Sadi Seda yazdı
20 Mart 2016 Pazar günü Emirdağlılar Sosyal Dayanışma Kültür ve Eğitim Vakfı’nın olağan kongresi yapılacak.
Son gün sürpriz bir aday çıkmaz ise mevcut Başkan Orhan Özkır’la birlikte iki isim daha bu kongrede yarışacak..
Adaylardan Orhan Özkır 11 yıldır başkanlık görevini sürdürüyor…
Bugüne kadar da vakfın kapısını açık tutmaya ve vaktinin yettiği kadarıyla da hizmet etmeye çalıştı..
Mesleği doktor.
Zor bir görev…
Akşama kadar hastanede kimi zaman 40, kimi zaman 50, hatta kimi zamanda sayıları 70’i bulan hasta muayene ediyor.
Bu nedenle de beklenen performansta hizmet etmekte ister istemez zorlanıyor..
11 yıl küçümsenecek bir rakam değil.
Dernek üyelerinin vermiş olduğu güvene mazhar olmak için 11 yıldır iş yoğunluğuna rağmen bir koltuğunun altında da dernek başkanlığını taşımaya çalıştı…
Yaptığı hizmetler elbette yadsınamaz.
Pazar günü yapılacak olan kongre de tekrar başkanlığa aday olacağını açıkladı…
Kendisi gibi diğer iki isimde adaylıklarını açıkladı.
Kongrede üç isim kıyasıya başkanlık yarışına girecek.
Bazı dernekler aday bulamazken; “vakfa sahip çıkmak çok güzel bir hareket.” “Emirdağlılarda üç kişi başkanlık için yarışmak istiyor” diye düşünebilirsiniz.
Doğru…
Ama, insanlar misyonlarını doldurduklarını hissettikleri an ve ortada aday da varken uzun süredir oturduğu koltuğu birilerine bırakmayı bilmeli..
Yukarıda da yazdım.
Uzun süre seçildiği makam koltuğunda oturanlar yaptıkları hizmete doyduklarından hem bakar kör, hem de hizmete doymuş oluyorlar...
İster istemez ilk yıllardaki heyecanlarını da kaybediyorlar…
Bana göre çok önemli olan bu konu, onun için önem taşımayabilir.
Bir tarafta 11 yıldır zorluklarla dolu vakıf başkanlığı, diğer tarafta ise hekimlik gibi kutsal bir görevi yerine getirmek kolay bir iş değil. Şahsen ben olsam başkanlık görevimi bırakırım…
Orhan Özkır’ı sevmeyen yok.
Kime sorsam hakkında çok güzel sözler sarf ediyor…
Eğer Pazar günkü kongre de seçimi kaybederse o sevgi biraz azalabilir…
Birazda diğer adaylara bakalım…
Olcay Yılmaz bürokrat.
İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Sivil Savuma uzmanı…
Milli Eğitimin iş yükü ağır…
Okulları tek tek dolaşarak yangın ve doğal afetler konusunda öğrencileri eğitiyor…
Bu nedenle ben zamanını yeteri kadar derneğe ayıracağını düşünmüyorum..
Bildiğim kadarıyla yaşı da genç..
İleriki yıllarda şansını tekrar denemek isterse mükâfatını görecektir…
Fedakârlık yaparak adaylıktan çekilmeli…
Çekilirken de; “Vakfın daha güçlü bir yönetime kavuşması adına adaylardan falanı destekliyorum” demeli…
Bunu yaptığı taktirde gelecek için kendisine olan sempatisini de artırmış olur..
Bir diğer aday ise Murat Kâhya…
Hem Eskişehirlilerin hem de Emirdağlıların sevdiği, saydığı bir isim…
Gerek yurt içerisinde gerekse yurt dışında yatırımları olan büyük bir inşaat şirketinin tepesindeki kişi…
Vakfa yabancı bir isimde değil.
Geçmişte bir dönem de yönetim kurulu üyesi olarak hizmet etti..
Önceki gün adaylığını resmen açıkladı.
