Yaşamın içinden
--Var ya da yok. -
“Adını ne koydunuz? “
“Merhum ya da merhumeyi nasıl bilirdiniz?”
Çok ilginç değil mi?
Ahiret sorularını saymazsanız insan yaşamı soruyla başlıyor, soruyla son buluyor.
Yani doğarken soru, göçerken soru…
--//--
Adı M. K. Yaşı 55.
Esmer. Yakışıklı bir arkadaşımdı.
İlköğretim müfettişi olarak birlikte çalışıyorduk.
Hanımı öğretmendi.
Arada bir evin tapusu üzerine,“Hani bana yapacaktın” diyen eşiyle tartışırdı.
--//--
Bir gün demişti ki:
“Ben hastayım galiba…”
“Hayırdır, bu da nereden çıktı?” dediğimde şöyle yanıt vermişti.
“Söylenenleri unutuyorum.”
Beraber gittiğimiz doktor tepeden tırnağa muayene ettikten ve röntgen çektirip inceledikten sonra demişti ki:
“Beyinde ur var. Ameliyat gerekli.”
Arkadaşım M. K. doktoru dinledikten sonra, ameliyata razı gelip şöyle demişti:
“Sana inanıyorum doktor bey. Ne zaman çağırırsan gelirim. Yeter ki, sağlığıma kavuşayım. ”
Uzatmayalım.
Arkadaşım M. K. hastaneye yatırılmış birkaç gün sonra ameliyat olacağı söylenmişti kendisine.
Ameliyat olacağı sabahı eşi ve yakın arkadaşları birlikte gitmiştik hastaneye.
Arkadaşım pijamayla yatağında oturuyor ve şakalaşıyordu:
“Hakkınızı helal edin. Gidip gelmemek var. ”
Ve yeşil gömleği giyip sedyeye yatmış, bize el sallayarak girmişti ameliyat odasına.
Yaklaşık yarım saat sonra doktor dışarı çıkıp sormuştu:
“Hastanın yakını kim var?”
Doktora yaklaşan eşi “Ben” demişti.
“Eşiyim doktor”
Doktor gayet sakin şöyle konuşmuştu “Durum değişti kardeşim. Ur çok derinde. Onun için de kazmamız gerekli. Bu da çok tehlikeli. Hasta kalkamayabilir.”
Bizler heyecanla bu sözleri, dinlerken doktorla hastanın eşi, arasında şu konuşma geçmişti:
“Peki ameliyat olmazsa ne olur?”
“İki üç ay içinde felç gelebilir. ”
Hiç unutmuyorum. Hastanın öğretmen olan eşi şöyle demişti:
“Ben felçli hastayla uğraşamam. Ameliyatı yapın doktor.”
Ve beklenen olmuş, arkadaşım kalkamamıştı ameliyat masasından. Bizler üzüntü içindeyken, eşi hiçbir şey olmamış gibi, yürüyüp gitmişti.
--//--
Bir yaşam kesiti işte. Gerisini anlatmaya gerek yok.
Nasıl yorumlarsanız yorumlayın. Bu gün Kadınlar Günü de aklıma geldi.
Doğunca adını sorduğumuz insanoğlunu, ölünce “Nasıl bilirdiniz?” diye uğurluyoruz.
Günlerin getirdiği
--Rektörlere çıkış neden?—
Önceki gün yazdığım “Tersine ve Mersin’e” başlıklı yazıma pek çok olumlu eleştiri aldım. Bu eleştirilerin çoğu da soru şeklindeydi. Ve milletvekili Ülker Can’ın “Rektörler 3. üniversiteyi çekemiyorlar” yorumuna yönelikti. Okurlarımın sorduğu en önemli sorulardan biri de “Prof. Dr. Nabi Avcı bakan oldu. İşleri çok. Bu gelişmeleri izlemeyebilir. Peki Eskişehir’de hemen her konuda en çok konuşan isim olan Salih Koca’ya ne oldu da susuyor? Böylesi önemli, konularda konuşmuyor” şeklinde olanıydı. Bir okurum diyordu ki “Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın’a destek AKP’den gelmedi mi? Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen’i herkes biliyor. AKP’den Büyükşehir Belediye Başkan adayı olup kaybeden bir isim. Üstelik rektörlük seçiminde ikinci sıradayken ataması yapıldı. Böyle olduğu halde milletvekili Ülker Can, iki rektörü neden suçlar şekilde konuşuyor? Üstelik ne Davut Aydın’dan, ne de Hasan Gönen’den 3. üniversite açılmasın diye bir yorum da gelmedi. Her ikisi de var olanların iyileştirilmesinden yana görüş bildirdiler. Doğrusu bu konuya benim aklım ermedi.”
Okurlarımız haklı olmaya haklı da AKP cephesinden ses yok. İl Başkanı Süleyman Reyhan ne diyor bu gelişmelere?
En önemlisi de “Devlet üniversite yapmamalı. Konya’ da olduğu gibi, işadamları bir araya gelmeli” diyen Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın söyleyecekleri merak ediliyor.
Bir başka okurum da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’nın milletvekillerine koyduğu konuşma yasağına sözü getirerek “Belki de Sayın Koca bunun için konuşmuyor olamaz mı?” diyor. Olabilir de, olmayabilir de. Çünkü olay çok önemli. Beklenmedik bir şekilde sorulacak soruya verilecek yanıt onarılması güç durumlar ortaya çıkarılabilir değil mi? Okurumu haklı.
--Orhan Özkır böyle dediyse—
Son günlerde Emirdağlılar üzerine politik yorumlar fazlası ile yapılmaya başladı. Siyasi partilerin hemşehri derneklerine yaptıkları ziyarette adından en çok söz edilen derneklerden biri, de Emirdağlılar oldu. Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’nin katıldığı CHP yönetiminin ardından, önceki gün de MHP İl Başkanı Orhan Sezer ve önceki vali ve adı politikada sıkça geçmeye başlayan Kadir Çalışıcı’nın da aralarında bulunduğu bir heyetle nezaket ziyaretinde bulunmuşlar. Söz politikadan açılınca Kadir Çalışıcı konuşmaya ve MHP’den söz etmeye başlayınca, Emirdağlılar Vakfı Başkanı Dr. Orhan Özkır müdahale ederek ”Sayın valim burası bir vakıf. Vakıfta değişik siyasi görüşte insanlar görevli. Aramızda MHP’liler de var, CHP’lilerde. Onun için lütfen politikaya ağırlık vermeyin” demiş. Öteden beri MHP eğilimli olduğu yorumlanan başkan Özkır’ın bu konuşmasını takdirle karşılayan Emirdağ Vakfı üyeleri “Emirdağlılara yakışan budur işte. Orhan Başkanı kutluyoruz” demişler.
Güzel bir olay değil mi? Orhan Özkır, Emirdağ Vakfı’nda yaptığı bu yorumla, öyle sanıyoruz, pek çok sivil toplum örgütüne de ders vermiş. Çünkü sivil toplum örgütleri hiçbir zaman herhangi, bir siyasi partiye bağlı olmazlar, yalnız sivil toplum örgütleri değil, siyasi partiler de bunu iyi bilmelidirler.