Hem Bursa Atatürk Stadı’nda, hem de Eskişehir Atatürk Stadı’nda çeşitli zaferlere tanık olmuş bir Eskişehirsporlu olarak Perşembe akşamı oynanan kupa maçının şokunu hâlâ üzerimden atamadım…
50 yıllık süreçte Bursaspor’la 70 küsur kez karşı karşıya geldik. Bu maçların büyük bir bölümünü tribünlerden ve ekranlardan izledim...
Kâh yendik, kâh yenildik, bazen de berabere kaldık. İyi futbol oynadığımız maçlar oldu. Kötü oynadığımız maçlar oldu. Ama hiçbirisinde bu son karşılaşma kadar ezildiğimizi, bu kadar aciz kaldığımızı hatırlamıyorum…
Siz bakmayın skorun 4-1 olduğuna. Bursaspor attığının en az iki mislini kaçırdı. Yeşil-Beyazlı futbolcular biraz becerikli olsaydı bizi gerçekten utandıracak bir sonuç çıkacaktı.
* * *
Oysa Bursaspor’la yaptığımız lig, kupa ya da hazırlık maçlarının, adı her ne olursa olsun hepsinin özel bir anlamı vardır. Bu maçlar gerçek bir Anadolu derbisi özelliği taşır...
Öyle ki; bu takımın büyük efsanelerinden, unutulmaz kaptan “İsmail Arca” bu karşılaşmaların önemini şu sözcüklerle vurgular: “Ben Bursa maçlarına hep milli maç gibi hazırlanırdım…”
31 Ekim 1965 yılında Eskişehir Atatürk Stadı’nda başlayan ve 1-1 beraberlikle sonuçlanan tarihi rekabetteki iki maçın çok özel bir yeri vardır. Eskişehirliler bu maçları asla unutamaz…
Bunların ilki 3 Nisan 1966 tarihinde Bursa’da oynanan ve Eskişehirspor’a büyük özgüven aynı zamanda önemli bir kimlik kazandıran 3-1 galip geldiğimiz play-off karşılaşması, diğeri ise 20 Haziran 1971’de Eskişehir’de “Riva Halil”in golleriyle 2-0 galip gelerek Türkiye Kupasını müzemize götürdüğümüz maçtır…
* * *
Demem o ki: Bursaspor’la oynanan gazozuna maçların bile bu kent için özel bir anlamı vardır…
Anlaşılan birileri bu durumu Teknik Direktörümüz “Samet Aybaba”ya anlatmamış olmalı ki “Aybaba” maç sonunda, kupa maçlarını küçümser hava içinde akıllara seza bir demeçle şöyle özetledi: “Bursa çok ciddiye aldı…”
Düşünüyorum da 90 dakika ızdırap veren ezik futbola mı yanarsın, forma şansı bulan gençlerin ağabeylerine ayak uydurmalarına mı yanarsın yoksa bu karanlık tabloya tüy diken “Aybaba”nın sözlerine mi yanarsın?
* * *
Hani sıkça anlatılan bir fıkra vardır…
Kral bir gün adamlarından birini yanına çağırmış. Ve yüksek sesle öyle bir hata yap ki özrü kabahatinden büyük olsun. Adam yapamam efendim dese de Kral kellen gider deyince tamam demiş. Başka bir gün Kral saray merdivenlerinden çıkarken adam usulca Kralın arkasından yaklaşarak kaba etlerini avuçlamış.
Kral şaşkınlıkla ve hiddetle bağırmış ne yaptın bre gafil!
Adam özür dilerim haşmetlim, kraliçe hanımefendi zannettim demiş…
* * *
“Samet Aybaba”nın bu sözleri yenilginin de önüne geçmedi mi?
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...