Yüzyılın en büyük felaketi.
Tarihe çoktan geçti ama kim bilir hangi anılarıyla imzasını çoğaltacak bir gün…
Biliyorsunuz…
Eskişehir’de sadece Sivrihisar Caddesi’ndeki “Tarhan Apartmanı” yıkıldı…
Çöken bina için…
“Vali Güven, Büyükerşen ve Emniyet Müdürü Aydın Genç”in çabaları büyüktü…
34 kişi yaşamını yitirdi…
En az 50 kişinin kurtulmasında emeği geçenler, halâ minnetle anılıyor…
******
O gün Tarhan Apartmanı’ndaki bir ailenin Almanya’dan yakınları geliyor…
Kendilerinin de Yalova’da yazlıkları varmış…
Gelen konukları apar topar Yalova’ya götürüp yerleşiyorlar... Ancak kalabalık olunca Eskişehirli ev sahipleri konuklarına ayrıcalık gösteriyor:
“Biz her zaman buraya geliyoruz. Siz dinlenin biz dönelim…”
Konukları teşekkür ediyor…
Aynı gece deprem oluyor ve…
“Almanya’dan gelenler Yalova’da, geri dönen ev sahipleri ise Eskişehir’de yaşamını yitiriyor…”
******
İki gün önce üç kez sallandık…
Merkez Odunpazarı…
Hani “2.8” falan ama adı üzerinde…
“Sallanmak…”
Bu beşik sallamalar bile anılarda kalacak…
“Ve de daha niceleri ortaya çıkacak…”
Önlemlerini alıyoruz ya…
“Billboardlarla, demeçlerle falan!”
Peki, ne yapalım?
“Hiç sallanmayacakmış gibi yatalım…”
“Hemen olacakmış gibi kaçalım!”
Sen de 3 zarf hazırla
Eski bir sadrazam, yeni sadrazama görevini devrederken kapalı üç zarf bırakmış…
“Başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikinciyi, çok sıkışırsa da üçüncü zarfı açarsın” demiş.
Yeni gelen bir süre uğraşmış, didinmiş işleri düzene koyamamış. Her şey daha kötüye gidince, aklına zarflar gelmiş ve birincisini açmış.
Mektupta, “Senden önceleri kötüle!” diye yazılı.
Başlamış kötülemeye… Gidene demediğini bırakmamış ama fayda etmemiş. İşler yine düzelmemiş… Bu kez ikinci zarfı açmış.
“Etrafını kötüle!”
O da bunu yapmış, çevresi için demediğini bırakmamış ama işler yine berbat!”
Bu kez “son çare” diyerek üçüncü zarfı açmış.
Zarftan çıkan küçük pusulada şunlar yazılıymış:
“Sen de üç zarf hazırla!”
Mahalledeki Arap
Adamın biri marangozmuş. Bir gün kan ter içinde tahta patlatırken, küçük oğlu heyecanla gelip bağırmış:
“Babaaaa, anam cin doğurdu!”
Babası işine devam etmiş, çocuk bir daha bağırınca da “Biliyorum oğlum” demiş:
“Arap bizim mahalleye taşındığından beri ananın cin doğuracağını biliyordum…”
İşgali reddeden kral
“Atatürk”, İstanbul’u ziyaret eden Yugoslav Kralı “Alexander” şerefine yemek veriyor. Yemekten sonra baş başa kaldıklarında “Kral” fısıldıyor:
“Size bir gerçeği açıklamak isterim. 1919’da İngilizler, İzmir’in işgalini Yunanlılardan önce bize teklif ettiler. Reddettim. Sizi tanıdıktan sonra kararımın doğruluğunu bir daha anladım…”
Kral, Atatürk’ten teşekkür bekliyor ama “Atatürk” tebessüm edip elini uzatıyor:
“Size büyük geçmiş olsun majeste!”
