3. sırada yer aldı...
Hiç sürpriz olmadı ki! "Anadolu"nun manşeti güzeldi:
"ETİ ETİ ETİ"
Peki, bu günlere nasıl gelindi?
"ETİ nasıl doğdu?"
***
Yeni Şafak gazetesi bir söyleşi yapmıştı "Firuz Bey"le...
Önce adını "BAL" koymuş...
Ancak İzmir’de bir çikolatacı kullanmamasına karşın, tescil ettirmiş "BAL"ı...
Sonrasında "ETİ" olmuş...
Soruyorlar:
"Siz dindar bir insansınız ama bu kimliğinizi hiç ön plana çıkarmadınız. Neden bu tercihiniz ?"
"5 vakit namaz kılarım ama gözüm şeriatta değil tasavvufta" diye başlıyor Firuz Bey :
"Diğer yandan da Atatürkçü bir insanım. Çünkü Atatürk bizim hayatımızı kurtardı, yeniden yarattı..."
***
Söyleşide "Fethullah Gülen'den icazet?" başlığı ile bir bölüm de yer alıyordu...
ETİ, kendi arabalarıyla büyükşehirlere dağıtıma başlıyor ama bir süre sonra "distribütörlüğe" geçmesi gerekiyor... Kadıköy'de ünlü birini buluyorlar, adam diyor ki:
"Fethullah Hoca'dan icazet almazsanız malınızı satamam..."
Yıl 1996 ve Ramazan ayı...
"İcazet nasıl alınır?" diye soruyor ve Çırağan Sarayı'nda bir iftar yemeline katılıyor. İhsan Kalkavan, Barış Manço gibi ünlü isimler konuşuyor. Bir yandan da önlerine birer kağıt konuluyor... Projeleri sıralamışlar:
"Bir yerde cami, bir yerde okul.. 500 bin liraya kadar gidiyor..."
"Kusura bakmayın" diyor Firuz Bey :
"Başkasına verdik dağıtımı. Çok şükür Allah'a yine satışımızı yaptık..."
Teşekkürler Firuz Bey…
“Tabii Firuzan Bey’e de…”
Demirel'in o kravatı ES ES'liydi
"Cihan Yıldırım", Demirel'in Eskişehir sevdalısı "Ethem Arda"yı çok iyi tanıttı…
Söyleşide "Arda"nın anılarını dile getirdi ve Süleyman Bey'in Eskişehir'e olan hayranlığına aktardı…
"Sadi Seda" da, hafta sonunda "Demirel ve oda başkanları" başlıklı yazısında bu sevdayı genişletmişti...
"Terlikçi Vasfi'den Ekrem Naycı'ya kadar..."
Bunların arasında "Orhan Kesikoğlu" da Demirel'in bir gözdesiydi... “Bize göre torunu…” Çünkü Orhan'ın babası "Cindoruk"tu...
Yılmaz Hoca'nın balmumu heykeli ile ilgili "Güniz Sokak"tan bir almış Kesikoğlu... Ankara'ya davet etmişler...
Hoca'nın yaptığı balmumu heykeli için elbise seçimine çağırmışlar. Dr. "Aylin cesur" ile gömlek kravat ve ayakkabı dahil 2 ayrı takım hazırlamışlar. Ve de Orhan bunları alıp yola çıkmış.
Tam Eskişehir yoluna girerken bir telefon daha:
"Döner misiniz lütfen..."
Tekrar Güniz Sokağa gitmiş Orhan...
Demişler ki:
"Sayın Cumhurbaşkanı Eskişehir'e götüreceğin elbisenin kravatının kırmızı-siyah olmasının daha uygun olacağını söylediler..."
Bunun üzerine kravat değiştirilmiş ve Kesikoğlu "ES ES"li kravatı alarak Eskişehir'e dönmüş...
Yılmaz Büyükerşen'e de bir tutanakla teslim etmiş. Aynı tutanağı bir süre sonra Demirel'e iletmiş... işte "Orhan Kesikoğlu"nun da “Süleyman Bey”le ilişkisi bu kadar cana yakındı...
“Dedik ya... Torunu gibi...”
Kıssa-dan
Aklı başında herkes, bir erken seçimin parlamento aritmetiğini pek fazla değiştirmeyeceğini görüyor...
