Zor seçimin zor yanıtları!

Şunun şurasında 41 gün kaldı o çok merak ettiğimiz seçim sonuçlarının ne olacağını görmemize…

3 Nisan 2023 08:45
A
a
Sütiş Eskişehir
Şunun şurasında 41 gün kaldı o çok merak ettiğimiz seçim sonuçlarının ne olacağını görmemize…
Kiminle konuşsak, nereye gitsek…
Havadan, sudan bahsederken bile söz dönüp dolaşıp seçimi kimin kazanacağı konusuna geliyor.
Seçmen davranışlarını inceleyen tüm bilimsel metotları alt üst eden…
Artık “coğrafyadan” mı diyelim yoksa dinin siyasetle hemhal olup iliklere kadar işlenmiş biat kültürüne olan meyilden mi, yoksa 15 milyon insanın adeta yardımlarla geçiniyor olmasının bağımlılığından mı?..
Kuşkusuz birkaç “sesli düşünme” örneğiyle buna yanıt bulmak mümkün değil.
Ancak...
Şu tencere meselesi bana göre çok önemli.
Çünkü sosyolojik araştırmalara göre; barınma, gıdaya ulaşma, iş bulabilme, ailenin geçimini sağlayabilme ve güvenli yaşam öncelikli ihtiyaç.
Dini inancı serbestçe yerine getirebilmek, sosyal çevrede kabul görmek, keskin politik ayrımlar ve kutuplaşma bunlardan sonra geliyor.
Bu notu düştükten sonra…
Her seçimden önce kendime şu soruyu sormuşumdur:
Ne tür bir olay yaşarsam oyumu vereceğim siyasi partiyi değiştiririm?
Oy verdiğim siyasi partiyle kurduğum gönül bağı ya da yakınlık hissini kaybetmem için temel bazı değerlerde büyük bir erozyon yaşamam gerekiyor…
Her şeye rağmen oy oranı yüzde 30’lardan aşağıya düşmediği savunulan AK Parti’nin seçmeni için de bu geçerli.
Mevcut araştırmaların ortalamalarına göre, AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 10-12 puan üzerinde bir oya sahip.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için ise bu oran yüzde 20’leri aşıyor.
Birinci önceliği “geçim” olmayan bir yurttaşın esas aldığı normlar ile gıdaya ulaşmak ve geçinebilmek için asgari ücretle yaşam mücadelesi veren bir bireyin siyasetten temel beklentileri bir değil.
Gerçekte enflasyonun yüzde 100’leri aştığı…
TÜİK ile neredeyse yarısı kadar gösterilen enflasyona göre zam alıp, her geçen gün yoksullaşan yurttaşın bunun farkına varması, gönül bağı kurduğu liderine olan sadakatine galebe çalıyorsa eğer işte orada başlangıç sayılabilecek bir ayrışmadan söz edebiliriz.
Süleyman Demirel’in “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” sözü bu seçimlerde birkaç eklenti durumla karşılık bulacak gibi duruyor.
Yurttaşa hesap verme kültürü bulunmayan, çadır satan Kızılay başkanını dahi görevden almayı “başarısızlığının ilanı” gören bir anlayışın, Kahramanmaraş depremi karşısındaki beceriksiz organizasyonu, savrulan bir Türkiye tablosunu, daha önceki yüzlerce yaşadıklarımızla yine karşımıza koydu.
EYT Yasası, TOKİ kampanyaları, en düşük emekli maaşının 7 bin 500 liraya yükseltilmesi, emeklilerin bayram ikramiyelerinin 2 bin liraya çıkartılması, temmuz ayında asgari ücretliye zam için göz kırpılması…
Bunların tamamı bir sıkışmışlığın göstergesi…
En basitinden örnek vermek gerekirse…
Freni boşalmış kamyon gibi nereye toslayacağı meçhul bir ekonomi, deprem felaketi ve yoksulluk başta olmak üzere üstesinden gelmekte zorlanılan sorunlar neyle gölgelenir?
Tabii ki güvenlik politikalarıyla.
İYİ Parti İstanbul İl binasına isabet eden kurşun, adeta yürekleri ağızlara getirdi.
Pek çok kişide “insanları korkularıyla yönet” senaryolarının sahneleneceği endişesi yarattı.
Boş tencere belki iktidarı düşürür ama güvenlik politikalarıyla köpürtülen milliyetçilik, akılları bulandırır…
Hasılı…
Umarım kuşkularımda yanılıyorumdur.
Yanılmayı hiç bu kadar istememiştim…
Kalın sağlıcakla.
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi