1969 ‘da “Mustafa Karaer”i tanımıştık…
Salon efendisiyle ama, gazetecilerin kavgalarını bile ayırırdı…
"Mehmet Saraçoğlu", tam bir "Baba"ydı...
"Münir Güney", Yenikent'i yaratan kibar, duygusal bir insandı...
"Sami Sönmez" bir harika...
Keşke, emeklilik için gelmeseydi...
"Ali Fuat Güven", bir ayrıcalıktı valiler arasında...
"Kadir Çalışıcı"yı uzun uzadıya anlatmaya gerek yok...
"Vali Baba" kaldı adı...
"Kadir Koçdemir" için, bir "Cengiz Han" yakıştırmasını bile yapacak fırsat bulamadık...
***
İçlerinden biri demişti ki :
"Vali, hükümetin ya da iktidarın o bölgedeki istihbarat başkanıdır..."
Son günlerde yaşadıklarımıza ve gördüğümüz valilere bakarsak, doğru bir tanım!..
Fenerbahçe otobüsüne yapılan silahlı saldırıdan sonra, Trabzon Valisi "Abdil Celil öz" bunu kanıtlıyordu...
"Taştır, taş" dedi adam!...
Tarihe "Öldüren azarı" ile geçen Yalova Valisi "Selim Cebiroğlu", o koltukta hangi vicdanla oturuyor acaba?
Ya da vatandaşa "Gavat" diyen eski Adana Valisi "Hüseyin Avni Coş"a ne demeli?
Edirne Valisi "Dursun Şahin"in nefret söylemi de bir başkaydı!
***
Ve de Eskişehir Valisi "Güngör Azim Tuna..."
Fazla söze gerek yok!
Bir meslektaşımıza, "Yerin altı da var, unutma" sözleriyle...
"Heyecan getirdi Eskişehir'e!"
Rahmetli "Mustafa Karaer" halt etmiş...
“Gazeteci kavgası önlemekle!”
Seçimlerin Saadet Formülü!...
Seçimlere çok az kaldı ya, "Saadet formülü" yine gündemde...
Formül, "Mustafa Saraç"a ait...
Diyor ki:
"Pek çok iktidarın halkı yoksullaştırdığını görmüştük. Ancak bir hükümetin halkı yoksullaştırmaya mecbur olduğuna ilk kez tanıklık ediyoruz..."
Nasıl mı?
- Bu "mecburiyet", iktidarın geçmiş seçim tecrübelerinden türetilen bir "formül" nedeniyle doğuyor...
Artık tüm Türkiye'nin ezberlediği "Saadet formülü" şöyle işliyor...
Yandaş şirketlere son derece kazançlı işler verilip, bu kazancın belli bir yüzdesini "bağış havuzu"na bırakmaları sağlanıyor. Havuzdan da yoksul ailelere erzak, para ve sair "sadaka" dağıtılarak oy satın almıyor.
Bu "saadet zinciri" nin sürmesi için, öncelikle daha da büyük bir seçmen kitlesinin "sadaka"ya muhtaç hale getirilmesi ve sonrasında, daha da fazla sayıda ve tabii "kazançlı kamu ihalesi" açılması ve özelleştirme zorunlu oluyor.
"Özetle, ne kadar yoksul, o kadar oy ve de ne kadar ihale, o kadar oy anlamına geliyor."
Bu formül, bir kısır döngüdür. Hükümetin kendisine oy verenleri yoksullaştırma mecburiyetinde olduğu, ama yoksulların da inadına kendilerini yoksullaştırma oy verdiği, hayli tuhaf bir durum ortaya çıkıyor.
Fıkradaki gibi..
"Bu ense varken!"
Günün Sözü
Ateşle oynayan yanmaya, adaletle oynayan adaletsizliğe katlanmalıdır.
Yekta Güngör özden
Kıssa-dan
Galiba bu ülkede kamuoyunun ilgisini çeken önemli olayların içyüzünün araştırılması istenmiyor.
Bizde hukuk devleti gereği şeffaflık anlayışı bu demek!
Cüneyt Arcayürek
Günün ilanı
Az çizilmiş karizma, acilen satılıktır!
Cuk
Erken ölümü önlemenin 9 yolu bulunmuş!
"Bulanı tahtalı köye yollamışlardır!"
Günün Balı
İşsizlik rekor kırmış...
