Herkesin merakla beklediği Büyükşehir Meclisi ilk toplantısını Pazartesi akşamı gerçekleştirdi. “Çoğunluğu Ak Parti’de olan Meclis üyeleri CHP’liler de komisyonlara girme konusunda pek istekli olmayınca bir iki üye dışında komisyonların tek hâkimi oldular”
Meclis toplantısının başında karşılıklı uyum söylemleri, beraberlik sözleri, hizmet nidaları ve hatta Edebiyat’ın seçkin nüktelerinden alıntıların bolca olduğu sözler duyduk.
Hatta bazılarımız bu sefer her iki tarafta uyumlu bir dönem geçirecek belli ki Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçim öncesi kimse imaj kaybetmek istemiyor yorumlarında bulundu.
“Hem Büyükerşen, hem de Ak Parti grubu adına konuşan Mustafa Birsen’in bu söylemlerinin üzerinden çok geçmeden o tılsımlı hava bozuldu”
Gerek kimsenin tasnif etmeyeceği seyirci sıralarındaki yüksek sesli tepki ve homurtular, gerek ise CHP ve Ak Partili bazı meclis üyelerinin tavırları daha ilk toplantıdan uyum mesajlarının söylendiği gibi olmayacağının işaretlerini verdi.
Amacım şu suçlu, bu suçlu diye birilerini eleştirmek değil ama bir kez altını çizmekte fayda var ki. Seçilmiş olanların orada bulunma amacı, hangi parti, grup adına da siyaset yapmak değil hizmet üretmek. Siyaseti meclisin dışında yapabilirsiniz, herkes ak ya da kara diyebilir bunda sorun yok. Ama içeride yerel ya da genel yenilmişliklerin acısını çıkaracaksanız seçilmiş olmanızın hiçbir saygınlığı kalmıyor. “Hele ki birçok konuda uyumsuz, anlaşamaz haldeyken sadece imar konularında mutabakat olursa bazı şüphelerde başını alıp gitmeye devam eder”
Umarım yanılırız, umarım ilk toplantıya dair hislerimiz bizi haksız çıkarır. Yanılırsak Eskişehir kazanır, haklı çıkarsak Eskişehir kaybeder. Umarım herkes kendi haksız olma pahasına bile olsa Eskişehir’in kazanmasını arzu ederde zarardan kar yaparız.
“Passolig “
Futbol endüstrisi birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de pastadaki payını artırmak için elinden geleni yapıyor. Güvenlik ile ilgili yasa ve yönetmelikler ile sistemdeki hatalar işin içinde ticareti de katarak her geçen dönemde farklı uygulamaları karşımıza çıkarıyor. “Bunun son örneği Passolig uygulaması”
Öyle bir uygulama ki, aslında hiç birimiz kabullenemediği halde, uygulamaya konulma amacındaki etkenler mantıklı gerekçelerle karşı çıkmayı da engelliyor.
Taraftarı yoğun olan birkaç takımın dışında pek bir itiraz olmadığı içinde yasa gün itibariyle yürürlüğe girdi ve yasa gereği uygulanmaması gibi bir durum söz konusu değil.
Futbolun seyir zevkini bir Televizyoncu olarak TV’ye hapsetmek isteyen ticari düzene net bir şekilde karşıyım. Taraftarın olmadığı maçlardaki o sessiz, yitik, heyecandan uzak tabloyu TV’den bile izlemenin zevksiz olduğunda da hepimiz hemfikiriz. E o zaman neden bu insanları tribünden uzaklaştırmak, insan olmazsa olayda olmaz zihniyetini dikte etmeye çalışan bir sistemle uğraşıyoruz onu da anlamıyorum.
Evet, futbolda küfür, şiddet ve kışkırtma olmasın bunu hepimiz istiyoruz da..
Da’sı Acaba Tribünde adam da istemiyoruz diye düşünmeden edemiyorum.
Hele ki gezi direnişinden sonra tribünlerde koro halinde dillenen protestoları ve buna ön ayak olan taraftar gruplarının bu işten en çok yara alacaklar olduğunu düşününce… Neyse düşünmeyelim bari.