Türk Milleti olarak bilimi değil de hurafeleri dinlemenin cezasını çekiyoruz. 1999 depreminden bu yana tam 24 yıl geçti. Dile kolay çeyrek yüzyıl eder. Peki biz ne kadar ilerlemişiz? Bir arpa boyu yol almışız. İşte sonuç ortada.
Bilimadamlarının çeyrek yüzyıldır dilinde tüy bitti. Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu anlatamadılar gitti. Hani asrın hükûmetimiz binaları çok iyi denetliyordu? Hani dersimizi almıştık?
Biz Eskişehirliler 99’da körfez ve Düzce’ye ağladık. Şimdi Maraş – Antep ve bütün Güneydoğu Anadolu’ya ağlıyoruz. Ancak şunu unutmayın, çok kısa bir süre içinde Türkiye de bize ağlayacak.
Eskişehir’de “Deprem” denince akla gelen isimlerin başında gelen Profesör Can Ayday, Eskişehir’de bir depremin an meselesi olduğunu, bu depremin de – muhtemelen – 6,4 şiddetinde olacağını belirtiyor. Şehrimizin küçük bir kısmı sırtını dağlara ve tepelere yaslamasına karşın, büyük bir kısmı Porsuk havzasında bulunuyor. Bu alüvyonlu topraklar mükemmel tarım arazileri. Ancak bina yapmak için çok iyi yer değiller. İşte binalarımızın ekseriyeti böyle yerlerde bulunuyor.
Büyük ihtimalle Türkiye’deki sıradaki büyük depremin olacağı yerlerden biri de Eskişehir.
Sakın ola, “Acaba Eskişehir’de büyük bir deprem olacak mı?” diye düşünmeyin. Bu sorunun cevabı ortada çünkü.
Evet!.. Eskişehir’de de büyük bir deprem yaşanacak. Sadece ne zaman olacağını bilmiyoruz. Hepsi bu…
Şahin’e vicdansızca saldırdılar
Haksız yere üzerine gidilen isimlerden biri de Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’di. Gaziantep dediğiniz şehrin nüfusu 2 milyon 100 bin. 900 bin kişilik Eskişehir’in neredeyse 2 buçuk misli. Ve bu şehir 2 büyük depremle yıkıldı. Herkes gibi Fatma Şahin de oradan oraya koşturdu ve çalışmaları yerinde denetledi. Bütün yıkıntıların önüne gitmesi beklenemezdi. Elbette yıkıntıların başında ağıt yakan gözü yaşlı bir annenin, “Nerede bu Fatma Şahin” demesini anlarım. O kadın yavrusunu bekliyor ve bırakın kime kızacaksa kızsın. İçini boşaltsın… Ancak tarafsız olması gereken gazetecilerin Sayın Şahin’e yaptıkları kabul edilemez. Bizler eleştiri yaparken, biraz da Fatma Şahin gibi canını dişine takarak çalışanların moralini yükseltmeliyiz. Vicdansızca saldırmak hiçbir işimize yaramaz.
Mahrûki hata etmiş
Türkiye’nin en büyük dağcısı ve Arama – Kurtarma sanatının efsane ismi Nasuh Mahrûki, kurtarma çalışmalarını değerlendirdi. Mahrûki’nin değerlendirmelerine genel olarak katılıyorum. Gerçekten de hükûmet arama – kurtarma çalışmalarında sınıfta kaldı. Tabii sadece televizyon yayınlarına bakarak değerlendirme yapmak eksik olur. Nitekim Mahrûki “Türk Silahlı Kuvvetlerini sahada göremiyoruz” diye eleştiri yapınca haksız duruma düştü. Çünkü belki Sayın Mahrûki’nin o esnada gördüğü televizyon yayınlarında ordumuzun mensupları yoktu. Ancak sahada TSK personeli canla – başla çalışıyordu.
Bunun üzerine Nasuh Mahrûki’nin tırnağının ucu bile edemeyecek olan troller, “İşte bunlaaaar, Ordumuzun düşmanı” diye böğürmeye başladılar. Ben dünya dağcıları arasında “Kar Leoparı” olarak bilinen ve Şehit Kaptan-ı Derya Nasuhzâde Ali Paşa’nın soyundan gelen Mahrûki’nin sadece önüne gelen verilere bakarak değerlendirme yapmasını hatalı buluyorum. Nasuh Mahrûki kim bilir kaç kişinin hayatını kurtarmıştır? Trollerin kime ne faydası olmuş ki? Kar Leoparının bir küçük hatası da oluversin…