"İşi gücü bırakıp rekor peşinde koşuyoruz!"
Balthör
Günün İncisi
Korkarak yaşarsan, yalnızca hayatı seyredersin...
Nietzsche
Özdeyiş
Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha çok ayak patırtısı yaparlar…
Günün Sorusu
Nüfusun yüzde 40'ı devletten aldığı ayni ve nakdi yardımlarla yapıyormuş..
Bu büyük borcu..
"Nasıl ödüyorlar acaba?"
Bana iyi davranıyordu
Polis müfettişi, incecik güzel sekretere sormuş:
"Patronun neden kendini pencereden aşağı attı?"
"Bilmiyorum" demiş kız:
"Bana çok iyi davranıyordu. Bir vizon kürk, araba, pırlanta yüzük bile aldı..."
Müfettiş hayretle dinlerken devam etmiş kız:
"Geçen gün sana sahip olabilmek için daha ne istersin diye sormuştu..."
"Peki sen ne dedin?" demiş müfettiş...
Sekreterden yanıt:
"Ofisteki diğer adamlar gibi bir saatliğine 50 dolar verseniz yeter demiştim...”
Kaç saatliğine?
"Kırmızı Fenerli" sokakta bir adamın yanına yaklaşan kız, "Biraz para verirseniz, beni bu iğrenç sokaktan kurtarabilirsiniz" demiş...
Adam heyecanlanmış, "Kaç para vermem gerekir?" diye sorunca, "Değişir" demiş kız:
"Kaç saatliğine kurtarmak istersiniz!"
Günün Şiiri
Evvel Bahar
Şu bütün çiçeklerin açıldığı mevsim
Maniler, gazeller, güzellemeler
Ve şakrak şarkılarla gelsin dilerim
Şifa bulsun bütün hastalar
Fakirlerin yüzü gülsün
Ve bir Mevsim-i Dilküşa olsun dilerdim
Cümleye evvel bahar
Şu bütün çiçeklerin açıldığı mevsimde
Türküler yakılsın sevda üzre yeniden
Neş'e deryalar misali cuşu huruş olsun
Dilerdim yeniden başlamak şevkiyle
Barış olsun...
Nurettin Özyürek (Varlık-1951)
Ezme denmezse!
İktidarların klişe sözlerinden biridir, "İşçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz."
Bu yılbaşında memurlara ilk altı ay için yüzde 3, işçi ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 2.32 zam yapılmıştı. Yine hatırlanacağı üzere, 2015'in ocak ayında TÜİK'in rakamlarına göre tüketici eşya fiyatlarındaki artış yüzde 1,1... Şubat ayında 0.71... Birkaç gün önce açıklanan mart ayındaki artış yüzde 1.19 olmuş... Sonuçta bu yılın ilk üç ayındaki toplam artış yüzde 3, birikimli olarak hesaplandığında yüzde 3.03'ü buldu. Yani, memurlara altı ay için verilen artış üç ayda sıfırlanırken işçi ve Bağ-Kur emeklileri şimdiden cepten yemeye başladılar…
"Buna ezme denmezse ne denir?"
Günün Olayı
Türkiye, birbirini öteleyen, tepeleyen insanlar yurdu haline getirildi. "Çanlar kimin için çalıyor?" diye sorma...
Çanlar senin için çalıyor sevgili yalnız yurdum, şaşkın halkım...
Ali Sirmen
Günün Biberi
Seçim güvenliği bile tehlikeye atılabilir.
Böylesi durumlarda İçişleri Bakanlığı kenara çekilir.
“Hiçişleri Bakanlığı" olur ya da her şeyin ortasındadır "Suçisleri Bakanlığı" olur...
Mustafa Balbay
Oyun bitti, herkes evine
"Yusuf Sururi"nin yazdığı "Emir" operetini, 1933 yılında Atatürk de seyreder ve çok beğendiği için Anadolu'da oynamalarını ister.
Sururi ve ekibi Malatya'ya gelirler. Salon tıklım tıklımdır. İkinci bölüm bir barda geçmektedir.
Perde açılır açılmaz bir polis komiseri sahneye fırlar:
"Tamam" diye bağırır :
"Oyun bitti.. Herkes evine!"
"Neden?" diye sorarlar, komiser açıklar:
"Bilmiyor musunuz? Malatya'da bar açmak yasaktır..”
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...