Çağdaş bilimin ve bilimsel yayıncılığın duayenlerinden Gerard Piel'in ifade ettiği gibi “yayınsız bilim ölüdür”. Bilimde kendini ifade etmenin tek yolu yayındır. Bilim insanlarının temel sorumluluğu bilimsel anlamda ilgili alanda topluma katkı sağlamasını hedefleyen araştırmalar yapmak olduğuna göre, bir araştırmadan herhangi bir yayın çıkmaması halinde ilgili araştırmanın topluma katkı sağladığı tartışılmaya başlar.. Ancak yayın kadar önemli olan, bir bilim insanı için, temel sorumluluk insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışmalar yapmak olgusudur. Bilimin görevi, sadece yapılan yayınlarda kaç yayın yaptığınız değil, bunun yanı sıra yaptığınız yayının kaç kişinin hayatını olumlu yönde değiştirdiğidir… İşte ben bir bilim insanı olarak kendime böyle bir yol çizdim… Benim için yaptığım çalışmalarda kaç yayın yapıldığı kadar, yaptığım çalışmalarla kaç kişinin yaşamını olumlu olarak değiştirdiğim de önemlidir…
Bugünlerde günlük yaşamda çok tüketilen iki sözcük var… Girişimcilik ve inovasyon… Örneğin açıköğretim sistemi bugün itibarıyla Türkiye’nin her köşesinde milyonlarca insanımızı bilgiyle buluşturuyor…Topluma hizmetin, girişimciliğin daha büyük ve ölçülebilir bir başka şekli var mı? Bu, bilimin ülkemizde toplumun hizmetine en somut ve inovatif şekilde sunulması değil de nedir? Tabii ki yayın yapmalıyız, ancak bizim için en önemli sayı, kaç yayın yaptığımız olmamalı sadece… Bu yayınlarla ve makalelerle kaç kişinin hayatını olumlu yönde değiştirebileceğimiz olmalı…İşte Anadolu Üniversitesi sizce her yıl kaç yüzbin kişinin yaşamını olumlu yönde değiştiriyor hiç düşündünüz mü? Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden birinde görev yapan çok değer verdiğim bir öğretim üyesi arkadaşım, Anadolu Üniversitesini çöldeki bir vahaya benzetmişti. Gerçekten de öyle…Her yıl milyonlarca kişiyi bilgiyle ve bilimle buluşturan bir vaha… Topluma hizmet anlamıyla Türkiye’nin en önemli bilim kurumu, bilgiyi her yıl yeni yüz binlerle buluşturmak adına yaptığı yeniliklerle en girişimci ve inovatif üniversitelerinden biridir… Yukarıda bahsettiğim şekliyle temel sorumluluk olarak verdiği eğitimle milyonlarca insanımızın yaşam koşullarını iyileştirmek olan bir başka kurum daha var mıdır? Anadolu Üniversitesi taraf tutar mı, bilimsel gerçeklikliğe aykırı olarak bir çıkara ya da çıkar grubuna hizmet eder mi ya da bir topluluğu diğerinden üstün tutma amacıyla çalışmalara destek verir mi? Hayır… Türkiye’nin en ücra köşesinden, en muasır yerlerine kadar her yerde yaşayan herkese eşit fırsatlar sunar…Üstelik sadece bunu Türkiye sınırlarında değil, küresel ölçekte yediden yetmiş yediye yaşam boyu eğitim felsefesiyle yapmaya çalışır… Eleştirmeden önce bir de böyle düşünün… Anadolu Üniversitesi, 2013 yılında da daha fazla yayın, daha fazla bilimsel proje, daha fazla etkinlikle, sanatla, daha fazla patentle, daha fazla ülkede, daha fazla kişiye eğitim fırsatı vererek, bilime, dünyaya ve topluma katkı sağlamaya devam edecek…. Ben bu Kurumun bir bireyi olmaktan gurur duyduğum gibi, Eskişehirliler de bu Kurumu içinde barındırıyor olmaktan gurur duyuyordur…
………..
Haftaya Üniversitemizin topluma ve yaşamları olumlu yönde etkilenmesine katkı sağlamak düşüncesiyle Eskişehir’in depreme bağlı risklerini ortaya koymak amacıyla Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü’nden yol arkadaşım Prof.Dr.Yücel Güney’in yürütücülüğünde yaptığı ve geçtiğimiz aylarda tamamlanmış çalışmadan bahsedeceğim…Ayrıca önümüzdeki haftalarda yine sınırlarımız dışına çıkacağız…”Eskişehir’i bitirdiniz sıra, diğer şehirlere mi geldi” diye yazacak arkadaşlarımıza duyurulur… Merak edenlere cevaben söylemek gerekirse, “evet, depremlere bağlı risklerin tanımlanması anlamında Eskişehir’i tamamladık”, gerçekten… Depremlere karşı yapılardaki temel kusurlar konusunda halkı bilinçlendirme amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası’nın katkılarıyla Eskişehir’de iki kere halkımıza sunulmuş, “Van’da depremin yıldönümünde yaraları saramasa da, daha fazla yara alınmaması konusunda bilinç kazandırma felsefesiyle” tekrarlanmış olan, Deprem Sergimiz Şubat ayı içerisinde Bursa Orhangazi Üniversitesi’nin işbirliğiyle Bursalılarla buluşacak. Yine haftaya arkadaşlarım, Bursa’da afet ile ilgili konularda çalışan kamu personeline, BEBKA ve Uludağ Üniversitesi katkılarıyla eğitim verecekler… Yani topluma katkı için sınır tanımamaya devam ediyoruz. Sadece açık ve uzaktan öğretimle değil, yaşamın her alanında…Üniversitemizin her birimiyle ve çalışanıyla…tek yürek olarak, aynı topluma hizmet ve çalışma azmiyle…
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...