“Aşk mı?”
Son günlerde Zülfü Livaneli’nin “Kardeşimin Hikâyesi” ismini verdiği ve kalemini konuşturduğu kitabını okuyorum. Kitabın kahramanı olan adamın Aşk’a dair bazı betimleri var. Aslında benimde zaman zaman savunduğum ve insanlara zarar verecek derecedeki aşk’a dair. İnsanı çıldırtan, deli eden, mutsuzluktan öldüren, kıskançlık krizlerine sokan, cinnet geçirten, sağlıklı düşünmeyi engelleyen aşka dair betimlemeler. Hatta bunları hikâyedeki bir cinayet’in aşk cinayeti olduğuna dair şüpheler üzerinden yapıyor.
Ben bu kitabın satırları arasında, bu betimlemeler üzerinde düşünürken, Eskişehir’de 60 yaşında bir mühendis, etrafında sevilen, saygı duyulan bir adam 42 yaşındaki eski sevgilisini öldürüp, ardından evine giderek intihar ediyor. Az önce sevgilisini gözünü kırpmadan öldüren bu adamın olayın ardından annesinin yaşayacağı acıya dair bu kez çok insani beni affet notu da dikkat çekici.
Polis olayla ilgili araştırma yapıyor ve 2 kişinin hayatını kaybettiği bu olayın sebebi tahminlere göre aşk. Ya da adını aşk koyduğumuz, kara sevda dediğimiz, Arapların karam adını verdiği ve duygunun mutlu değil zarar verdiği şekli. Sonuçta gözü yaşlı insanlar ve tarifsiz bir acı.
Sonunun böyle biteceğini düşünmesek bile belki de çok sevmeyin arkadaş dedirten ibretlik bir acı hem de.
“Devrim kafası “
Nisan ayının başlarında internette dolaşırken karşıma Pugedon adı verilen ve içine atılan geri dönüşüm ürünleri ile sokak hayvanlarına mama ve su imkânı sağlayan cihaz çıktı. Bunu hemen sosyal medya üzerinden Eskişehir’deki Belediye Başkanlarına ileterek, Eskişehir’e bu özel projeyi kazandıran, bu cihazı getiren kim olursa alnında öpeceğim dedim. Ve aradan 10 gün geçtikten sonra Pugedon ismi verilen bu örnek projeyi Büyükşehir ve Tepebaşı Belediyesi Etipark üzerine yerleştirdi. Sözüm söz her iki başkanı da alınlarından öpeceğim ama..
Âmâ’sı devrim kafası diye bir tabir vardır. Eskişehir’de üretilen ilk yerli otomobil devrim içine benzin koymadığımız için tarihin arka sayfalarında bir uhde olarak kalmıştır. İşte bu misal bu cihazın içine bugünlerde ne kadar pet şişe atsanız da sokak hayvanlarına mama vermiyor. Çünkü içindeki mama tankı boşalmış ve doldurulmamış. Bu kadar çabuk bitmesindeki etken ise daha da üzücü. Sokak hayvanlarına mama imkânı veren hazneye dökülen mamaları evcil hayvanlar da yiyor. Hatta çoğunlukla sokağa köpeğini gezdirmeye çıkaranlar ihtiyaçlarını buradan gidermeye çalışınca ve güncelleme de sıklıkla yapılmayınca bu güzel proje devrim kafası gibi eksik kalıyor. Olan garibim karabaş, sarman ve nice sahipsiz sokak canlarına oluyor. Bu yüzden sözüm söz Projeyi yapanların alnından öpeceğim ama bu hale getiren sorumsuzlar için düşündüklerim diğeri kadar sempatik değil benden söylemesi.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...