“Uğur Mumcu”nun katledildiği gün kendisini çok seven “George Main”e haber vermek için çevirmiştik telefonu...
Gecenin bize göre geç “saat”lerinde, bir bayan çıkmıştı Edinburgh'tan...
Çat-pat “tarzanca” İngilizce ile “George”u isterken kesmişti sözümüzü: “Bir dakika vereyim!..”
Geçen gün gazetelerin son tayfalarında bir ilan:
“VERSACE-Watches...”
Diyor ki:
“Grumette chain on top ring, Medusa head and greca on dial, patent leather strap With metal inserts...”
Dil bilen anlamıştır...
Altında da kocaman bir saat fotosu...
Aynı gün “Hürriyet”in spor sayfasında manşetti…
FB, GS VE BJK sipariş vermiş…
“Hangisi daha çok satacak?”
Neyi?
“İsviçreli bir firmanın yapacağı saati...”
1932 yılında yapılan bir saat de “açık arttırma” ile alıcı bekliyormuş...
Nedir bu “saat”in büyük özelliği?
Fransız filozofu “Alain” der ki:
“Dünyada estetik açıdan kusursuz diye nitelenecek iki şey vardır... Saat ve Kedi...”
Biri istediği an zamanı durdurur...
“Diğeri trafoyu bile patlatır!”
***
Bizler saatin değerini eski bakan “Zafer Çağlayan”ın kolundaki 700 bin liralık saatten öğrendik...
İsmail Hakkı demirci “Kâtibim” köşesinde şaka yollu takılmış... Bizimki çok ciddi!..
“Biliyorsunuz, saatler yarın geri alınacak...
Acaba Zafer Bey de,
“Bir dakika vereyim” diyebilir mi?
Çok zor...
“Adam VERSAGE’nin son modelini kullanıyor!”
İsterseniz sorun:
“Saat kaç?”
Cumartesi öyküsü
Parça parça satılan cennetim!..
Temel, Vatikan'da gezerken uzun bir kuyruk görür.
“Nedir bu?” diye sorduğunda, cennetin parça parça satıldığını, 1000 dolar verenin de cennetten bir parça satın alabildiğini öğrenir...
Kapıdaki görevlilere gidip, “Ben cehennemi almak istiyorum” der.
“Olmaz, cehennem satışımız yok , cennetten bir parça almak istiyorsan da sıraya gir” yanıtını alır...
Temel ısrarını sürdürünce görevliler içerdeki “Papa”ya durumu anlatırlar. Papa da gülerek, “Bu akılsız adam cehennemin tümüne ne kadar veriyormuş?” diye sorar...
Temel'e iletirler soruyu... “10 bin dolar veririm” der.
Papa hemen Temel'i çağırtır ve hazırlattığı evrakı verip 10 bin dolarını da aldıktan sonra uğurlar...
Dışarı çıkan Temel kuyrukta bekleyen binlerce kişiye elindeki belgeyi gösterip “Eyyyy uşaklar” diye bağırır:
“Cehennemin tümünü ben satın aldım. -Artık cennet için uğraşmanıza gerek kalmadı, dağılabilirsiniz.. .”
Sonra ne oldu dersiniz?
Papa ve ekibi 10 bin dolara sattığı cehennemi Temel'den geri alabilmek için hâlâ pazarlık etmekte.. Son durum:
“Temel 10 milyon dolarda ısrarcı...”
Günün Balı
Bir zamanlar dillerden düşmeyen şu sözü yinelemenin zamanı geldi.
-Mademki ustandan devraldın böyle kelepir bir ülke:
“Aferin oğlum Ahmet, sen bu yolda devam et!”
Cüneyt Arcayürek
Gerilim
“Zaman” annelerin acısını hiç azaltmıyor işte ve de gömmüyor.
Takvimden eksilen her cumartesi, acıyla..
“Cumartesi annelerinin mücadelesini büyütüp katlıyor...
Nilgün Cerrahoğlu
Kıssa-dan
Dana iki gece önce Çin'in Başkenti Pekin’de konser verdi...
“Fazıl Say'ı değil, Türkiye'de müziği yasaklayın artık!...”
Balthör
Günün İncisi
Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır. Nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler.
Nikita Khrsuhchev
Özdeyiş
Patavatsız, önem vermediği, dangalak ise aklı ermediği için insanlara rahatsız eder.
