Prof.Dr. Alper Çabuk

Yereli Düşünmek - 3

Biz üniversite hocaları bazen lafı bir türlü bağlayamıyoruz. Son iki haftadır “Yereli Düşünmek” başlığıyla y

4 Mart 2013 00:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Biz üniversite hocaları bazen lafı bir türlü bağlayamıyoruz. Son iki haftadır “Yereli Düşünmek” başlığıyla yazdığım köşe yazımda, en son lafı Anadolu Üniversitesi’ne ve bu Kurumun Türkiye ve şehrimiz için önemine getirmiştim. Bu hafta da tam bu noktadan başlayıp, bir iki satır birşeyler paylaşmak istiyorum. Geçen hafta yazımda şunları söylemiştim.” Anadolu Üniversitesi bu kenti var eden, yerel ekonomisini destekleyen, kente dair yaptığı çalışmalarla ve toplumsal katkılarıyla daha yaşanabilir bir kent olmasını sağlayan, bu kentin temel direğidir.........eğer ülkemize ve kentimize katkı sağlamak adına içinizde biraz sağduyu varsa, bu Kuruma zarar vermeyin. Emin olun, yapıcı eleştiriler, öneriler ve katkılar bu Kurumda hayat bulur, destek görür, kente ve ülkemize katkıya dönüşür”. Bu noktadan hareketle, bu hafta benim de görev yaptığım Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü’nün kente ve ülkemize katkı amacıyla yapmakta olduğu onlarca çalışmadan birini sizinle paylaşmak istiyorum. 1 Mart ile başlayan hafta biliyorsunuz deprem haftası. İşte bu haftada, bir deprem ülkesi olan Türkiye'de yaşayanların, depremlere karşı bilinçli olması ve bu bilincin geliştirilmesi için Enstitümüz etkinliklerini değişik platformlarda sürdürmeye devam etmekte.... Bu kez Eskişehir sınırlarının dışına çıkıp, daha önce Eskişehir’de ve Van’da gerçekleştirdiğimiz deprem sergisini Bursa Orhangazi Üniversitesi ile birlikte Bursa’da gerçekleştirdik.. Bursa halkının bu yöndeki bilincinin arttırılmasına katkı sağlamaya çalıştık.... Bu amaçla, teknik olarak Türkiye'de meydana gelen depremlerde can ve mal kaybının çok daha az olması gerekirken, bilinçsizce inşa edilen yapılar nedeniyle, depremlerin çok ağır sonuçlara yol açtığı, bu konuda halkın, ilgili kuruluş ve kişilerin, yerel yönetimlerin ve denetleyicilerin bilinçli olması, özellikle halkın satın alacağı, yaptıracağı veya oturmakta olduğu yapının taşıdığı temel yapısal sorunlar konusunda algısının artması önem taşıdığından; etkinlik yeri olarak yine, üniversite değil, halkın yoğun kullandığı bir alışveriş merkezi seçtik. Bu serginin dışında Eskişehir İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından yapılan etkinliklere Enstitümüz Öğretim Üyeleri’nden Prof.Dr.Yücel Güney’in koordinasyonunda hazırlanan 20 kadar afiş ile katkı sağladık. Biz bu sefer sadece Eskişehir yerelini düşünmedik, sınırlarımızı genişlettik, bölge genelini düşündük. Zaten bu amaçla daha önce de deprem ile ilgili komşu illerde, Bolu’da, Ankara’da, Bursa’da önemli çalışmalar yaptık... İşte bu yüzden Türkiye’nin en yaygın deprem izleme ağlarından birini bölgenin, ülkemizin hizmetine soktuk, Türkiye’nin önde gelen deprem araştırma kuruluşları ile, ilgili kamu kurumları ile önemli işbirlikleri yaptık, Eskişehir zeminin depreme bağlı afet risklerini belirlemek adına yaptığımız geoteknik, jeofizik, jeolojik çalışmalarla Eskişehir’i karış karış modelledik, kamu yapılarının bir kısmının depreme karşı taşıdıkları riskleri belirledik, Eskişehir’in kent merkezindeki önemli mahallerde yer alan dört kat ve üzeri yapıların yapısal değerlendirmelerini yaptık... İşte bu yüzden biz Anadolu Üniversitesi’nin yerele, ülkeye, topluma katkı felsefesiyle çalışmalarımıza hayat verdik, hayatları olumlu yönde değiştirmeyi hedefledik. Biz bunları bu Üniversitemizin bedenimize kattığı ruhla, bilimle, emekle, ekip ruhuyla, terle, özveriyle yaptık. Bu güzel şehre ve ülkeye armağan olsun...
Dedim ya, bu hafta deprem haftası.... deprem denince akla ilk gelen şey “kentsel dönüşüm” oluyor. Oysa ki ülkemizde kentsel dönüşüm gerekliliği, ne sadece deprem ile alakalı, ne de deprem kentlerimizi tehdit eden tek risk... Kentlerimiz, rant kaygısıyla, karı maksimize etme telaşıyla, yağmalanmış, çarpık yapılaşmış, çevreyi tehdit eder, çevrenin tehdit ettiği durumda... Ne nitelikli bir planlama, ne de nitelikli bir tasarım anlayışı hakim olamamış kentlerimize... Hep parçacıl, hem lokal çözümlerle, kentlerimizde açılan yaraları tedavi edememişiz, sadece pansuman yapabilmişiz, en iyi seçenekte... İşte tam da belki burada ifade edilmesi gereken en önemli şey, sadece kentleri dönüştürmekle kalmamalı dönüşüm... Hatta buradan da başlamamalı... Rant kaygısından, dostlarımızın, akrabalarımızın, kendi menfaatlerimizden, egolarımızdan arındırmalıyız kentlerimizi.... Kentlerden önce, ön yargılarımızı, alışkanlıklarımızı, zihinlerimizi, belleklerimizi dönüştürmeliyiz... Resmin bütününe bakıp, parçacıl değil, bütünleşik çözümler ortaya koymalıyız... Kendimizi ya da günü kurtarmaya değil, geleceğimizi sağlıklı şekilde şekillendirmeye odaklanmalıyız. Eğer afetse, afet zararlarını azaltmaksa merkezdeki konu, bilime, planlamaya, tasarıma, mühendisliğe, yere ve çevreye-bunları oluşturan sistemlere kulak vermeliyiz. İşte o zaman ne deprem, ne afet, ne çevre sorunları...hepsi sadece çözümünü hayata geçirdiğimiz sıradan olaylar olur bizim için...
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi