Yıllar önce Anadolu Üniversitesi’nden bir grup öğretim üyesi Amerika'ya gidiyor... Başlarında bir profesör, iki doçent ve iki asistan...
Üniversitede görevlerini bitirdikten sonra "Los Angeles" caddelerinde geziye çıkıyorlar... Ama hepsinde bir yorgunluğun ötesinde, bıkkınlık, isteksizlik gören profesör, "Gelin sizi bir yere götüreyim" deyip stadyuma yöneliyor...
Biletlerini alıp giriyorlar...
Belki ilk kez gördükleri "Amerikan Futbolu" oynanıyor sahada...
Derken profesör başlıyor:
"Koş ulan, akşamdan mı kaldın! Anasını sattığımın oğlu koşsana!.."
Diğerleri bunu duyunca, onlar da başlıyor:
"Vur, kır, öttür geçmişine yandıklarımın!.."
Aradan 20 dakika geçtikten sonra, profesör "Hadi yeter, çıkalım artık" diyor...
Stad dışında doçentin biri atılıyor:
"Çok iyi oldu be hocam… Vallahi öyle bir rahatladım ki!.."
……….
ABD’deki bu olayı yine bir doçent arkadaşımız yorumlamıştı:
“Maçlar bir anlamda deşarj yeridir. Bağırıp, çağırmadıktan sonra ne işin var sahada?”
Süper Lig bugün başlıyor…
“Passolig geçerli…”
“Atatürk Stadı’nda tam 106 kamera var…”
“Peki, deşarj olmak isteyenler ne olacak?”
Kendini tutmayıp küfür eden, bağırıp çağıranlar ne olacak?
“Hep birlikte göreceğiz…”
………….
İlk maçımız Konya ile sahamızda…
Sonra deplasmanda Galatasaray, 4. hafta İstanbul’da Beşiktaş…
Zor fikstür ama güveniyoruz…
“Haydi ES ES, bastır!”
Demek yasak değildir herhalde!...
Evlatlık kaplumbağa
Küçük kaplumbağa ağır ağır ağaca tırmanmış, birkaç saatlik uğraştan sonra tepeye ulaşmış. Biraz
soluk alıp kendini boşluğa bırakmış ve kabuğunun tam üzerine "küüüt!" diye düşmüş.
Kendini kontrol edip bir şeyi olmadığını anlayınca tekrar aynı ağaca tırmanmış. Yine kendini boşluğa atmış ve “güümmm” diye yere vurmuş…
Debelenip düzeldikten sonra yine tırmanmaya başlayınca "Hanııım" demiş dalın ucunda tüneyen iki kuştan biri :
"Olmuyor ama, bunu evlat edindiğimizi söyle artık şuna…”
Bilezik tutarı
Hastaneye "yüz gerdirmek” için gelen yaşlı kadına "tahlil için bir bilezik takacağız" demiş doktoru.
Kadın, "Yakut ve pırlantalarla dolu bir şey mi?" diye sorunca da, "yok yok! Tabii ki değil, plastik " demiş doktor kadının yüzünü incelerken:
"Ama sanırım o kadar tutar!"
Günün Şiiri
Irmak
Irmağın iki yanı kahveyle otel
Karadeniz oteli, Çağlayan Palas
Işıklar dökülmüş sisli geceye
Köprüde adamlar gelir gider
Fırınlarda hamurkârlar hamur yoğurur
Terziler provasını yapar müşterilerin
Irmakta balıklar, kurbağalar
Kenarda kestaneci kestane kavurur
Bir çay içtim çıktım kahveden
Hüseyin pastra oynuyordu
Hiç kimsenin haberi yoktu, görseniz
Irmak, sazlardan, düzlerden
Irmak karanlıklar içinden geliyordu
Turgut Uyar (Varlık-1953)
Yeni Türkiye
İspanya, Hollanda gibi 500 yıl önce kurulmuş Avrupa devletleri blr yenisini kurmayı düşünmezken... “AKP Yeni Türkiye’yi kurdu."
Çünkü mevcut Türkiye hızla eskitildi...
