Şinasi Kula yazdı
Yılmaz Büyükerşen bir fenomen ve yaptıkları da ortadadır.
Eskişehir, 81 vilayet içerisinde “Anadolu’nun incisi” diye anılıyor, övgülerle taçlandırılıyor ise bir gerçeği kimse yadsıyamaz! Kendiliğinden ya da ilahi güçler tarafından oluşmadı bu kardeşim. Daha yirmi yıl öncesine kadar tozu ve çamuru ile yüzümüzü buruşturup andığımız bir kentin bu hale gelmesinde beş ana başlık sıralayacaksanız, ilkine “Hoca” gerçeğini koyun. Haydi haydi, komplekse harisliğe kıskançlığa gerek yok; bunu senin kabul edip etmemenin de bir önemi yok aslında. Yemin ederim önemi yok, hatta şu an yazımı okurken bana çemkirmenin de sonucu değiştireceğini düşünme asla. Büyükerşen adını dünyanın çeşitli ülkelerinden kişiler, kurumlar, hatta belediye başkanları kabul etmişler, Eskişehir’le bütünleştirmişler…
Ahmet Ataç üç dönemdir belediye başkanlığı görevini sürdürüyor Tepebaşı’nda. Onun için de ‘tesadüflerle geldi’ ya da ‘Büyükerşen’in gölgesinde bu işi sürdürüyor’ gibilerinden ucuz yakıştırmalar Ataç gerçeğini değiştirir mi? Belediyecilik algısını değiştiren ikinci isim de Ahmet Ataç’tır Büyükerşen’den sonra. Tepebaşı’nda 24 saat canlılığın yaşatıldığını, bu ilçesinin bir yıldız gibi parladığını, kısacası Eskişehir’in cazibe merkezi haline geldiğini kör olmayan herkes görür. Görenler de Ataç imzasından övgülerle söz eder…
Bu kentte sanata aşina bir potansiyelin oluşturulmasında Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’den sonra, Dt. Ahmet Ataç adının yan yana anılması tesadüf değildir. Elbette ki gururlandığımız Anadolu Üniversitemizi de dâhil etmemizde sakınca yoktur bu güzelliklere. Zaten katmaz ya da unutursak ayıp etmiş oluruz…
Bunlar hayatın, yerel ölçüde de Eskişehir’in gerçekleridir. Güneş balçıkla sıvanmaz gerçeğinde olduğu gibi bu emekleri hiçbir histerik mantık göz ardı edemez!
Bu kente böylesine emek veren, hayat veren yerel yöneticilerimizin ülke gündemi ile aynı duyarlılığı gösterdiğini söyleyemeyeceğim ne yazık ki! Ulusal Bayramlarımızın üfürükten gerekçelerle iptal edildiği ve giderek unutturulduğu böylesi günlerde cesur davranmadıklarını yiğitçe yazmak ve onlara ayna tutmak durumundayım. Çünkü etrafındaki şakşakçıların, danışman ve ekip kadrolarının da ne yazık ki ülke gerçeklerini pek umursadıklarını sanmıyorum. Kaygı taşıdıklarına, üzüldüklerine ve ellerini taşın altına koymak gibi bir düşüncelerinin olduğuna inanmıyorum...
Kendileri de gayet iyi bilirler ki; yerel yönetim deyince aklımıza salt kentimizin altyapıları, eksiği ve gediği gelmez. Kentin insanlarının Cumhuriyet değerleri doğrultusunda, Atatürk devrimleri doğrultusunda nitelikli birer Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmaları için de gereğini yapmalıdırlar. Vatanın bölünmez bütünlüğü, bağımsızlığı noktalarında da farkındalık yaratmalıdırlar...
“Belediye başkanları ideolojik refleks göstermez!”
Peki, hangi akıl yoksunu zavallı söylüyor bu saçma sapan sözü? Cumhuriyet değerlerinin anasını ağlatan güruh aleni biçimde Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun dünya düzenine (Cumhuriyet ve Laikliğe) hayasızca küfrederken; bilinçsiz yurttaşları ılımlı İslam tezgahı (BOP) ile donatırken, hangi aklı başında insan “Belediye başkanlarının ideolojik çalışması olmaz” diyebilir?
Sormazlar mı şimdi; Cumhuriyet’in, Mustafa Kemal Atatürk devrimlerinin, Misakı Milli’nin, bağımsızlığın kaybedildiği bir ülkede belediye başkanları kalacak mı? Hele ki sizin gibi önemli projeleri ile kenti şahlandıran, yıldızlaştıranlar kalacak mı? Hamasi söylemlerle tribünlere oynayan ve sadece kendini kandıranlar için de durum farklı değildir!
STK’lar, sizin de durumunuz iç açıcı değil meraklanmayın! Atatürk’ün çağdaşlığın adını derneklerin, vakıfların başına kondurarak iş yaptığını sanan; lakin hayatın gerçeğinde ise şu dönemde dilleri lal olmuş yiğitler (!) için de düşüncelerim aynıdır. Sendikalar için de düşüncelerim aynıdır. Herkesin sadece kendisini kandırdığı gerçeğini böyle giderse çok yakın bir zamanda hep beraber göreceğiz. Suçluluk duygusu içerisinde birbirimize böcül böcül bakarken “uyan kuşum sabah oldu” (Hollandinavya dolaylarında bir aryadır) nakaratı eşliğinde raks ettirecekler alayımızı…
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı…
Bu kente yakışır biçimde kutlanmalıydı.
Belediyelerimiz Eskişehir halkını bundan mahrum etmemeliydi…
Sağlık sisteminden şikâyetçi okurumuz…
Ünal Delikkulak, yaşadığı sıkıntıyı ileti ile bizlere yollamış. Biz de görevimizi yerine getirmek üzere; iyi niyetle görevini sürdürdüğüne inandığımız İl Sağlık Müdürümüz Sayın Ali Mumcu’ya havale ediyoruz bilgileri…
***
T.C Sağlık Bakanlığı Eskişehir İl Müdürlüğü çok övündüğünüz Alo Sağlık sistemini, koltuklarınızdan bir zahmet kalkın da hastaneleri bir gezin. Nasıl laçka ve samimiyetsiz olduğunu görün. 16.05.2016 gününe Mavi Hastane Enfeksiyon Polikliniği’ne saat 09.30’a randevu aldım. Doktor her zamanki gibi 10.20’de geldi, o da yetmedi! Sekreter de kafasına göre sıra belirledi, 11.00 civarı muayene olabildim, yetmedi! Sekreter ilaç raporunun iki saate çıkacağını söyledi.
Yetmedi, 15.30 oldu ama hastane raporu sisteme girmedi. İlaç aldım ama tekrar eczaneye gitmem gerekecek. 182 randevu sistemi ne işe yarar? Uyan olmayınca doktorlar 10.00’da girecekse, randevu da 10.00’da başlasın. Ayrıca personele biraz teknik bilgi ve iş disiplini öğretin, torpille personel almakla sistem yürümüyor.
Bugün kurallara uyduğuma pişman oldum, o hastaneye gidince kurallara uymayacağım…
OZANCA
Sevenler ömrünü sevgiye adar
Sevmeyene koca dünya olur dar
Bu dünyada daha güzel ne var ki
İnsanın insanı sevmesi kadar...