Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
Bu hafta sizi acı çekmeye davet ediyorum! Yazımıza Johann Wolfgang Von Goethe’nin 1770’li yıllarında kaleme aldığı ve yazıldığı dönemde oldukça ses getiren akımlar başlatan ve intihara sürükleyen romanı “Genç Werther’in Acıları” adlı kitabı ile devam ediyoruz. Dönemin oldukça ses getiren eserlerinden birisi. Çok satıp çok okumasından kaynaklı okuyucunun zihnini de oldukça meşgul etmiş. İnsanlar Genç Werther’in kitabındaki gibi giyinmeye ve onun gibi düşünmeye başlamışlar. Bu duruma da Werther salgını denilmiş yani bir hastalık olarak adlandırılmış. Çünkü bu durum sonrasında eserdeki gibi intiharlara kadar ilerlemiş. Roman genel itibariyle bakıldığında oldukça romantik gözükse de içinde oldukça psikolojik öğelerde barındırıyor. İmkansız bir aşkın içinde acı çeken genç bir adamın psikolojisini, zihin yapısını ve saplantılarını okuyoruz Genç Werther’de. Gelin birazda içeriğine bakalım.
SAPLANTILI AŞIK
Hukuk eğitimi almış bir genç adam. Yaşadığı bazı olaylardan ve büyük şehirlerin kaosundan sıkılmış daha sakin bir yere yerleşmek istiyor ve başına geleceklerden habersiz sakin bir kasabaya yerleşiyor. İlk izlenimlerini ilk tanıştığı insanları bütün tasvirleriyle, en içten en samimi duygularıyla arkadaşına mektuplarla bildiriyor Werther. Gittiği kasabada bir süre gözlemliyor alışmaya çalışıyor ve bir davete katılıyor işte o davet asıl hikayemizin başlangıcı. Burada oldukça tutkulu, bir o kadar yasak ve toplumda asla kabul edilmeyen ve hoş görülmeyen bir aşka yakalanmıştır Werther. Çünkü Lotte nişanlı bir kadındır! Ve toplum kuralları Werther ile Lotte’nin bir araya gelmesine imkan tanımaz. Evet, toplum kuralları diyorum çünkü aslında Lotte’de Werther’e karşı boş değildir fakat Albert’e verdiği sözden dolayı kendini bulunduğu toplum itibariyle sorumlu hisseder ve Werther’in aşkına karşılık veremez. Lotte ve Albert ile evlenir. Werther’in aşkı ise giderek saplantı haline gelerek onu çıkmaza sürükler.
Özetle…
Goethe ismin bütün Avrupa’da tanınmasına ve hafızalara kazınmasına sebep olan roman. Bütün kitap mektuplar şeklinde gidiyor. Buda romana daha bir gerçekli katıyor yani romanı okurken Werther’den gelen mektupları sanki size yazılmış gibi okursanız daha da etkileniyorsunuz. Roman mektup yazma tekniği tarzında yazılmış en güzel örneklerden biridir. Gerçek bir hikayeden esinlendiği için yıllar geçse da etkisi geçmeyen bir kitap. Mekan, duygu ve düşünce tasvirleri oldukça başarılı. Goethe’nin ressam olmasından kaynaklı doğa tasvirleri mükemmel anlatılmış. Akıcı, sürükleyici ve duygusal bir anlatımı var. Herkese keyifli okumalar