Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminin yapılacağı 28 Mayıs’ta ya Recep Tayyip Erdoğan güven tazeleyecek ya da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu iş başına geçecek.
Kim kazanırsa kazansın, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişi, ekonominin devası sorunlarıyla baş etmek zorunda kalacak. Bir kere “ülkede döviz namına bir şey kalmadı” desem...
Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminin yapılacağı 28 Mayıs’ta ya Recep Tayyip Erdoğan güven tazeleyecek ya da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu iş başına geçecek.
Kim kazanırsa kazansın, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişi, ekonominin devası sorunlarıyla baş etmek zorunda kalacak. Bir kere “ülkede döviz namına bir şey kalmadı” desem...
Döviz mevduatına günlük 5 bin dolar sınırlama getirilmesi bir yana, baz etkisiyle
TÜİK’in rakamlarıyla yüzde 40’a, ENAG’ın rakamlarıyla yüzde 105 seviyesine gerileyen enflasyonun geldiği seviye yeterli değil, halen çok yüksek.
Yapışkan hale geldiği düşünülen bir enflasyon söz
konusu.
Bunu biraz açmakta fayda var... Değer kaybeden Türk Lirası karşısında insanların
ellerindeki parayla kendilerini enflasyona karşı korumak için gıdadan gayrimenkule, otomobilden bebek mamasına kadar her çeşit mal ve ürünü satın alması, tüketimine kısıtlama getirmemesi...
Sizin de etrafınızda vardır, “Ne yoksulluğu kardeşim, baksanıza bütün mağazalar dolu, alışveriş merkezleri insan kaynıyor. Herkes bir şeyler alma derdinde” diye
konuşan... Bu kişilere verilecek yanıt; insanların enflasyon karşısında eriyen paralarını güvence altına alma isteğiyle bu davranışı gösterdiği olur. Böyle olunca enflasyonun ateşi düşmüyor.
Enflasyon her belanın başı malumunuz... Seçim öncesi iktidarın değişebileceğini yani rasyonel ekonomi politikalarına dönülebileceğini öngören piyasalar, şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazanabilme olasılığını satın almışa benziyor.
Ekonomi büyük bir darboğazda, bunu kabul etmekte fayda var. Finansal piyasalarda, seçim sonuçları açıklanınca başta Borsa İstanbul olmak üzere çarklar ters yöne dönmeye başladı.
Döviz ve altına talep artarken, gayrimenkul satışları ikinci tur seçimlerine odaklanıp neredeyse durdu.
Soru şu:Erdoğan, ilk turdaki üstünlüğünü koruyarak ikinci turda seçilirse ne değişecek?
Rasyonel yani Ortodoks politikalara mı dönülecek? Finansal baskı politikaları sona mı erecek? Faizlerdeki baskı, arka kapı döviz satışları mı bitecek?
Bunu bilen yok. Bilinen ne var?
İki ayda Merkez Bankası döviz rezervindeki erimenin 18 milyar dolara yaklaşması...
Eğer mevcut ekonomi politikası uygulanmaya devam ederse tüm ekonomistlerin dediği gibi bu durum ülkeyi uçuruma götürür. Seçmene yönelik kamu harcamaları nedeniyle mali kaynaklar suyunu çekmişken, gelecek mart ayında bir yerel seçim olduğunu yani popülist politikaların süreceğini de hatırlatmakta yarar var...
Türkiye’ye yurt dışından büyük miktarda döviz girmediği sürece, ekonominin nefes alması imkansız. Bunun için de rasyonel finansal modele geçmek, “faiz neden, enflasyon sonuç” gibi iktisat kitaplarında yeri olmayan ekonomi politikasından vazgeçmek gerekiyor.
Hasılı... Piyasalara güven veren, küresel finansal düzene entegre, yurttaşın ve iş dünyasının önünü görebileceği rasyonel politika uygulayacak bir ekonomi yönetimi, ülkenin acil olarak ihtiyaç
duyduğu temel konu... Bunun ötelenecek bir yanı kalmadı. Günü kurtaran palyatif önlemlerle bu düzen yürümez.
Yürüyemez...
Cumhurbaşkanları adayları Erdoğan ve Kılıçdaroğlu, ekonomi yönetimini kime emanet edeceklerini yurttaşın önüne şimdiden koyarlarsa bu durum daha net anlaşılır ve yurttaş biröngörüde bulunabilir.
Bu da yurttaşın karar vermesine yardımcı olabilir.
Ne de olsa her işin başı ekonomi...
Öyle değil mi?