Yaklaşık 10 günden beri şehir dışında idim. Şehir dışında iken de Eskişehir gündeminden kopmamak adına her gün yerel gazeteleri internet sitelerinden okudum. Eskişehir’de ne olmuş, ne yaşanmış günlük olarak takip ettim.
Bu süre içerisinde Sakarya Gazetesi’nin Anadolu Gazetesi ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e karşı saldırılarının devam ettiğini de gördüm. Şehir dışında olmam nedeniyle bu saldırının kesilmemesinin nedenini daha sakin bir kafayla düşündüm.
Eskişehir’e ayak basar basmaz en az 10 sivil toplum örgütünün başkanı ve yönetim kurulu üyesi samimi olduğum dostlardan, Sakarya Gazetesi’nin Mavi Ada Davet Salonu’na yapmış olduğu saldırı hakkında tarafsız olarak görüşlerini öğrenmek istedim.
“Ben Anadolu Gazetesi ve ES TV’de çalışıyorum diye yağcılık yapmayın. Siz üçüncü kişi ve tarafsız birileri olarak bu mesele konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu saldırıyı neye bağlıyorsunuz? Temcit pilavı gibi önünüze konulan istemeyerek de olsa her gün okumak zorunda kaldığınız konu hakkında ne düşünüyorsunuz? “ diye sordum.
Öncelikli olarak şunu söylediler:
“Ben gazeteyi bayiden aldığımda şehirde ne olmuş ne bitmiş, bizim görmediğimiz, duymadığımız neler olmuş onları okumak isteriz. Nerede ise bir aydan beri hep aynı haber. Benim haber alma özgürlüğüm kısıtlanıyor. Sayfa sayfa yazıldı. Doğru veya yanlış onu bilemeyiz. Bir takım belgeler ortaya kondu. Hala aynı konu hakkında yayın devam ettiriliyor ise bu işte kıskançlık ve art niyet ararız. Belediye başkanlarını bu işin işine sokmak, onlara bel altından vurmak yakışmaz. Eskişehir’de iddia ettikleri gibi pek çok yer var. Neden onların üzerine gidilmiyor?”
Evet, doğru söylüyor dostlar.
Kafayı buraya taktığınız kadar, etrafınıza da bir bakın. Etrafınızda pek çok iddia ettiğiniz gibi yapılar mevcut. Neden onların üzerine gitmiyorsunuz?
Esnaf Sarayı’nın arkasındaki bir çay ocağının önünde, 5-6 arkadaş ile oturup bir taraftan çaylarımızı yudumluyor bir taraftan da sohbet ediyoruz. Sohbet sırasında ister istemez Sakarya Gazetesi’nin iddiaları da soruldu dostlar tarafından. Bildiğim her şeyi anlattım.
Anlattıklarımdan sonra dostlar, Sakarya Gazetesi’nin art niyetli olduğuna kanaat getirdiler.
Konuştuklarımıza kulak misafiri olmuş hiç tanımadığım bir vatandaş laf attı.
“Sadi Bey gerçekten de bu Mavi Ada hikayesi bıktırdı. Başka yazılacak koskoca Eskişehir’de haber kalmadı da her gün aynı şey yazılıyor. Sizi Anadolu Gazetesi’ndeki yazılarınızdan ve ES TV’de yaptığımız programlardan tanıyorum. Mavi Ada Davet Salonu’na bir yakınınım düğününe davetli olduğum için gittim. İnanın Eskişehir’e yakışır Avrupa standartlarında bir davet salonu olmuş. Sahibini tanımıyorum. İyi ki de gitmişim. Avrupa şehri diye övündüğümüz Eskişehir’e gerçekten de Avrupa şehrine yakışır tesis kazandırılmış. Eskişehir her geçen yıl büyüyor ancak bir düğün veya davet yapacaksınız yer bulamıyorsunuz. Önümüzdeki yıl oğlumu evlendireceğim. Daha bugünden arayış içersine girdim. Bu tür nezih yerlerde erken rezervasyon yaptırmazsanız ilerleyen aylarda yer bulmak mümkün olmaz. O nedenle Mavi Ada ile birlikte iki üç yere baktık. Çocuklar bugün yarın karar verecek. Önümüzdeki yıl Temmuz ayında yapacağımız düğün için bugünden rezervasyon yaptıracağız. Keşke bu tür davet salonlarının sayısı artsa da insanlar bir yıl öncesinden rezervasyon yaptırmak zorunda kalmasa.”
Vatandaşı yemin ederim ki tanımıyorum. Hayatımda ilk kez gördüm. Gerçek tarafsız bir kişi işte o. Onun gözlemleri daha çok önemli.
Yanımdaki arkadaşlarıma, benimle konuşan beyefendiyi tanıyıp tanımadıklarını sordum. Arkadaşlar tanımıyorlar. Çay ocağını işleten kişiye sordular vatandaşı.
Yurt dışında yaşıyormuş. Yılda üç-dört kez Eskişehir’e gelip gidermiş. Yani yılın en az 3-4 ayını Eskişehir’de geçirirmiş. Bir kızı, bir de oğlu varmış. Çocuklar Eskişehir’de üniversitede okuyormuş. Bu nedenle eşi de çocuklarının başında yani Eskişehir’de kalıyormuş. Oğlu önümüzdeki yıl ESOGÜ Mühendislik Fakültesi’nden mezun olacakmış.
Her ne kadar Sakarya Gazetesi, her gün ‘temcit pilavı’ gibi pişirip pişirip okurlarının önüne aynı haberi koysa da, okurlar her şeyin farkında. O nedenle tavsiyem artık ‘Temcit Pilavı’ yerine başka bir menü bulun bari de, insanlar artık tiksinmesin.
Not: Bu konu hakkında bir daha yazmayacağımı yazmıştım. Ancak dünkü gelişmelerden sonra, daha doğrusu üçüncü kişilerin ne düşündüklerini yazmazsam öncelikle siz okurlarıma karşı ‘üçüncü kişiler ne diyor, ne düşünüyor’ sorumluğumu yerine getirmemiş olacağımı düşündüm. En azından hiç tanımadığım bir vatandaşın düşüncelerimi sizlere aktarmak, gazeteci olarak görevim olduğunu düşündüğüm için yazmak zorunda kaldım. Anlayış göstereceğinize inanıyorum.