Akan suyun ettiği şeyler
Geçtiğimiz hafta Öğretmenler Caddesi’ndeki “Şehit Üsteğmen Mahir Özdemir Parkı”ndaki havuzu dile getirmiştik…
Motor bozulmuş ve su akmıyordu…
Bir vatandaş bu olayı şöyle dile getirmişti:
“Kazım Bey’e söyleyin de yaptırsın şu havuzun motorunu… Oradan gelen su sesi ninni gibiydi…”
Konuyu Odunpazarı Basın Müdürü “Arif Anbar”a iletmiştik. Sorun iki günde çözüldü…
Önceki gün de aynı caddede Park Bahçeler’den sorumlu eski dostlardan “Muhittin Albayrak” ile karşılaştık…
Aynı konuyu dile getirip bir başka örneğini verdi…
Karapınar’daki gölette akan suyu durdurmasını istemiş bir ihtiyar…
“Neden?” diye sorunca da yanıtını almış:
“Su sesi çişimi getiriyor!”
******
Sonolay Gazetesi’nde çalışırken “Müslim Sarısaltuk” adlı matbaa şefini şikayet ediyordu bir çocuk…
O günlerde 12 yaşındaki “Hicri Kızıltoprak”tı bu yakınan:
“Abi şu Müslim’e söyle, makinanın arkasındaki çıplak kadın fotoğraflarını kaldırsın…”
Biz de nedenini sorduk ve yanıt:
“Baktıkça şeyim kalkıyor!”
******
Bu gerçek olayların ışığında, Başbakan Yardımcısı “Bülent Arınç”a da haksızlık ediyoruz galiba!...
Görüyorsunuz…
“Şeyinin şey ettiği şeyleri!...”
Kime yâr olacak?
Dağdan inerse ovaya muktedir olamaz korkusuyla Kürt halkını ateşe süren bir başıbozukla…
Sarayından çıkarsa ne olacağını iyi bilen arasında telef olan bu ülke…
“Cumhuriyet’in 100. Yılını göremeyecek artık, bu açık…”
Ama bilin ki uğrunda savaşıp tarumar ettikleri bu topraklar, ne Kürtlere ne de Türklere yâr olacak!
Çünkü vatana ihanet, önce doğaya sonra yaşama ihanetle başlar. Doğaya ve yaşama ihanet eden, edene hesap sormayanlar zaten bir ülkeyi sahiplenemez, vatan hak etmezler…
Bu topraklar, 1128 yıl boyunca Doğu Roma’ydı.
“Onlar tutunamadı. Bunlar mı tutunacak?”
Mine G. Kırıkkanat
Günün Şiiri
İsyan
Beni bu çepçevre hudutlar öldürüyor
Bu ayaklarıma dolanmış zincirler
Benden bir şeyler yitiriyor
Bıktım diyorum bu ölçülerden
Evren başladığınca hür olmalı
Beni bu ölçülü yaşamalar bitiriyor
Kaçmak diyorum, uzak, daha uzak
Sıyrılıvermek bir çırpıda
Cümle kaygılardan
Başım üstünde artık martılar dönüyor.
Uzak maviliklere gönül vermişim
Alın, götürün tutsak düşünceleri içimden
Boşuna değil bu
Günün uyuyan saatlerinden dirilişim
Ben esenliklere kanat germişim…
Ertuğrul Üçler (Varlık – 1959)
Gerilim
Türk tipi başkanlık rejimi bir kurtuluş ümididir.
Devletin başına başkan, mahalleye muhtar seçiyoruz. Gerisine de karışmıyoruz…
Özgür Mumcu
Günün Sorusu
Gözlerinizi yumun, kireçle yıkanmış duvarlarda “güneşin yansımasını” aklınıza getiren bir an olsun.
“Gözleriniz kamaşıyor ve acıyor değil mi?”
Hikmet Çetinkaya
Kıssa–dan
Erdoğan, kanatları altında oluşturduğu mutlu azınlık hükümetiyle hukuksuzluğunu, anayasa tanımazlığını daha fazla gizleyemez.
“Mızrak çuvala sığmayacak…”
Mustafa Balbay
Cuk
Sistem çöktüğü için hasar tespiti yapılamamaktadır…
Günün İncisi
Fiks mönü:
“Kıllı kol böreği…”
“Zenginar dolması…”
Günün Olayı
AOÇ’deki tarihi Tekel Fabrikası AKP’li belediyeye devredildi!
Üç kuruşluk içki günah ama…
“Paha biçilemez arazileri sevap…”
Akif Kökçe
Günün Biberi
“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin…”
Doyunca, tıksırınca…
“Çatlayıncaya kadar yiyin!”
Tevfik Fikret
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...