Minik Aylan’ın ölümüyle birlikte mülteci krizi tüm dünyanın gündemine daha yeni oturdu... Denizin kıyısında bulunan o minik cansız beden, sorunun ciddiyetini o kocaman uygarlığımızın yeni fark etmesine neden oldu... Onu da kısa zamanda unutmazsa, büyük uygarlığımız...
Geçtiğimiz hafta içinde Eskişehir’in kenar mahallelerinden birine gittim. Bölgede yaşayan insanların sıkıntılarını yüreğimde hissetsem de, aslında Dünyadaki pek çok insana göre çok daha şanslı olduğunu düşündüm, mahalle halkının... Gerçekten de düşünüldüğünde, her ne kadar oldukça ciddi bir yokluk olsa da mahallede, en azından yuva dedikleri bir evleri, mahalleleri vardı bu insanların. Ama yine de “insanların diğer insanların sorunlarını görmezden gelme, kendi sorunları olmayan şeylere gözlerini kapama” alışkanlıklarından bir kez daha nefret ettim. Aynı gün Iraklı bir öğrencim geldi ziyaretime. Tüm yaşamını geçirdiği, anılarını bıraktığı şehri, yaşanan çatışmalar neticesinde artık yok olmuş Dünyalılardan sadece biriydi o… Savaşlar nedeniyle ülkelerini, şehirlerini, mahallelerini, evlerini yitirmiş milyonlarca Dünyalıdan sadece bir tanesi… “Annem sürekli ağlıyor… Aslında biz de sıklıkla ona belli etmeden ağlıyoruz hocam” dedi… Tüm yaşamlarını, anılarının olduğu şehri, alışkanlıklarını, sevdiklerini geride bıraktıkları ve belki de bir daha hiç bir zaman kaybettiklerini bulamayacakları bir yaşam bekliyordu onları… Tek tesellileri hala hayatta olmak… O bile yine de bir çoklarına göre daha şanslı... Sonra gazetede bir haber gözüme takıldı… Norveçli bir milyarderin ülkesindeki otel zincirlerinde mültecilerin ücretsiz olarak konaklamasına imkan sağlamış olduğu anlatılıyordu haberde... Forbes’e konuşan milyarder, Dünya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insani krizi yaşadığına ve insanların bu trajedisinden etkilenmemenin imkansız olduğuna işaret ediyordu...
Aslında Dünya’nın kaynakları, yeryüzünde yaşayan herkese yetecek kadar çok... Onu yaşanmaz hale getiren içimizdeki hep daha fazlasına sahip olma hırsı.... Daha fazlasına sahip olmanın bizi mutlu edeceğine inansak da, azıyla yetinemeyenin daha fazlasıyla mutlu olmasının imkansız olduğunu hep göz ardı ediyoruz. Mutluluk, aslında daha fazlasını elde etmekle değil, paylaşmakta, başkalarını mutlu etmekte saklı... “Mutluluk, neden olduğunuz başkalarının mutluluğunun, mutlu ettiğiniz insanların gözlerindeki ışıltıların, sizin yüreğinize yansıması”... Etrafına bir bak... Dünyadaki yaşananlara... Aslında her birimiz, Dünyada yaşayan milyarlardan çok daha şanslıyız... Her birimizin, bir diğerimizin mutluluğu için yapabileceği bir şey var... Hırsından kurtul... O neden benden daha şanslı diye düşünme... Şans senin yanı başında... Elinden tutacağın, mutlu edeceğin bir insanın gözlerindeki ışıltıda...
Dünyayı iyilik kurtaracak... Er ya da geç... Herkese iyi haftalar...