Böyle bir seçimden AKP'nin kazançlı çıkacağını düşünmek hayaldir.
Ataol Behramoğlu
Gerilim
Yetim hakkını, devletin parasını yiyenlerle, kendi varlısını yaratanlarla "CHP ortaklık" kuracak ha!
“Vay vay vay!..”
Hikmet Çetinkaya
Günün Sözü
Unutmayın...
Dün Ergenekoncu, Balyozcu avlayan sistem, bugün Baransu'lara, yarın da size dönebilir...
Boğan Satılmış
Günün Balı
Egemenliğe sahip olan bir halkın bilinçsiz olduğu düşünülemez...
Işık Kansu
Cuk
Bu ülkede sığınılacak en güzel söz:
"Türkiye'de olmaz olmaz!"
Balthör
Beni birinci sınıfta yatırın
Adam trafik kazasında yaralandı ve gözlerini açtı.
Duruma hemen müdahale etti:
"Beni üçüncü sınıfa yatırın."
Görevliler "Neden?" diye sordular:
"Size yardım edecek kimse yok mu?"
Adam, “Bir kız kardeşim var, o da rahibe, yani yoksul biri" diye kargılık verdi...
Görevlilerden biri de, "Siz ne konuştuğunuza, bilmiyorsunuz beyefendi" dedi:
"Her rahibe Tanrı'nın nişanlısıdır..."
Adam şöyle bir düşündükten sonra "İyi o zaman" dedi:
"Beni birinci sınıfa yatırın, hesabı da enişteme gönderin..."
Kim daha ağır?
Aile fertlerinin toplu bulunduğu bir akşam yemeğinde, baba beş yaşındaki kızını kucağına almıştı... Biraz hoş sohbetten sonra küçük kız annesine bakarak ve yüksek sesle "Babacığım" diye bağırdı:
"Ben mi daha ağırım, yoksa hizmetçi abla mı?"
Günün Olayı
Baykal "Millet uzlaşma istedi" diyor.
Evet ama...
Milletin yüzde 60’ı "yolsuzluk " erbabıyla değil “yolsuzluk yapanlardan hesap sorulması” için uzlaşma istedi...
Akif Kökçe
Günün Biberi
Tayyip Erdoğan hükümetin kurulması için görev vermiyormuş!
Olsun!..
Hiç değilse bu aralar zam yapılmıyor, borç alınmıyor...
Koalisyon örneği
Tüm Türkiye "koalisyonu" konuşuyor...
Ve de örnek veriliyor:
"Almanya'da büyük partiler koalisyon kuruyor, Türkiye'de neden olmasın?"
Bu konuda bir usta, "Onur Öymen" görüş sunuyor:
-Almanya'da Hıristiyan Demokrat ve Sosyal Demokrat partiler koalisyon kurmuşlardır. Ancak unutulmaması gereken husus "Atatürk"ün öncülüğünde CHP'nin büyük devrimler yaparak çağdaş, laik ve demokratik Cumhuriyetimizin kurucusu olma özelliği taşıdığı, AKP’nin ise bu devrimlerin birçoğunu benimsemeyen ve Osmanlı döneminin özlemini çektiğini dile getiren bir parti olduğudur.
Demokratik ülkelerde köklü görüş ayrılıkları olan partilerin koalisyon örneği pek yoktur.
Türkiye'de bu konuda yaşanan "CHP-MSP Koalisyonu”nun ne denli sorunlar ürettiği ortadadır...
Günün Şiiri
Eski bir şarkı
Bilemezsin çocuğum bilemezsin
Yaşadığımızın sebebini
İçimde öylesine bir yükseliş var ki
Ver elini
Niçin avuçlarımız sıpsıcak
Ve gözlerimiz nemli
Unutayım her şeyi bu anda
Bir şeyler söyle ki
Saçlarımızda zaman ağlamakta
Yığılmış ıstırap gözlerimizde
İçimize acı acı çöken
Gün değil, gece
Böylesi daha iyidir çocuğum
Bilememek çizememek aşkı
Zaman zembereğinde dönmektir
Yine esri bir şarkı...
A. Nadir Caner (Varlık-1952)
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...