Osman Cemoğlu yazdı
Yukarıdaki başlık bana ait değil…
Tahmin ettiğiniz gibi “Samet Aybaba” maç sonunda söyledi bu sözleri…
Bursaspor’a Ziraat Türkiye Kupası’nın ilk ayağında 4-1 yenildiğimiz maçtan sonra da “Bursa maçı çok ciddiye aldı” demişti…
Böyle bir demeç, ancak iki takımın arasındaki tarihsel rekabeti bilmeyenler tarafından verilebilirdi. Oysa iki takım gazozuna bile oynasa yıllardan beri ciddiyeti ve oyun disiplinini asla elden bırakmamıştı…
Anlaşılan, Bursaspor son 4 maçı da ciddiye almış olmalı ki, içeride, dışarıda durmadan kazandı. Bu maçlarda yediğimiz 10 gole ancak 3 golle cevap verebildik…
Demem o ki; bir zamanlar büyük üstünlük kurduğumuz Bursaspor karşısında maalesef sürekli yenilen bir takım haline geldik…
* * *
Maça gelince…
Birçok yönden önemli bir karşılaşmaydı…
Her şeyden önce, iki takım arasında 50 yıla dayanan bir rekabet vardı. Son maçlarda alınan yenilgilerin bir anlamda rövanşı olacaktı. En önemlisi de alınacak üç puanla, haftalardır demir attığımız lig sonunculuğundan kurtulup, moral ve özgüven kazanacaktık…
Güneşli ve yazdan kalma bir havada, muhteşem tribünler önünde, marşların ve şarkıların tek bir yürekten okunduğu, sanki zaman tünelinden geçip 70’li yılların, “Amigo Orhanlı” tribünlerinin coşkusunu, ambiyansını yeniden yaşadık…
Bütün şehir galibiyete inanmıştı. Ne var ki; futbolcuların ve “Aybaba”nın yüreğinde bu inancın zerresini göremedik…
* * *
Maç başladığında temkinli bir Bursaspor vardı sahada. Belli ki “Hamzaoğlu” öncelikli olarak hesaplarını 1 puan üzerine yapmıştı. Öyle aman aman bir oyun ortaya koymayan yeşil beyazlılara, savunmada “Dany ve Sivok”un hatasız oynaması, “Batalla” nın başarılı oyununu golle süslemesi Bursaspor’a hayati bir 3 puan kazandırdı…
Özellikle ilerlemiş yaşına rağmen orta sahada tam bir futbol virtüözü olan “Batalla”yı biz tribünlerde, futbolcular sahada, “Samet Aybaba” ise kulübede keyifle izledi…
Öyleki; “Batalla” bu kadar rahat, bu kadar markajdan uzak bir oyunu sanıyorum Bursaspor antrenmanlarında dahi oynayamıyordur…
* * *
Eskişehirspor’a baktığımızda ise sahada sanki acemiler mangasını görüyorduk. İki pas yapamayan orta saha, ciddi bir gol pozisyonuna giremeyen forvet ve hiç güven vermeyen savunma…
Soruyorum? Haftalardır yere göğe sığdıramadığımız “Alex Meye”yi dün acaba gören oldu mu?
Peki, gol ümidi ve kurtarıcı olarak tee Çin’den getirilen “Bokila”ya ne dersiniz? Futbolcu mu yoksa Afrika’dan bir yolunu bulup Eskişehir’e kapağı atan mülteci miydi acaba? Karar sizin…
Diğerleri sanki farklı mıydı? Ukrayna’nın altın çocuğu “Kulach”, Gürcistan şahini “Okriashvili”, Bosna-Hersek’in genç şövalyesi “Anel Hadzic”in ne yaptığını anlayan olduysa bizlere anlatabilir…
Netice olarak 90 dakika organize bir atak yapamadan, doldur boşalt ataklarla şuursuzca gol arayan, “Dany ve Sivok” ikilisini bir kez dahi geçemeyen Eskişehirspor’un, bu maçta sabaha kadar oynasa gol atamayacağı belli olmuştu…
Kazanmak adına yetersiz kalan Eskişehirspor ‘un berbat futbolu, ikili mücadelelerde takdir haklarını çoğunlukla Bursaspor’dan yana kullanan hakem “Serkan Çınar”ı bile aklıyor, belki de ligdeki karanlık günlerin başlangıcını ilan ediyordu…
* * *
Açık söylemek gerekirse Kasımpaşa maçının yenilgisine rağmen, Bursaspor maçına kadar bende ümidimi kaybetmedim, inancımı yitirmedim. Maalesef, aynı şeyleri artık söyleyemiyorum…
Maç sonunda “Aybaba”nın verdiği “İnancımız devam ediyor” sözlerine inanmasam da doğal karşılıyorum…
Beyin ölümü gerçekleşmeden kimse için öldü diyemeyiz…
Ancak popülizme hiç başvurmadan şunu ifade edeyim; “Biz mucizelere inanan bir milletiz…”
Bilmem anlatabildim mi?
Yani “Hz. Musa’nın asası ile Kızıldeniz’i ikiye böldüğü” gibi bir mucizeyi yaşarsak niye olmasın?