Açıklamasındaki şu sözler son derece dikkat çekiciydi:
“Ben bir dönem başkanlık yapmak istiyorum. Şimdi başkanlığa talibim. Neden? Benim Vakfa ve dolayısıyla Emirdağlı hemşerilerimin daha uygun şartlarda hizmet alabilmelerini sağlamak için, sosyal ve kültürel etkinliklerin gerçekleştirilebileceği 3-4 katlı modern bir hizmet binası yapacağım.”
Orhan Özkır ile Olcay Yılmaz, “ben bir dönem içim adayım” diyen, cebinden önemli rakamlar harcayarak, Vakfa modern bir hizmet binası yapacağının sözünü veren Murat Kâhya’ya destek vermeliler diye düşünüyorum.
Bu dönem Vakfın ve Emirdağlıların güzel bir tesis kazanmaları adına birlik ve beraberlik sergilenmeli...
Tek listede birleşmeliler…
Adaylar birleşmese bile Vakıf üyeleri isterse bunu başarabilirler…
*-********
Çok sayıda teşekkür telefonu aldım
Önceki gün Eskişehirspor-Akhisar Belediyespor arasında oynanan karşılaşmanın 81. Dakikasında yaşanan olaylar ile ilgili olarak tarafsız ve tamamen objektif bir yazı kaleme almıştım.
Bu yazımdan sonra bir meslektaşım,”İçimizdeki Akhisarlılar. Akhisar gazetelerinde bile senin yazdıklarını yazmadılar” diye eleştirmiş.
Ben Eskişehirspor’un kurulduğu 1965’den beri Eskişehirspor maçlarını vakit buldukça gidip izledim.
Bugün de üstlendiğim görevim gereği değil, bir Eskişehirspor sevdalısı olarak ilk günkü aşkla, inançla, sevgiyle maçlarını izliyorum…
Ben koyu bir Eskişehirsporlu olsam da önce gazeteciyim..
Mesleğim gereği maçları daha objektif ve tarafsız gözle izlemek zorundayım..
Eskişehirspor-Akhisar Belediyespor arasında oynanan karşılaşmanın 81. Dakikasında Orta Hakem Barış Şimşek’in oyunu başlatarak topu Akhisar’a vermesi doğru bir davranış.
Maç bitmemiş..
Sakatlık nedeniyle durmuş..
Sakatlanan oyuncu saha dışına çıkmış…
Oyunun başlamasına bir engel yok...
Maç durduğu anda top Akhisarspor’da..
Hakemde topu haklı olarak Akhisarspor’a veriyor…
O sırada Eskişehirsporlu futbolcular sanki çölde kalmışlar gibi su derdinde…
Bazıları ise hakeme sırtını dönmüş, saha içerisinde ne olup bitiyor göremiyorlar…
“Efendim hakem Eskişehirsporlu futbolcular su içerken oyunu başlatmış. Bu etik değil” diyorlar..
Hakem oyunu su molası için durdurmadı ki…
Öyle olsa bunu söyleyenler bırakın yüzde yüz, yüzde bin beşyüz haklılar..
Ama öyle değil işte…
Yani hakem resmen su molası vermemişti..
Bugünde yazdığımın arkasındayım..
Yazımdan dolayı 20’yi aşkın telefon aldım..
Bunların içinde önemli görevlerde bulunan üst düzey bürokratlarda vardı, taraftarlarda, sade vatandaşlarda…
Hepside benim gol pozisyonunu objektif olarak değerlendirmemden dolayı teşekkür ettiler.
“Gazetecilik bu. Eskişehirsporlu olabilirsiniz. Ama sıradan bir taraftar değilsiniz.. Maçı da taraftar gibi izleyemezsiniz.. Bu nedenle tarafsızlık örneği sergilemiş olmanızdan dolayı sizi tebrik ediyoruz” dediler.
Benim için önemli olan bu…
Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum…
Ben hem Eskişehirsporlu hem de objektif olmaya devam edeceğim…