CHP’deki olağanüstü kongre tartışmaları, eski İl Başkanı Rabia Akman ile Butay Erdoğan’ın konuyu mahkemeye taşımasıyla yeni bir boyut kazandı.
CHP’deki olağanüstü kongre tartışmaları, eski İl Başkanı Rabia Akman ile Butay Erdoğan’ın konuyu mahkemeye taşımasıyla yeni bir boyut kazandı.
*
Dilerseniz, mahkemeye kadar olan süreci kısaca bir özet geçelim ve hafızalarımızı tazeleyelim…
*
CHP eski il başkanlarından Sinan Özkar, Erdal Çakıcıer, Yahya Çelik, Esma Altınel ve Muharrem Elibüyük, olağanüstü kongre istemiyle mevcut İl Başkanı Abdülkadir Adar’la görüştü ve dilekçe vererek konuyu resmileştirdi. Bununla birlikte mevcut il yönetimi, olağanüstü kongre talebini Genel Merkeze iletti ve topu Genel Merkez’e attı. Süreç içerisinde Gaye Usluer, Atilay Dalgıç, Rahmi Çınar, Sinan Özkar, Yunus Emre Karabulut ve Rabia Akman gibi isimler, olağanüstü il kongresinin yasa ve tüzüğe göre hızla toplanması kararının verilmesini savundu. Ancak il yönetimi, olağanüstü kongre talebi ve yükselen tepkiler karşısında suskun kalmayı tercih etti. Aradan 19 gün geçmesine rağmen, il yönetimi herhangi bir karar almayınca, Rabia Akman ile Butay Erdoğan konuyu mahkemeye taşıdı ve olağanüstü kongre yapılması istemiyle il yönetimine kayyım atanmasını talep etti.
*
Şimdi, il yöneticileri şunu savunuyor: Yahu kardeşim, İstanbul seçimi yenilenecek, olacak şey mi bu!
*
Yüksek perdeden sorulan bu soru karşısında, şunlar ifade edilebilir…
19 gün boyunca niye herhangi bir karar alınmadı? Hak, hukuk, adalet kavramlarını savunan bir partinin temsilcilerinin, hukukun; zamana, konjonktüre, olaylara ve kişilere göre işletilmesi gerektiğini savunması, nasıl açıklanabilir?
*
Zira bakın… 2009 yılına doğru uzanalım… 2009’da yerel seçimler vardı, değil mi? Peki, mevcut il başkanı Abdülkadir Adar’ın da içinde bulunduğu ekip ne yaptı? Yerel seçimlerin hemen arifesinde mahkemeye başvurdu ve olağanüstü kongre yapılması istemiyle il yönetimine kayyım atanmasını istedi. Mahkeme, Adar ve içinde bulunduğu ekibin lehine sonuçlandı. Akabinde Adar, olağanüstü kongrede aday oldu ve il başkanı seçildi; yerel seçim sürecini yönetti.
*
Peki, Adar ve beraberindekiler yanlış mı yaptı? Tabii ki hayır. Zira mahkeme, Adar ve beraberindekileri haklı buldu, olağanüstü il kongresinin toplanmasını sağlamak için il yönetimine kayyım atadı.
*
Şimdi şunu sormak lazım: O günlerde; hak, hukuk, adalet, tüzük diyen Adar, bugün niye aynılarını savunmaktan imtina eder ki? Yani, kendisi için hukuk işlesin, başkası için işlemesin, öyle mi? Yani, olağanüstü il kongresinin yapılması İstanbul seçimi olduğu için yanlış, Eskişehir seçimi söz konusu olduğunda doğru, öyle mi?
*
Haydi, Eskişehir’den biraz uzaklaşalım ve Çanakkale’ye doğru gidelim… CHP Çanakkale Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’in başarılı bir politikacı olduğu söylenebilir. Muharrem Erkek, ne yapmış biliyor musunuz? Anlatayım… Şu an Eskişehir’deki olağanüstü kongre sürecinin bir benzeri, 2007 yılında Çanakkale’de yaşanmış. Erkek ise en sonunda ‘yasaların ve tüzüğün işletilmesi geciktirilemez’ diyerek konuyu mahkemeye taşımış. Sonuçta ne olmuş? Mahkeme, olağanüstü kongrenin yapılması için, merkez ilçe yönetimine kayyım atamış! Kongre yapılmış, tartışma son bulmuş… O günlerde hak diyen, hukuk diyen, adalet diyen, parti içi demokrasi diyen Muharrem Erkek, bugün ne olmuş? Adalet yürüyüşünün sembolü olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yardımcısı olmuş…
*
Yazımın sonuna yaklaşırken şunu ifade etmek istiyorum. Biz gazeteciler, bu gibi durumlarda, siz değerli okurlarımıza görüşlerimizi aktardığımızda, mutlaka bir ismi ya da grubu desteklediğimiz hususunda yorumlar yapılır ve yapılmalıdır da… Ancak şimdiden, net ifadelerle tarafımı beyan edeyim. Ne Abdülkadir Adar’ı destekliyorum, ne Sinan Özkar’ı destekliyorum, ne de Rabia Akman’ı destekliyorum; hiç birini desteklemiyorum! Zira iddiayla söylüyorum: Sinan Özkar ile Rabia Akman’ı bugüne kadar benim kadar eleştiren varsa beri gelsin, öyle biri yok. Abdülkaldir Adar’ı ise zaman zaman eleştirdim, bir de olağanüstü kongre sürecinde…
*
‘O zaman neyi-kimi destekliyorsun’ diye soracak olursanız, söyleyeyim… Hukukun üstünlüğünü destekliyorum, hak edenin hakkını araması gerektiği görüşünü destekliyorum, adaletin tecelli etmesi gerektiğini savunuyorum. Yasaların ve tüm parti, dernek, sendika vesaire oluşumların tüzüklerinin eğilip bükülmemesi; konjonktüre ve kişiye göre yorumlanmaması görüşündeyim. Yani demem o ki: Demokrasiden yanayım, demokrasiden…
Anadolu, Eskişehir’in tarafındadır!
Okuduğunuz gazete, yani Anadolu gazetesi, 15 yıl önce bugün kuruldu. 10 Mayıs 2004’te yayın hayatına başlayan ve Eskişehir’in öncü gazetelerinden biri haline gelen Anadolu; genç-deneyimli ekibiyle, güçlü yazar kadrosuyla, teknolojik yatırımlarıyla ve teknik alt yapısıyla, Türkiye’nin de örnek gösterilen yerel gazetesi olmayı başardı. Dahası, gazetemizin web sitesi olan anadolugazetesi.com, Eskişehir’de açık ara birinci konumda bulunurken, Türkiye’de de en çok ziyaret edilen haber portalları arasına girdi. Bu noktada gazetemizin Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Fetih Demirdaş’ın ufku, Anadolu’nun, önde gelen medya kurumları arasında yer almasında başat faktör. Biz, Eskişehir gazetesiyiz... Tarafımız belli; biz, Eskişehir’in tarafındayız… E, ne diyelim? Bu gurur Eskişehir’in!