İnsanın kişiliğini, karakterini, onurunu, şerefini, her türlü içtenliğini ortaya koyan bir sözcüktür: “Vicdan...”
Bir anlamda, içinde bulunduğu insanı sorgulamak için yaratılmış bir olgudur...
Peki, ya zaman?
“Vicdan ve zaman arasında bilinmez bir ortaklık var mıdır?”
İnsan yaşamında özel bir “denge” unsuru olabilirler mi?
Zamanın ruhu rakamsal dilimlere sığmaz...
“Ve de asla yakalanmaz!”
Ya vicdan?
“Kral çıplak gibi!”
***
Daha düne kadar basta “Mustafa Balbay” olmak üzere pek çok gazeteciye “müebbet” isteniyordu...
“Özgür basın susturulamaz” diyenlere de hemen yanıt veriliyordu:
“Onlar gazetecilikten suçlu değil ki!”
Balbay, sormuştu o günlerde:
“Zaman, doğadaki tüm canlılar için aynı hızda geçer mi?”
Geçti gitti bile...
İşte, taş plâk tersine döndü!
Bugün yine gazeteciler, televizyoncular, hatta film-dizi yapımcıları gözaltına alınıyor...
Ve yine pankartlar havalarda :
“Özgür basın susturulamaz...”
Ama kimse kendilerine...
“Onlar gazetecilikten suçlu değil ki!” sözünü etmiyor...
***
2013’ün Şubat’ında “Assos” ta yapılan “Felsefe Toplantısı”nda ortak bir görüş ortaya atılmıştı...
Böyle günleri anımsatır gibi:
“İnsan, daha vicdanlı yaratılabilirdi...”
Cumartesi Öyküsü
Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?
İki kafadar bir gün atmışlar kendilerini yurtdışına... Bir-iki hafta barlarda zaman geçirip hayatın tadını çıkarmışlar. Para bitince de iş arama başlamışlar... Bir gazetede ilan görmüşler:
"Çiftlikte çalışacak işçi aranıyor..."
Koparak gitmişler. Çiftlik sahibi tepeden tırnağa süzmüş bizimkileri. Sonra ellerine birer kürek tutuşturmuş ve büyükçe bir ahırın kapısına götürmüş...
Günde üç öğün yemek, saati 5 Büro karşılısında ahırdaki gübreyi 50 metre ilerideki kuyuya taşımalarını istemiş...
Bir haftalık işi, iki günde bitirmişler...
Çiftlik sahibi memnun, sürekli iş önermiş kendilerine... Tavuk çiftliğine götürüp makinenin başına geçmiş vs anlatmaya başlamış:
"Düğmeye basın, yürüyen bant çalışmaya başlar. Önünüzde iki kutu var. İrileri sağ taraftakine, küçükleri sola koyup, kutuları bantlayacak ve ait oldukları kolilere koyacaksınız..."
Adam bırakıp gitmiş, bizimkiler de başlamış işe...
Bant hareket etmiş, önlerine bir yumurta gelmiş. Alın bakmışlar... "İyi mi, kötü mü, büyük mü, küçük mü?"
Bunu tartışırlarken, bant akmaya devam etmiş ve yumurtalar bantın ucundan çöp tenekesine düşmeye başlamış... Tam o anda da çiftlik sahibi tesadüfen dönmüş… Bir bakmış ki, yüzlerce yumurta boşa gidiyor, onlar da ellerindeki yumurtayı hâlâ tartışıyorlar. Çiftlik sahibi durdurmuş makineleri ve "Ne yapıyorsunuz?" diye sormuş:
"Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?"
İkisi birden atılmış:
"Politikacıydık..."
"Belli belli" demiş adam:
"M ok atmayı çok iyi biliyorsunuz ama, iyi ile kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!.."
Gerilim
İktidar "PKK’ye verdisi sözleri açıklamaktan" korkmasın!
Ülkenin Darca parça satılmasını kabul eden seçmen bölünmesini de kabul eder!
Akif Kökçe
Kıssa-dan
Türkiye, tüm engellemelere rağmen AB ve Batı dünyası ile olan ilişkilerini koparmamalı.
“Batıya küsüp yüzünü Doğu'ya dönmemelidir..."
Prof. Dr. Rıdvan Karluk
Günün Sözü
Hayatta tecrübe yaşlanarak deşil, yaşanarak kazanılır...
Kolsuz Yaşar'dan
"Mars'ta hayat var ama üreme yok" diyorlar
Ne işimiz var...
"Şeyinin şevi olmadığı yerde!”
Günün Balı
Türkiye'de milyoner sayısı bir yılda 4 bin 664 kişi artmış.
Yoksullar için iyi haber!
Balthör
Günün İncisi
Gülen insanın etrafı hep kalabalıktır....
Hanri Benazus
Özdeyiş
Kusursuz dost aramaktan vazgeç, çünkü dostsuz kalırsın...
Hiç önemli değil canım!
Adam geçirdiği trafik kazası sonucunda yüzü feci şekilde yanmış. Plastik cerrahlar adamın tamir edilmesi gereken yüz derisine uyum sağlayacak parçayı karısının poposunda tespit etmişler.
Alınan büyük bir deri parçası adamın suratına özenle yapıştırılmış. Bir müddet sonra da gerçekten ayırt edilmez bir şekilde yüzü eski haline dönmüş.
"Fedakâr aşkım benim" demiş adam:
"Sana nasıl teşekkür etsem bilemiyorum. Kendimi sana karsı o kadar borçlu hissediyorum ki!.."
"Hiç önemli değil canım!" diye karşılık vermiş kadın:
"Annenin sana sarılıp yanağını her bastıra bastıra öpüşünde o kadar keyif alıyorum ki, anlatamam!”
Zamane çocukları
"Anne, çocuklar nasıl dünyaya geliyor?" diye sormuş çocuk...
"Ah şu zamane çocukları!" demiş kadın:
"Söyledim ya oğlum, leylekler getiriyor!"
"Anladım anne, ama" demi- çocuk:
"Leyleklerle kim gerdeğe giriyor?"
CHP ve iktidar
Sözcü gazetesi kendi yazarıyla yaptığı röportajda "Bekir Coşkun", CHP'nin önümüzdeki seçimleri de kaybedeceğini söylüyor.
"Nil Soysal" soruyor:
"O kadar mı eminsiniz?"
"Eminim" diyor Coşkun:
-Bir yemekte bir araya geldik Kemal Kılıçdaroğlu ile. Ben Kemal Bey’e, “Seçimde şansınız var mı?”diye sordum. “Yok” dedi. Kendisi dedi bunu. “Biz iktidar oluyoruz diyebilir misiniz?” dedim, “Diyemem” dedi...
Bu arada biz de Kemal Bey'e sormak istiyoruz:
"4 yıldır partinin başındasınız, neden hâlâ iktidar sansınız yok?"
Günün Şiiri
Almanyalarda ellerimiz
Şimdi Almanya'da gün doğmuştur
Şimdi aydınlığa değer elin
Ayağına, kocaman ayağına
Hadi der elin
Bu muydu gece yarısı seninmiş gibi
Parlayan o mermer elin
Bir el gibi görünür ama binbir eldir
Çalışır çabalar, bir ekmek Darasına
Sırılsıklamdır, dökülen saçın bile
Kaldıramaz, avuç avuç ter elin
İşte yurdundan uzak
İşini de, seni de yer elin...
Fazıl Hüsnü Dağlarca (Varlık-1964)
Günün olayı
Öğretmen, yemini gereği "demokratik, laik hukuk devleti"ni savunur.
Anayasa'ya karşı darbe yapmakta olan iktidarın öğretmene öfkesi de herhalde buradan kaynaklanıyor...
Melih Aşık
Günün biberi
Dünya ne verdi sana? Hep dert, hep dert!
Güzel canın da bir gün uçar elbet. Toprağında yeşillikler bitmeden...
"Uzan yeşilliğe, gününü gün et."
Hayyam