Sığırcık fıkrasını bilirsiniz...
Bir ağacın dallarına yerleşmiş olan sığırcık ailesi, etrafın fena halde kirlenmesi üzerine kokudan ve pislikten duramaz olmuş. Çocukların ısrarı üzerine ana ile baba yuvayı bir evin damına taşımışlar.
Kısa sürede orası da pislik içinde kalınca yavrular seslenmiş,"Baba başka yere taşınalım..."
Dayanamamış baba:
"Sizde bu popolar varken hangi yuvaya gitsek aynı pislik olur..."
Yani bu ellerde, “Yeni Türkiye'de çabuk eskir!.."
Günün Olayı
İktidarın "İhale Kanunu’nu 11 yılda 113 kez değiştirmesi neyi gösteriyor?”
Çok basit!
Minareyi çalanların kılıf uydurmayı bir türlü beceremediklerini !
Akif Kökçe
Günün Biberi
Irak Amerli’de 15 bin Türkmen IŞİD işgaline karşı 12 gündür aç susuz direniyor!
AKP'nln "Türkmenlere gönderiyoruz" dediği yardım TIR'ları nerede kaldı acaba!..
Günün İncisi
Sonunda ölüm olduğu içindir ki, hayata sıkı sıkıya sarılırız...
Özdeyiş
Mademki kusursuz insan yoktur diyoruz, o halde insanları kusurları ile sevelim…
Gerilim
Asıl çelik kapılar, açılamayan hapishane kapıları, acaba dışardaki suçluları, içerdeki suçsuzlardan mı korumaya yaramaktadır?
Mine G. Kırıkkanat
Kıssa-dan
Ülkede 71 hukuk fakültesi var. Hiçbirinin yaşanan hukuk katliamlarına bir itirazı yok...
Balthör
Günün Sözü
Kötü başlangıçtan kötü sonuç doğar...
Euripides
Günün Balı
Osmanlı katakullinin anlamını zevali pahasına kavradı. Bakalım Cumhuriyet nasıl anlayacak?
Ali Sirmen
Cuk
Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun, bir yanı doludur…
Anadolu insanı
“Boş bulduğum yere şiir yazarım"
-Gazete sütunları ve internet sitelerinde sık sık işten atılacak yazarların adları yayınlanır... Bendenizin adı da sıkça bu listelerde yer alır... Kimileri temenni havasında anar adımızı... Kimileri onur listesine yakıştırdığı için...
Yıllar önceydi...
“Aydın Doğan” bir gün Ankara Hürriyet’te "Bekir Coşkun"un odasına uğramış... İktidarın önerdiği temizlik listesinden söz etmiş...
“İkinci sırada sen varsın, üçüncü sırada Oktay Ekşi var”, demiş...
"Bekir"e sordum:
"Birinci sırada kim varmış?"
"Sen", dedi...
…………
Yukarıdaki satırlar üstat "Melih Aşık"a ait... "Yılmaz Özdil" olayından kaynaklanan bir göndermeydi, ilgilenenlere...
Aslında "Özdil" bir ilk değildi ki...
"Amiral gazetede..."
Emin Çölaşan, Oktay Ekşi, Bekir Coşkun ve kendileri ayrılmak zorunda kalan diğerleri...
Amiral ya...
"Onbaşı sevmez!"
Melih Aşık da, 1971’deki 12 Mart darbesinde TRT’den atılmıştı... Kısa bir süre Avrupa'da işçilik yaptıktan sonra tekrar basına döndü...
"Bizi atanlar artık yaşamıyor. Biz hâlâ yazıyoruz. Bir gazeteci için daha önemli olan kalemini satmamaktır..."
Böyle diyor "Melih Usta" ve şöyle sesleniyor genç gazetecilere:
-Bir tarihte Cağaoğlu'nda berduşların uyuduğu bir taş kovuğun duvarına bir cümle kazınmıştı:
"Ben bir şairim boş bulduğum yere şiir yazarım...
Gazeteci de öylesine kararlı olmalı...
"Ama doğruları yazmak kaydıyla..."