Hoca bir söyleşi sırasında;
"Ee arkadaşlar, biz de erenlerdeniz" demiş.
Densizin biri Hoca'yı güç duruma düşürmek için;
"Öyleyse Hoca Efendi bir keramet göster de görelim. Mesela şu dağı çağır, ayağına geliversin" demiş.
Hoca hiç bozuntuya vermeden üç kez:"Ey dağ, ya mübarek dağ, yanıma gel" diye seslenmiş.
Tabii, dağda kımıldama olmamış.
Adam sormuş: "Ne oldu Hoca, dağ oralı bile değil?"
Hoca dağa doğru yürürken şu cevabı vermiş:
"Biz kibirli kişiler değiliz, dağ yürümezse abdal yürür"
Buradan bakınca aptal zannedilen abdalların yolu açık olduğu kadar uzun gözüküyor.
Gerçi kendi bile kısacık olan bir ömür de herhangi bir yolun ve yolculuğun uzun olma ihtimali mübalağadan öte değilse de görünen o ki yürümeden bilemeyeceğiz.
Yürümekten korkmamak, yüksünmemekte nişanımız olacak şüphesiz.
Etrafınıza bir bakın, çok uzaklara gitmenize hacet kalmayacak insanlar göreceksiniz.
Üretmekten uzak, emekten eksik, küçükleri öylesine büyük dağları da ufak bir hareketiyle kendi yaratmış insancıklar göreceksiniz.
Herkesi dinlermiş gibi gözüken ama sadece kendiyle aynı şeyleri söyleyenleri dinleyen
Herkesi kendiymiş gibi zannedip, kimselere gerçekten güvenemeyen, teslim olamayan
Herkesten daha bilgili, daha uzman, daha mükemmelim diyen
Ayağı bir kere yağmur suyuna değmeden, ıslanmaktan bahseden
Bir kere aşkı tatmadan şair kesilen
Kendine âşık, kendine kahraman, kendine Müslüman ve kendine demokrat insancıklar…
İşte o zaman nicelikle nitelik arasındaki farkı anlayacak
Boş kalabalıklardan daha anlamlı yalnızlıklar yaşayacaksınız.
Yolunuz ömrünüz gibi olsun
50 gibi yazıp, 51 kere sildiğiniz şiirler gibi
İnadına yeniden doğun, yeniden koşun