Odunpazarı Belediyesi ile Benli Geri Dönüşüm şirketi arasındaki sözleşme, ‘tarafların anlaşamamasıyla’ beraber sonlandırıldı. Bu noktada Belediye Başkanı Kazım Kurt, “şirket sözleşme maddelerini uygulamadı, 35 mahalleye gitmesi gerekirken 20 mahallenin geri dönüşümünü topladı” diyor. Sözleşmeyi feshetmek isteyen taraf olan Benli Geri Dönüşüm A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Benli ise “sokak toplayıcılarına önlem alınamıyor, üstelik personelimiz darp ediliyor” şeklinde şirketini savunuyor. İşte, bu tartışmalar çerçevesinde suçlu arama gayreti içerisinde olanlar var! Acaba Kazım Kurt mu suçlu, yoksa Ömer Benli mi? Bana kalırsa her iki tarafın da suçu yok! Her iki taraf da mağdur! Neden mi? Anlatayım… Asıl mesele sokak toplayıcıları öyle değil mi? Toplayanlar belli. Çoğunluğu Suriyeliler. Bir bölümü de Roman vatandaşlarımız. Şiddete meyilli olduklarını biliyoruz. Peki, şiddete meyilli olan sokak toplayıcıları karşısında belediyenin bir yaptırımı var mı? Elbette yok. Geri dönüşüm firmasının da yapacağı bir şey yok. Peki, bu güvenlik ve yasa dışı toplama sorununu çözmesi gereken kurumlar hangileri? En başta Valiliğimiz. Valiliğimizin altında ise Emniyet Müdürlüğümüz, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğümüz, Defterdarlığımız ve Sosyal Güvenlik Kurumumuz. Peki, çözmek adına herhangi bir şey yapıyorlar mı? Ne gezer… Seyretmekle yetiniyorlar. İşte bu sorumlular görevlerini yerine getirmediği için hem belediye, hem dönüşüm şirketi, hem de Odunpazarı’nda yaşayan vatandaşlarımız mağduriyet yaşıyor.
Zihni Çalışkan kamuoyunu bilgilendirmelidir
AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan geçtiğimiz hafta bir basın toplantısı yapmış ve belediyeleri eleştirmişti. Çoğu eleştirisine hak verdiğimi vurgulamak istiyorum. Bazı noktalarda objektif bir bakış açısıyla da değerlendirme yaptığını önceki yazılarımdan birinde ifade etmiştim. Tabii Çalışkan’dan, belediyelerin eksiklerine gösterdiği duyarlılığı, hükümetin eksiklerine de göstermesini bekliyorum. Mesela Kuzey-Güney çevre yolu, mesela Alpu yolu, mesela tarifeli uçak seferleri, vesaire… Neyse... Başkan Çalışkan, basın toplantısında çok ciddi iddialarda bulundu. Nedir onlar? Belediyelerin ‘belli isimlere’ pazarlık usulü iş verdiği iddiası! Yani bunun meali, yandaşlara kıyak yapıldığı! Eğer bu doğruysa, Çalışkan ivedilikle kıyak yapılan yandaşların isimlerini ve şirketlerini açıklamalı. Hangi belediyelerle iş ilişkisine girdiğini de açıklamalı. Çalışkan’ın bir diğer iddiası ise Büyükşehir Belediyesinin şirketlerinin zarar ettiği; bu zararın karşılanması için belediyenin, kendi bünyesinde yapabileceği işleri şirketlere verdiği ve yine belediye bütçesinden para aktardığı. İşte, Çalışkan bu iddiasını da ispatlamalı ve bütün şirketlerin gelir gider tablolarını, belediyenin verdiği işleri ve belediyenin aktardığı parayı detaylı bir biçimde paylaşarak kamuoyunu bilgilendirmelidir.
‘Söz Sende Tepebaşı’na ne oldu?
