Şinasi Kula yazdı
Memur bir babanın peşinden savrulmuş,
gurbet gezmişim altı yaşımdan beri…
Yerleşik düzen altı yıldır aşk-ı şehirdeyim.
Seviyorum gerçekten de bu kenti.
İyisi kötüsü, erkeği dişisi, merdi kalleşi ile!
Lakin akıl erdiremediğim konu şu;
Gündem diye ortaya atılan bir konuyu en az
üç yıl yazıp gazete köşelerimizde tartışıyoruz.
İstasyon, yer altı geçidi, stadyumun yeri
Gündoğdu, batçıklar, sanayi çarşısı…
Şimdilerde de stadyumun adı var gündemde!
ESES Arena mı olsun,
Atatürk Stadyumu olarak mı kalsın?
Hani köşe yazılarımıza ünlem işareti gibi,
nokta-virgül gibi işaretlerin yanı sıra
gülücük ikonları da kondurma olanağım olsa
ablak suratlı bir gülen adamı konduracağım!
Arkadaşlar, kardaşlar, yoldaşlar, yurttaşlar!
Bakınız bizden önceki vahim örneklere…
Antalya Atatürk değişmiş Antalya Arena
Afyon Atatürk gitmiş Afyon Arena
Konya Atatürk olmuş Torku Arena
Bursa Atatürk sürünen bir Timsah Arena
Sakarya Atatürk sarkmış Sakarya Arena
Beşiktaş İnönü’nün yönü Vodafone Arena
Kocaeli İsmetpaşa haşa Kocaeli Arena…
Birkaç tane daha var unuttum sanmayın!
Yani yıllar öncesinden planlanmış.
Kafaya konmuş, bu isimler değişecek diye!
Onlarca örnek ortada iken, bu konuyu
köşelerimizde tekrarlamanın getirisi ne?
Apursa da, köpürse de tanımlaması var ya?
Eninde sonunda dediklerini yapacaklar.
Nedenini de hemen söyleyeyim durun.
Milli Eğitim’in müfredatı değişti.
Atatürk adı çıkarıldı kitaplardan ülkede.
Andımızın yerinde yeller esiyor.
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
kanununun yerinde yeller esiyor şimdi.
Değişmez denilen ilk dört kanun maddesi
için dahi yakında olabilecekler konuşuluyor.
Bu ülkenin kurucusu, Cumhuriyetin mimarı
Atatürk’e sövenler ellerini kollarını sallayarak
gezebiliyor Türkiye Cumhuriyeti’nde!
Türkiye Cumhuriyeti’nin adı değişsin
Bayrağın rengi değişsin, Türklük kelimesi
kaldırılsın diyenler kırla gidiyor…
İmam nikâhı yetiyor artık, iki ve üçe.
Kadının zaten adı yoktu ki ülkede…
Erkek çocuklarına tecavüz kanıksanır oldu!
“Bir kere” den bir şey olmaz diyorlar!
Kaba sakallı, kara bakışlı molla höykürüyor;
“Namaz kılmayanlar idam edilmeli” diyerek.
Sen tutmuşsun stadyumu konuşuyorsun hala!
O zaman Telli Baba olsun stadyumun adı.
Eskişehir Telli Baba Stadyumu!
Bak adı bile okkalı (ablak bir gülücük ikonu).
Hiç değilse bir sektör doğmuş olur.
İnanç sektörü gelişir bu güzide kentimizde.
Hani bir zamanlar İstanbul’dan baş tacı edip
Eskişehir’e söyleşiye getirdiğiniz gazeteciler de
mutlu olurlar bu gelişmelerden.
Hani Eskişehir’e daha girişte fahişeler karşılarına
çıkıyordu da bu kenttekileri toptan p… ile
suçlayanlar vardı ya? Hani o edep yoksunlarına
suskun kalan çakma Eskişehirliler vardı ya?
Onlar da memnun olur bu gelişmelerden!
Akın akın Telli Baba’ya gelir muhterem halk.
Dilek tutarlar, çaput bağlarlar.
Evde kalmışlar tez zaman evlenir, lal olmuş
kekelemeler tez zamanda dillenir hem!
İman dolu kalpler sayesinde ilimde bilimde
dünya sıralamasında ilklere oynarız!
Yeminle çok sevdim bu adı ben.
Eskişehir Telli Baba Stadyumu…
SİZİN SESİNİZ
Hani din birleştirici idi!
Hilafet (Hz. Muhammed'in vekili olarak Müslümanların imamlığını ve din koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse) sırasıyla: Ebu Bekir, Ömer bin Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebû Tâlib. Biz her ne kadar dört halife olarak bilsek de, bazı kaynaklar buna sadece altı ay gibi bir süre görev yapan Beşinci Halife Hasan bin Ali'yi de dâhil ederler…
Hz. Ebubekir mi, Hz. Osman mı, Hz. Ömer mi, Hz. Ali mi kendilerini Sünni ya da Alevi olarak tanımlamışlar kim söyler? Ya da Hz. Muhammed kendisini hangi mezhepten tanımlayarak yaymıştı İslam dinini? Benim okurlarım gerçekten de bilinçli, donanımlıdır bunu bir kez daha yinelemekten haz duyacağım. Bunlardan biri de Reyhan Doğan Kocalar geçtiğimiz günlerde bu konu ile ilgili köşe yazıma şu yorumu yapmış…
***
Bir tarafta Muaviye, öbür tarafta Hz. Ali olunca ve Kuranı Kerimi ıskalayıp, söylentilerle din kuralları getirenler türeyince Müslümanlar kısımlara ayrılmış. Bir kısmı özü sözü birdir deyip Hz. Ali’nin yanında yer almış. Bir kısmı Muaviye’nin İslamiyet öncesi adetleri İslam kılıfına sararak sunması karşısında onun yanında yer almış. Bu çatışmadan biraz daha uzakta olan ve Kuran ayetlerini kendi anladıkları şekilde yorumlayanlarda farklı yollar tutmuşlar. Peki, biz asırlardır Sünnilik adı altında kimin arkasına geçtik, kimin yolundan gittik? Kuranı Kerimin ya da peygamberimiz Hz. Muhammed’in değil. Yazık ki hâlâ cahiliye Arapların yaşadığı gibi yaşamayı, İslam dini diye yutturmaya devam ediyorlar. İlk emri oku olan ama rehberi bile okumaktan aciz sözde Müslümanlara…
***
Yazı başlığımı bir kez daha yinelemekte yarar var!
Hani din birleştirici idi!
Hani yeryüzüne indirilmiş son kutsal kitap ve güzel dinimiz barış dini idi? Arap coğrafyasına kör olmayıp bir göz gezdirdiğimizde barışı arayın ki bulun!
Sevgiyi-kardeşliği arayın ki bulun…
OZANCA
Cadde, cadde sokak sokak
İnsanlığı arıyorum.
Her tarafta köşe bucak,
İnsanlığı arıyorum.
Kimde varsa böyle hüner,
Yönüm ondan yana döner.
Elimde bir isli fener,
İnsanlığı arıyorum
Fikret bu işe ne dersin,
Senin de mi döndü tersin?
Gören varsa haber versin,
İnsanlığı arıyorum… Fikret DİKMEN