Yaratıcı avukatın büyük becerisi
Avukat, hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir.
Yargıca hitaben konuşmaya başlar: “Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Kolu, bizzat kendisi değildir.
Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için, niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz?”
Yargıç gülümser:
“Peki, o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum. Müvekkiliniz de isterse ona eşlik edebilir...”
Bu karara sanık da gülümser ve avukatın yardımıyla takma kolunu çıkartıp yargıcın önüne koyup giderler...
Temel ameliyatta
Uzun süren muayeneden sonra doktorlar Temel için ameliyat kararı vermişler.
Günü gelmiş ve ameliyata alınmış...
Doktorlar teker teker maskelerini takarken Temel, yarı baygın durumda “Boşuna uğraşmayın” demiş: “Hepinizi tanıyorum...”
Günün Olayı
Yeni Bankacılık Kanunu'na göre “banka patronlarının mal varlığını” ihbar edene para verilecekmiş...
Bu yasa niye siyasete, bürokrasiye filan uygulanmıyor acaba?
Akif Kökçe
Günün Balı
ABD, yeni bir Devlet oluşturup bölgede kullanmanın hesaplarını yapıyor.
Bizimkiler mi?
“Artık oyuna müdahale edecek durumda değiller...”
Günün Sözü
Sanat zorluklardan doğar, mücadeleyle beslenir ve özgürlükten ölür...
Andre Gide
Kolsuz Yaşar’dan
Şaşkınlık ima güldüm ve kendi kendime söylendim:
“Ne şaşırıyorsun ki şaşkın oğlum! Zaman senin için de, bildiklerin için de durmuyor...”
Günün Sorusu
Kızların, kadınların kaybolmadığı, “ölümlerin olmadığı” , insanların bombalanmadığı, “korkusuz yaşanan bir ülke” bırakabilecek miyiz yeni kuşaklara?
Balthör
Cuk
En büyük mutluluk, başkasına verdiğiniz mutluluktur...
Cumartesi Anneleri
Bugün “Cumartesi Anneleri”nin 500. haftası...
Bu süre içinde aradıkları istedikleri tek şey var:
“Kayıp çocukları...”
Bir başka gerçek ise “KEMİK...”
Suçsuz yere ceza çekenler, kimi zaman cezalarının suçunu ararlar. Sokağa çıkıp, kırdıklarında, döktüklerinde, keşke yapmasalar geçiriyorsunuz ya bazen içinizden...
Onlara “yapma” diyebilecek tek ses “ADALET”in sesidir...
Onlar tam 499 haftadır hiç yakıp yıkmadılar.
Adalet, Cumartesi Meydanı'na konuşarak işe başlarsa, o ses her meydandan duyulur...
Ve bir gerçek var bu anneler üzerinde...
“Aslında onlar 500. haftaya kadar, hep bizi aradılar ve soruyorlar...”
7 ayda 4 kadın cinayeti
Sonhaber'e “Nihal Açıkel” güzel toparlamış konuyu...
“Son 7 ayda 4 kadın cinayeti” başlıklı yazısında vahşeti dile getirmiş...
Rakam şaşırtmasın!
“7 aydaki 4 kadın cinayeti Eskişehir’de işleniyor”...
Ya Türkiye'de?
“9 ayda 207 kadın öldürülmüş...”
Bütün bu olaylar karşısında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan “Ayşenur İslam” ne diyor?
“Elleri kırılsın...”
Bakan Hanım'a biz de destek olalım sevgili Nihal...
“İnşallah” diyelim!..
Günün Şiiri
Çalıyorlar
Sanırız uyanık şimdi bekçileri yeryüzünün
Dumanlı odalarda hanımelleri ve böğürtlenler
Kırmızı ışıklar sızıyor gözlerinden
Bir asma dalında parlayan üzümün
Çalmıyor emekçilerin gözleri ve elleri
Ve geçiyorlar bütün gövdeleriyle altından
Kahkahalarla vuruşan kadehlerin
Biraz da sevinç gözyaşları ve keman telleri
Neredesiniz bekçiler, gidiyor pis uğrular
Hangi yolun başıdır bu haksızca alman
Verin ellerimi, gözlerimi verin
Ekmek bekliyor helalimle çocuklar...
Mehmet Erkan (Varlık-1966)