“ 226,673 “

Nüfusu 750 bin olan bir şehir de, trafiğe kayıtlı araç sayısı kaçtır diye sorsak ne dersiniz?

Her 5 kişiden biri araç sahibi olsa diye bir mantık kursak tahmini olarak 150 Bin falan normaldir deriz.

Ama 226,673 Eskişehir kayıtlı olan, bir de şirket araçları ve kiralama yapılan araçlarla, günlük misafir araçları hesaba katarsak 300 Bin araç demeyiz değil mi?

Biz demesek ya da mantıklı bulmasak bile gerçek bu. Eskişehir’de mevcut kayıtlı araç sayısı 226 Bin.

Bu aynı zamanda her 3 kişiden birinin araç sahibi olduğunu işaret ediyor. Yani aslında zengin ama bunu pek belli etmeyen bir şehiriz demek ki her 3 kişiye bir araç düşüyor.

Haliyle 3,5 caddesi olan bir şehirde, 5 km şehir içi güzergâha onlarca tramvay geçiş üstünlüğü ve 17 tane birbirinden bağımsız trafik lambası koyunca, kayıtlı ve kayıtsızlarla 250 Bin araç da olunca aynı yollarda neden trafik sorunu yaşıyoruz diye sormamıza gerek yok değil mi?

“Her gün aynı sıkıntılar “

Genelde Cuma günleri yaşadığımız trafik yoğunluğu bugünler de her gün ve günün nerdeyse her saatinde yaşanmaya başladı. Yunusemre, Atatürk, İsmet İnönü, Cengiz Topel caddelerinde ( ki zaten geriye pek bir cadde kalmıyor) ciddi sıkışmalar ve buna bağlı ihlaller yaşanıyor. 1 ay sonraya bakınca da insan eyvah demekten kendini alamıyor.

Unutmayın şu an aslında en iyi günlerimiz. Okullar tatilde, insanların bir kısmı tatilde ve gündüzler kış aylarına göre nispeten uzun. Üstelik YHT tam rayına oturmadığı için Eskişehir üzerinden aktarmalı yolculuklar pek bir artış göstermedi. Peki, 1 ay sonra ne olacak?

Kimse toplu ulaşımla bu işi çözeriz bahanesine saklanmasın. Zira Ulaşım değil ulaşamama sorunumuz var. Hem de toplu bir sorun. Yeni hatlar devreye girince sefer sıklığı 13 dakikaya uzayan Otogar – SSK hattında bıraktım konforu, çağdaşlığı biz tramvaya binemiyoruz ki. 13 dakika bekleyip binemedik diyelim, 13 dakika daha bekleyip bu sefer kesin bineriz bile diyemiyoruz. Ve henüz okullar açılmadı. Ve pek çok noktada başka alternatif yokken ve eminim bunu gidermek adına çözüm düşünülmezken toplu ulaşım trafiği rahatlatır demek sadece fantezi olur.

Peki, sorunu biliyorsun çözümü de söyle madem diyenler de olacaktır haliyle. Normaldir. Sorun kadar çözümün de parçası olmalıyız ama önce bunu çözmeye niyetli bir adım görelim, çözüm zaten konuşulur. Havanda su dövmek veya köşe yazısına sıkıştırılmış birkaç afakî öneri yerine bu şehir’in tüm yönetenleri kompleksiz ve sadece bu sorun için akademik ve mesleki örgütlerle bir araya gelmeli toplanmalı. Çalıştay mı, seminer mi, başka bir model mi bilemem ama herkesin görüşü alınarak adım atılmalı ki kalıcı bir çözüm bulunsun. Hatta meslek örgütlerinin çalışmaları baltalanmasın o bile yeter.

Yoksa trafik lambalarının bazılarını iptal edin, tramvayın geçiş üstünlüğü olmasın, trafiğe kapalı caddeler bazı saatlerde kullanılabilsin, otopark yap, şunu getir, bunu götür, ona ceza kes diyebileceğimiz ama uzmanı olmadığımız öneriler çok. Yalnız ne olursa olsun acele edelim “226 Bin 673 “ diyoruz. İnsan değil araç sayısından bahsediyoruz. Daha da yazmaya gerek var mı acep? Bu rakam yeterli değil mi?