Günün Sözü : İnsan hayatında iki feci olay vardır: Biri insanın çok istediği şeyi elde edememesi, diğeri de etmesidir. George Bernard Shaw
Dedem diyor ki: Sofradan eksilen tabak, tabaktan eksilen lokmadan daha önemlidir. Sofranızdaki tabakların, gülen suratların hiç eksilmemesi dileğimle.
İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında, belediyeler, üniversiteler ile kamu kurum kuruluşlarının temsilcileri yatırımlarının ne kadar gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda toplantı başkanı Vali veya valinin görevlendirdiği vali yardımcısına sunum yaparlar…
Bu toplantıya eğer önemli bir mazereti yoksa kurumun en tepesindeki yetkili katılarak kurumu temsil eder…
Aktif gazetecilik yaptığım yıllarda da, genelde bugünkü gibi İl Koordinasyon Kurulu toplantılarına ilçe kaymakamların yerine yazı işleri müdürlerini, rektörler yerine rektör yardımcıları, belediye başkanları değil de başkan yardımcısı, genel müdürler yerine genel müdür yardımcısı, daire müdürlerinin yerinede müdür yardımcıları katılırlardı…
Bu katılımcılar tam yetkili kişiler olmadıklarından dolayı zaman zaman toplantı başkanı vali veya vali yardımcısının veya başka bir kurumun yetkilisinin, icraatlar ile ilgili sorduğu sorulara cevap veremezlerdi…
Sadece önceden hazırlanmış raporlarını teslim eder arkasından da,”Sayın Valim dairede işlerim var. Müsaade ederseniz kurumuma gidebilir miyim?” diyerek izin isterlerdi…
Bu nedenle o toplantılar sadece yazılı raporların sunulduğu toplantılar haline gelmişti…
Oysaki bu toplantıların amaç hem kamu yatırımlarının nerede olduğunu görmek hem de kamu kurum kuruluşlarının arasındaki koordinenin sağlanması, koordineli çalışmayla var ise sorun veya sorunlara ortak çözüm aramak olmalı…
Sayın Azmi Çelik, Eskişehir’de vali yardımcısı olarak görev yaptığı dönemlerde de belki de bu toplantılara katıldı veya başkanlık etti…
O zaman direk müdahale etme yetkisi var mıydı? Bilemiyorum…
O dönemlerde vali olmadığı için, müdahale edemediğini düşünüyorum…
Şimdi ise vali olması nedeniyle direk müdahale yetkisine sahip…
Geçmişten bu güne kadar gördüğü bir yanlışa müdahale etmiş…
“Nasıl yürüdüğünü görmek adına ilk toplantıya müdahil olmak istemedim. Çok derme çatma görüyorum bu toplantıyı. Eskişehir’de yapılan yatırımlara ehemmiyetin verilmediği gibi bir sonuç ortaya çıkarır. Bundan sonraki toplantılara sunumuzu hazırlayın öyle katılın. Lütfen kurumunuzu en üst düzeyde temsil edeceksiniz öyle gelin” diye uyarmış…
Vali Çelik bir başka uyarı daha yapmış…
Yukarıda benim de değindiğim bir eksikliğe de dikkat çekmiş…
“Kurumlar, belediyeler, kaymakamlıklar en iyi şekilde koordineli çalışmalı. Kurumlar üç ayda bir toplanacak İl Koordinasyon Kurulu toplantılarını beklememeli. Bir birlerine sürekli iletişim halinde olmalılar. Kurumlar üç ay sonra yapılacak koordinasyon kurulu toplantılarını beklemeden bir biriniz ile konuşun. 3 ay sonraki toplantıyı bekleyeyim de söyleyeyim derseniz toplantı bitmez.”
Vali Azmi Çelik’in mesajını kamu kurum ve kuruluşlarının başındakilerin net olarak anladıklarına inanıyorum…
Bundan sonra kurumlar bir birleriyle daha koordine içerisinde olurlarsa, sorunlar, sıkıntılar o kadar çabuk çözülür…
Vali Çelik önemli bir konuya parmak bastı…
Farklılığını gösterdi…
*-*******
Moloz ve hafriyat atıklarının
geliri Eskişehirspor’a verilmeli
Birkaç gün önce “Eskişehirspor için elimizi cebimize atmalıyız” diye yazmıştım. Bu yazımı sosyal medyada da paylamıştım…
Yazımı sosyal medyada okuyan Soner Çam adındaki okurum yorum yapmış.
“Sadi Bey Eskişehirspor için bir proje. Büyükşehir Belediyesi moloz ve hafriyat atıklarının geliri Eskişehirspor’a verebilir. Bu konuyu gündeme getirseniz belki de bir şekilde katkı sağlamış olurum”.
Yasal olarak verilebilir mi bilmiyorum…
Belediye bu konuda bir araştırma yapabilir…
Moloz ve hafriyat atıkları için belediyenin aldığı gelir bir kuruma aktarılabilir mi?
Belediye bu yetkiyi Eskişehirspor’a devredebilirse en azından küçükte olsa bir kaynak sağlanmış olur…
Bende okurumun bu önerisini gündeme getirmiş oldum…
*-****
FİNCAN TAKIMI
Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar:
"Eski gazeteniz var mı bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.
"İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim.
Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı.
Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu...
Erkek çocuğu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu.
Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi.
Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.
Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi.
Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi hâlâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur, unutuveririm ne denli zengin olduğumu...
(alıntı)
*-*******
FIKRA:
37 inç televizyon
Bir gün sarışın kadının biri süslenmiş püslenmiş sokağa çıkmış yürüyor. İlerlerken beyaz eşya satan bir dükkâna giriyor.
Havalı bir şekilde dükkânda biraz turladıktan sonra genç kasiyer yaklaşıp;
-Şuradaki 37 Ekran TV’nin fiyatını öğrenmek istiyorum.
Kasiyer;
-“Kusura bakmayın hanımefendi ama sarışınlara satış yapmıyoruz” der.
Bunun üzerine kadın sinirlenir ve dükkânı terk eder. Bir hafta sonra kadın saçlarını siyaha boyatır ve koyu bir makyaj yaparak kendini esmerleştirir. Aynı dükkâna gene gelir. Dükkânı yine turlar ve kasiyere sorar;
-37 ekran TV’yi satın almak istiyorum. Fiyatı ne durumda acaba?
Kasiyer;
-Çok üzgünüm sarışınlara satışımız yoktur.
Kadın bunu duyunca çok sinirlenir ve ayrıca çok merak eder kasiyerin kendisini nasıl tanıdığını. Bu merakla sorar.
-Beyefendi bu gelişimde saçımı boyattım makyajımı değiştirdim ama siz beni tanıdınız. Nasıl oldu bu?
Kasiyer cevap verir;
-Çok basit hanımefendi, o baktığınız 37 ekran TV değil, mikrodalga fırın.