Kasım 1922'de Ankara'ya yanına giden; Selahattin Eyyubi'ye benzettiği Mustafa Kemal'e “hilafeti siz devralın” önerisinde bulunan muhterem. Onun her devrin adamı olduğunu anlayan Ankara’nın yüz vermeyip, postaladığı kişi. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'i destekleyip; kazanması için dua eden.
“Dinsiz solculara karşı dindar Hıristiyanlar” ile işbirliğinden yana olan Müslüman(!). 346 kişinin öldüğü 1943'teki Adapazarı depreminin, şehirdeki kızlı erkekli oynanan tiyatrodan kaynaklandığını söyleyen alim(!). CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun hakkında şöyle dediği kişi: Birçok aktör var, alim var. Doğru zamanda doğru şeyler söylemiş birçok âlim var. Bunların birikimlerinden yapıcı bir biçimde yararlanmak lazım, yol gösterici olması bakımından bu önemli bir husus…
İskilipli Atıf’tan da örnek verelim mesela. “İslam kilidinin anahtarını İngiltere’nin eline teslim etmekte hiçbir tehlike yoktur” diyecek kadar şavkı kaymış kişiden…
Damatlar da önemli roller üstlenmiştir Anadolu topraklarında!
Mesela Damat Ferit ne demiştir bakalım; Padişahımızın ve benim yegâne ümidimiz İngiltere’dir…
Google’da haritayı büyütür gibi yapalım, zamanımıza doğru gelelim isterseniz. Hatta bu örneklemeleri ulusal bazdan, yerele taşıyalım. Ağzı olanın konuştuğu, hiç kimsenin geçmişte söylediklerinden zerre kadar utanıp sıkılmadığı memleketimden de örnekler verelim. Herkesin ahkâm kesmekte birinciliği kimselere bırakmadığı bu güzel kentten, her dört kişiden beşinin şair olduğunu gözlemlediğimiz; herkesin daha doğuştan sanatçı payesine erdiği kentimden. Ülkesindeki 81 vilayetin onunu görmeden, dünya hakkında yorumlar yapacak donatıyı yüce Allah’ın herkese bahşettiği Eskişehir’imden örnekler verelim…
Kime sorsanız, kendisi dışında herkes birilerinin adamıdır bu kentte. Sadece ve sadece kendisi değildir ne hikmetse! Doğrucu Davut’tur, kimselere eğilmez, birilerinin kalemşorluğunu hayatta yapmaz ve yüzyılın gastecisidir!
İktidara yandaşlık etmek mi, hâşâ! O halkın sesi, vicdanıdır ve kendisi için bir şey istiyorsa namerttir! Varsa yoksa kamuoyunu doğru bilgilendirmektir onun görevi ve ne yapıyorsa Allah için yapıyordur görevini! İktidardan ne beklentisi, ne korkusu olabilir ki?
Büyükerşen’in adamı diye yaftalarlar kendilerine ayna tutup rahatsız eden birilerini kimi zaman. Ama anlarlar ki zerre kadar minneti, eyvallahı yoktur suçladıkları kişinin. Yıllar sonra da olsun görüp anlarlar da, o kendilerini her gün zehirleyen kibirlerinden arınıp insan olmaya eremezler. “Ulan biz zamanında böyle bir nane yedik ama hayatın gerçeğinin bu olmadığını anladık” diyemezler!
Kimileri de Ataç’ın adamı olabilir mi diye düşünmüşlerdir ilk yıllarda. Arşivlerdeki biriktirdiklerimizden gördükleri kadarı ile buradan da istedikleri malzemeyi elde edememişlerdir. Görmüşlerdir ki kitabımızı (romanımızı) bile kendi olanaklarımızla çıkartmanın hazzını yaşamayı tercih edeniz. Dergimiz-romanımız-makalemiz için hiç kimsenin sponsorluğuna ihtiyacımız ve eyvallahımız yoktur! Bu yüzdendir ki haksız bulduğumuz her an da kendileri aleyhinde özgürce yazılar yazabilmekte; hayırlı işlerinde de övgü yazılarını esirgememekteyiz…
Kazım Kurt’tan “Bizim Kazım” başlıklı yazıları ile sempati ile bahsetti acaba onun adamı olabilir mi kantarında da tartmaya çabalayanlar oldu. Görüldü ki bu kul sadece bir Tanrı kuludur. Kimseye kulluk etmez, biat etmez, menfaat asla beklemez. “Üff çok kötü bir örnek bu bücür adam bea, yeri geldi mi ayna tutuyor işte bu yüzden bize” diyen kimileri hala arayış içindedir. Yahu her insanın bir hatası olmalı, bunun da vardır umudu ile hala arayış içinde olanlara üzülüyorum. Yazık, keşke böylesi sıradan arayışlarla değerli zamanlarını öldüreceklerine Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası uğruna da minicik kafa yorsalar, ellerini taşın altına koysalar ve torunlarının mezarlarına tükürmeyeceği atalardan olmayı arzulasalar...
Birilerinin adamı olmak değildir hüner ey milletim!
Sadece “adam olmaktır” geçerli olan.
Fiziksel yok oluşumuzun ardından, “adam gidi adamdı” diye anılanlardan nasip etsin Tanrım bizleri…
SİZİN SESİNİZ
Bir âlem şu Mehmet Ömürlü kardeşim. Gönderdiği haber öyle sıcak ve insana huzur verici ki: Hafta sonu Espark yanında müzik ziyafeti veren Cardero Kardeşler 2015’de İstanbul’da bir müzik firmasının çıkardığı albümlerini hem canlı olarak tanıttılar, satışını yaptılar, hem de Eskişehir halkına unutulmaz müzik ziyafeti verdiler. Çaldıkları müzik aletleri sekizden fazla olunca adeta konsere döndü ve ortaya çok güzel müzik ziyafeti çıktı. Her çaldıkları müzik aletlerini öylesine çaldılar ki insana çok huzur verdi. Buna çok ihtiyacımızın olduğunu gördük, müzikle dinlendik ve huzur bulduk. Gerçekten çok güzeldi resim çekinmeyi de ihmal etmedik, herkes büyük ilgi gösterdi…
OZANCA
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun… Cahit Sıtkı TARANCI