Soytarılık yönümüz

Soytarılık yönümüz

27 Eylül 2014 06:11
A
a
Sütiş Eskişehir
Ünlü yazar "George Bernard Shaw", kendisini şöyle tanımlar:
"Benim hem fazla yaratıcılığım, hem de soytarılık yönüm var. Ama ahlakımın soytarılık yönü diğerlerini bastırıyor."
İrlandalı yazar, okuyucularının gerilim duygularını uyandırmak istediği zaman bile onları güldürmekten kendini alamadığı için, yapısını böyle yorumlamış...
94 yıllık yaşamı boyunca da çizgisinden ayrılmamış.
Bizde de örnekleri var!
"Hem facia, hem de soytarılık yönü olanlar!"
İkisini de çok güzel kullanıyorlar!
"Fikir namusunu, kişisel çıkar gözetmeden savunamıyorlar!.."
Sloganları da açık:
"Yetmez ama evet..."
Okullara, hatta 10 yaşındaki çocuklara kadar türbanı sokanlar, hiç düşünmezler mi?
"Doğacak çocuğun ne kadar tehlikeli olacağını!..”
…………
Bir anısı daha var Shaw"ın...
Zamanın çok güzel sanatçılarından biri teklifte bulunmuş:
"Sizin zekanız ve benim vücudum ideal çocuğu yaratabilir..."'
Bernard Shaw, bu teklife bir soru ile yanıt vermiş:
"Çocuk, benim vücudumu ve sizin zekanızı kaparsa ne yaparsınız?"
…….
İrlandalı yazarın tarihe ışık tutan anıları, yazılarımızdan, politikacılara kadar yakışıyor!
“Çok zeki büyüklerimiz var, çok güzelleri de…”
Ama bir türlü bağdaştıramıyoruz...
Hep facia yaratıyor, soytarılık yönümüz ağır basınca da...
“Ağlanacak yerde gülüyor, gülünecek yerde ağlıyoruz!..”

Kraldan daha büyük birisi
Çok eski yıllarda krallıkla yönetilen bir ülkede törelere göre, bir yurttaş öldüğünde kent merkezindeki kilisenin çanı bir kez çalınır, esnaftan birisi ölünce iki kez, devlet adamı ölünce üç kez çalarmış...
“Kral öldüğünde ise dört kez…”
Bir gün bir olay olmuş ve suçsuz olduğuna herkesin inandığı biri mahkemeye çıkarılmış. Ancak beraat beklenirken mahkum olmuş...
Karardan sonra çan, önce bir, sonra iki kez çalmış. Üçüncü kez de çalınca herkes kimin öldüğünü   merak etmiş. Ama dördüncüsü gelince "Eyvah kralımız öldü" diye feryat etmeye başlamışlar. Yetmemiş, çan çalmaya devam ediyor.
"Kraldan daha büyük biri mi öldü?" diye sormuşlar.
"Evet" demiş masum olduğu halde mahkum olan ve çanı sürekli çalan adam:
"Adalet öldü..."

Sorguda
İki serseri yaka paça karakola getirildi. Polis sorguya başladı ve sordu:
“Nerede oturuyorsun?"
Serseri hiç oralı olmadan yanıt verdi:
"Oturduğum yer falan yok memur bey. Yersiz yurtsuz takınandanım ben..."
Aynı soruyu diğerine sordu polis, o da hemen yanıtladı:
"Komşuyuz efendim..."

Günün Olayı
Artık okullar km Kuran kursuna döndüğüne göre, Diyanet izin verse de normal eğitim bundan sonra camilerde yapılsa...
Kargaşaya hiç gerek kalmaz!..
Akif Kökçe

Günün Biberi
"Duyduk duymadık" demeyin artık!
AKP'nin eğitimdeki hedefi "dört+dört+dört" değil, “ört+ört”
Olarak yola çıkmıştır...
"Durmak yok!.."

Günün İncisi
Dünyada gerçek kadar güçlü ve gerçek kadar garip hiçbir şey yoktur...
Daniel Webster

Gönün Sözü
Cahil ve aptal toplumlar körü körüne inanmaya meraklıdır!