AK Parti eski Tepebaşı İlçe Başkanı İbrahim Yılmaz Kaynarca’nın süreklilik taşıyan ciddi bir çalışması vardı. ‘Söz Sende Tepebaşı’ projesinden bahsediyorum. Söz konusu proje kapsamında her mahalleye ‘sandık’ götürülüyordu ve mahalleliden, istek ve şikâyetlerini o sandığa atmaları isteniyordu. Dahası, bir de serbest kürsü konuluyordu, isteyen vatandaşlar oradan mahallelisine seslenerek sorunları dile getiriyordu. Etkili bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Hem mahallelinin nabzı yoklanıyor ve buna göre strateji geliştirilebiliyor, hem de katılımcı demokrasi ve ortak akla verilen önem ortaya çıkıyor. Peki, eski Başkan Kaynarca zamanında yapılan bu verimli çalışma şimdilerde ne alemde? Ben söyleyeyim: Söz konusu çalışmanın yerinde yeller esiyor. İsmi de değiştirilmiş ve denmiş ki: ‘Mahallem Söz Sende.’ Yani sırf eski başkanın projesi diye söz konusu projenin isminin değiştirilmesini hayretle karşılıyorum. Hadi ismi geçtim. Yeni yönetim ‘Mahallem Söz Sende’ projesini nasıl uyguluyor? Standart! Gidiliyor bir kıraathaneye, vatandaşa anlatılıp çıkılıyor. Her neyse… Mevcut Başkan Hakan Çizmelioğlu ve yönetimine, söz konusu çalışmayı eskisi gibi verimli hale getirmesini tavsiye ediyorum.
Uçak seferlerine farklı bir bakış
Yıllardır Eskişehir’de siyaset yapan ve halihazırla Eskişehir Sanayi Odası’nın yöneticisi olan Recep Taşel, artık ES TV ekranlarında! Biliyorsunuz ki her Perşembe saat 20.00’de üstat Ali Baş ve ben Eskişehir’in Nabzı isimli bir yorum programı yapıyoruz. İşte, Recep Taşel de, her Perşembe bizlerle birlikte olacak. İlerleyen günlerde yeni bir ismin daha aramıza katılacağının da müjdesini şimdiden vereyim. Taşel’le, geçtiğimiz Perşembe yaptığımız ilk programda tarifeli uçak seferlerini konuştuk. Her şeyi bir kenara bırakarak oldukça anlamlı bir yorumda bulundu Taşel ve dedi ki: “Bizim çocuklarımız askere gidiyor, öğretmenlerimiz ve doktorlarımız doğuya göreve gidiyor. Ancak çok uzak olduğu için bir bayram tatilinde dahi Eskişehir’e gelemedikleri oluyor. Gelin görün ki bazen, şehit olarak şehrimize geliyorlar. Yani, tarifeli uçak seferleri başlasa, devletimiz için mücadele eden yiğitlerimize de ahde vefamızı ödesek fena mı olur?” Kısacası diyor ki Taşel: Tarifeli uçak seferlerini başlatmamak için her şeyi bahane gösterebilirsiniz, ancak vicdanınızı dinleyin ve en azından vatan için mücadele eden çocuklarımızı düşünerek şu seferleri başlatın!
Bay Taşel şöyle diyor; “Bizim çocuklarımız askere gidiyor, öğretmenlerimiz ve doktorlarımız doğuya göreve gidiyor. Ancak çok uzak olduğu için bir bayram tatilinde dahi Eskişehir’e gelemedikleri oluyor." Bu sözleri asla gerçeği yansıtmadığını herkes gibi kendisi de bilir ama konuşuyor. Ülkenin her yanından Ankara'ya uçak seferi vardır. Ankara'ya uçakla gelirler,YHT ile Eskişehir'e ulaşırlar. Hiç sıkıntı yaşamazlar. Daha da hesaplı olabilir. Sormak lazım; 1930 ların Türkiyesi'nde mi yaşıyorlar da Kağnılarla yola çıkıp Eskişehir'e gelemiyorlar. Biraz inandırıcı olsalar bari. "Laf ola beri gele"
Ibrahim yılmaz kaynarca gibi bir değeri kaybetti akp. Ilk defa oyumu akp ye atacaktım o da olmadı inandığımız kim varsa hemen önünü kesiyorlar
Arif bey, bu tartışmanın sebebi fakir fukara yüzünden ise VAH VAH VAH...
Tencere dibin kara,senin ki benden kara.Birşeyleri İddaa etmek kolay, ispat etmek şart. Bir usulsüzlük varsa araştırılmalı, doğruluğu ispatlanma. Kanıtlı ve belgeli konuşmak her zaman iyidir. Fakat ya zihni çalışkanın dedikleri doğru değilse? Çamur at izi kalsın,2-3 gün konuşulur sonra unutulur. Fakat her sene,sayıştayın yayınladığı belediyelerin usulsüzlük ve yolsuzluk raporlarında ak koyun kara koyun belli oluyor