Bir arkadaşımız katılanları birer birer tanıtırken, sıra bize gelmişti.
Bakan, şöyle bir kafasını kaldırıp bakmıştı yüzümüze:
"O sen miydin?"
Toplantının çıkışında da milletvekili "Nedim Öztürk" çevirmişti:
"Eleştirilerinizi zevkle okuyorum..."
***
İnsanoğlu zamanı durduramıyor ama, tünelini çok iyi kazıyor!
Kusa yaşamında, dünyayı her alanda yeniliyor...
Ama bazen, iki tünel arasında geçiş yapanlar...
"Yitirilen değerleri de özlüyor..."
Çocukluğumuzda, gençliğimizde ne kadar saygındı politikacı...
Milletvekili ile, bırakın küçük bir iş görüşmesini iki kelime konuşabilmek bile onur verirdi...
Gazeteciliğe başladığımız yıllarda kapıdan bir parlamenter mi girecek, hemen düğmeler iliklenir, saygının doruğu gösterilirdi...
“Son yirmi yılda ne olduysa oldu!”
Yeni nesil, geleceğine kuşku ile bakmaya başladı. Her geçen gün sallanan dürüst insan, yıkılmamak için adeta kendini bağladı!..
***
Ama bir nesilin son temsilcileri gibi görünen istisnalar da var tabii...
"Nedim öztürk bunlardan biri..."
Saygın, kişilikli bir insan… Gelecek nesillerin örnek alacağı bir kişi…
Ah tünel ah!..
Hani geriye dönmek istiyoruz da bazen...
Bir de gerçek olsa...
"Dönüşüne bilet bulunmaz!..."
Cumartesi Öyküsü
Genç adaletçilere ders gibi
Yıl: 1950, “Fevzi Çakmak" ölüyor.
Sinemalar devam ediyor, eğlence yerleri açık. Rum ve Arap radyoları haber veriyor:
"Yunanistan'da bayraklar yarıya indirildi."
İstanbul Hukuk Fakültesi’nde bir Macar hoca giriyor derse :
"Çocuklar, bugün yasınız var, ders yapmayalım."
Ardından bir Türk hoca giriyor dersine devam ediyor.
Tüm bu gelinmeler genç bir öğrenciyi hayretler içinde bırakıyor. Teneffüste arkadaşlarına derse girmemeyi öneriyor. Derken tüm fakülte derse girmiyor.
Aynı genç öğrenci bir grup arkadaşı ile "Talebe Cemiyeti"ne gidiyor. Zamanın liderleri, Orhan Birgit ve Orhan Ergüder uyarmaya çalışıyor:
"Yapmayın, etmeyin!"
Taksim Meydanı’na geliyorlar, atlı polisler, coplar ortalığı kavuruyor. Bir grup öğrenci tutuklanıyor. Bizimki kaçmayı başarıyor ve evine kapanıyor.
Demokrat Parti1nin kuruluş tarihi olan..
"14 Mayıs 1950'ye kadar..."
***
Yıl 1960...
TBMM’den çıkan "Tahkikat Komisyonu" ortalığı birbirine katıyor, üç-beş kişi bir araya gelmeye çekiniyor.
Zamanın avukatlarından "Ahmet Başıbüyük", Çorum'un Osmancık ilçesindeki bir davaya geliyor.
Aynı gün, Başıbüyük ve arkadaşları için DP’li bir bakkal Ankara'ya telefon uçuruyor:
"Tahkikat Komisyonu görevini yapmıyor mu?"
Hemen yıldırım emriyle Başıbüyük ve arkadaşları yakalanıyor. Uzatmalı bir başçavuşun hazırladığı rapor:
"Odaya girdiğimde 19 kişi Amerika ve Çeltik’i konuşuyordu..."
Hakim önüne çıkıyor yakalananlar.
Karar : "Tutuklama..."
Genç hakim meslektaşını uyarıyor:
“Ne yaptın, bu adamlar ne yaptı ki?”
Kararı veren hakim yanıtlıyor:
“Benim bir ailem var, çocuğumu düşünürüm.
Tutuklananlar hemen üst mahkemeye başvuruyor. Bu mahkeme de genç hakim bakaca. 22 Nisan’dan itibaren çalışmaya başlıyor ve 26 Mayıs’ta karar veriyor: “Tahliye.”
Osmancık ayağa kalkıyor. Ama bir gün sonra…
“Tarih 27 Mayıs 1960, ihtilal…”
***
Yukarıdaki olayın genç hakimi “Niyazi Oğuz”…
Birincisinde Demokrat Parti’nin kuruluşu kurtarıyor, diğerinde gidişi…
Avukat “Ahmet Başıbüyük” de, Eskişehir’de yıllarca avukatlık yapmış olan rahmetli “Şener Başıbüyük”ün babası…
Genç adaletçilere ders olsun…
GÜNÜN SÖZÜ
Kadının huyu para yokken, erkeğin huyu para çokken anlaşılır!
Günün Balı
Kimin sana hükmettiğini anlamak için^kimi eleştirmene izin verilmediğine bakman yeterli...
Voltaire
Günün Sorusu
"Erkek Nedir?”
Kadınların bir kova malzemeyle yaptığı temizliği, ıslak mendille yapabilen canlıya "erkek" denir...
Cuk
Her genç delikalının sevgilisi olabilir ama, her genç kızın delikanlı sevgilisi olamaz...
Günün incisi
Evlilik denen şey "fare kapanma" benzer.
İçindekiler, dışarı çıkmak için Cabalar. Dışarıdakiler de etrafında dört dönerek, içeri girmek için...
Giovanni Verya
Kolsuz Yaşar’dan
Doğruyu söyleyeni 9 köyden kovmak eskidenmiş abi...
Devir değişti..
"Artık yalan söyleyeni köye muhtar yapıyorlar!”
Özdeyiş
Geçmişini unutanlar, onu tekrar yaşamaya mahkûmdurlar …
Hanri Benazus
Başkan ve akıl hastanesi
Ülkenin başkanı, bir süre önce açılışını yaptığı akıl hastanesini geziyor.
Bir koğuşa girdiği zaman, delilerden biri onu yeni gelen kaçıklardan biri zannediyor.
Aslında başkan tabii ki deli falan değil! Başkan dediğin hiç deli olur mu?
Akıl hastası bunları bilmiyor ve başkanın yanına yaklaşarak yılışık, laubali bir şekilde:
"Lan oğlum, sen de mi düştün buraya?" diye soruyor. Fena halde kızan başkan :
"Heeey, terbiyesizlik etme! Kibar konuş benimle! Ben bu ülkenin başkanıyım!"diye adamı uyarıyor.
Akıl hastası onun yüzüne bakarak kıs kıs gülüyor. Başkan daha da kızıyor:
"He gülüyorsun be herifi Ne var bunda gülecek?"
Hasta, soğukkanlılıkla yanıt veriyor:
"Sana bakınca kendimi hatırladım beyim. Bende de böyle bağlamıştı da, ona gülüyorum!"
Beren Saat
Yaşlı bir kadın, bir toplulukta "Beren Saat"e rastlamış ve hemen atılmış:
"Çok güzelsin kızım, bu güzellik varken büyük bir yıldız olursun..."
Ünlü yıldız gülümsemiş:
"Benim adım Beren Saat.."
Yaşlı kadın, "Hiç önemli değil kızım" demiş:
"Adını değiştirebilirsin!"
İnanç özgürlüğü
İsveç halkı, Paganizmden Katolik inancına geçmiş ve daha sonra Almanya'nın baskısıyla Protestonları seçmiş...
İsveçlilerin büyük çoğunluğunun bugün Hıristiyanlıkla ilgisi olmasa da Kraliyet ailesi Proteston inancını korumakla yükümlü...
Eğer kral, inanç özgürlüğünü kullanarak başka bir mezhebe ya da dine geçmek isterse krallığını kaybediyor. Bu da her türlü özgürlüğün savunucusu İsveçlilere tarihin bir cilvesi olsa gerek...
Günün Olayı
Erdoğan "Dert adamı söyletir” diyor.
Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılananlar mahkemede kendilerini bu sözle savunmalı...
Akif Kökçe
Günün Biberi
Okuması giderek zorlaşan bir gölge savaşının çapraz niyetleri ile bilgi kirliliği içinde, zarlar yeniden atılıyor.
“Bu başdöndürücü hızlanmanın sonu hayır olsun!”
Balthör
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...