Günün Balı
Afgan, İranlı, Iraklı, Afrikalı...
Şimdi de..
“Suriyeli mülteci akını...”
Ülkemizin adını değiştirelim:
"Mül.T.C."
Erdinç Utki

Günün Şiiri
Kore’de bahar
Şimdi Suwonda Cennettepede
Bahar zamanıdır
Al renkli gelincikler açmıştır
Mehmedin toprağa düştüğü yerde
Kanlar içinde Kunuride
Şimdi Suvonda Cennettepede
Bahar zamanı, beyaz beyaz papatyalar
Karlı dağlardan esen
Rüzgârda dalgalanır Mehmedin üzerinde
Anadolu'dan bilirti Mehmet
Gelincikleri, papatyaları, ama bilmezdi
Bir gün kendi de açacağını
Şimdi Suwonda Cenettepede bahar zamanı
Zeki Kuruca (Varlık-1953)

Ana okulu dahil
Eğitim Bakanı "Nabi Avcı", türbanın 5. sınıftan itibaren serbest olduğunu söylerken... CHP'nin öğretmen kökenli Meclis Grup Başkanvekili "Engin Altay" kritik noktaya dikkati çekiyor:
-Türbanı serbest bırakmak için değişiklik yapılan yönetmelik, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı tüm okul öğrencilerini kapsıyor. Bu yönetmenlikte okullar ilk, orta diye kategorize edilmiyor. Dolayısıyla türban ve çarşaf serbestisi Bakan Avcı'nın iddia ettiği gibi "5. sınıflar ve sonrası" için değil, ilkokul hatta okul öncesi eğitim, yani ana okulları için bile geçerli. Ancak ilk başta fazla tepki çekmemek için türbana bu öğretim yılında ilk öğretimde izin vermeyecekler. Ona sıra seneye gelecek!..

Cumartesi Öyküsü
Savaşla filizlenen büyük aşk
"John Blanchard" raflardan ilgisini çeken bir kitap almıştı. Kitabın daha önce bir başkası tarafından okunmuş olduğunu görmüştü. Sayfa kenarlarında kurşun kalemle notlar düşülmüştü...
Hemen kütüphane görevlisine gidip, kitabı daha önce alan kişinin kim olduğunu öğrenmişti.
"Hollis Maynel" adında bir kadındı....
Adresini aldı ve eve döndüğünde ona bir mektup yazdı:
"Bugün kütüphanede bir kitap okudum. Aldığınız notlar karşısında hayranlık duydum. Sayenizde kitabı daha iyi anladığım gibi, düşüncelerinizle de tanışma fırsatı buldum. Cevabınızı bekliyorum."
Çok geçmeden "Hollis" den sıcak bir cevap geldi. "John, ikinci kitabını "Kore"den yazdı...
Savaş günleri boyunca mektuplar sürekli gidip geldi. Birbirlerini daha iyi tanıdılar. Artık
"John"un terhis zamanı da gelmişti. Amerika'ya dönmeye hazırlanıyordu…
Kore’den yazdığı son mektupta, “Seni tanıyabilmek için bana bir resmini gönder lütfen" diye not düşmüştü...
"Hollis", buluşmayı kabul etti ama resmi göndermeyip "Ne önemi var?" dedi :
"Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi?" Yine de küçük bir not ekledi mektubuna: "Seni karşıladığım gün yakamda kırmızı bir karanfil olacak..."
John, ülkesine döndü, trenden iner inmez elinde kitapla kırmızı karanfilli bir kadına yaklaşıp, "Merhaba Hollis" dedi gülerek...
"Pardon" dedi kadın:
"Ben Hollis değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı, mavi elbiseli çok güzel bir hanım bu karanfili yakama takmamı rica etti…”
John, şaşkın bakışlarla dinlerken devam etti kadın:
"Bana da Hollis diye hitap eden olursa, kendisini istasyonun karşısındaki pastanede beklediğini   söylememi istedi..."
Ne demek istediğini pek anlamamıştı John...
Ama pastaneye doğru giderken kadın kulağına fısıldadı:
“Bu bir sınavdı…”
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi