Partinin bir kanadı, parti tüzüğünün bazı maddelerini öne sürerek, olağanüstü kongrenin yapılamayacağını, Haziran’da zaten olağan kongre sürecinin başlayacağını ifade ediyor. Partinin diğer kanadı ise, yine parti tüzüğünün bazı maddelerini dayanak sunarak, olağanüstü kongrenin derhal toplanması gerektiğini belirtiyor.
CHP’deki olağanüstü kongre krizi, gün geçtikçe derinleşiyor. Çünkü olağanüstü kongre talebinin üzerinden tam 13 gün geçmesine rağmen, kongrenin yapılacağına ya da yapılmayacağına ilişkin herhangi bir karar yok.
*
Dilerseniz, söz konusu süreci kısaca özetleyelim, hafızaları tazeleyelim ve konunun birinci dereceden muhataplarından olan CHP eski İl Başkanı Rabia Akman’ın çok konuşulacak açıklamasını aktaralım…
*
CHP’nin eski il başkanlarından olan Sinan Özkar ve beraberindeki heyet (Erdal Çakıcıer, Yahya Çelik, Esma Altınel, Muharrem Elibüyük), olağanüstü kongrenin gerçekleştirilmesi için atama yoluyla göreve gelen mevcut İl Başkanı Abdülkadir Adar’la görüştü ve ardından partiye bir dilekçe sunarak olağanüstü kongre talebinde bulundu.
*
Bu talebin ardından parti içerisinde çeşitli tartışmalar cereyan etti.
*
Partinin bir kanadı, parti tüzüğünün bazı maddelerini öne sürerek, olağanüstü kongrenin yapılamayacağını, Haziran’da zaten olağan kongre sürecinin başlayacağını ifade ediyor. Partinin diğer kanadı ise, yine parti tüzüğünün bazı maddelerini dayanak sunarak, olağanüstü kongrenin derhal toplanması gerektiğini belirtiyor.
*
Bunun yanı sıra, partinin bir kanadı, olağanüstü kongre talebinin, partinin başarısına gölge düşürdüğünü, ‘CHP yine kavga ediyor’ algısına yardımcı olduğunu iddia ediyor. Partinin diğer kanadı ise, parti tüzüğünün es geçilemeyeceğini, tüzüğün işletilmesinin parti içi karışıklığa değil, partinin düzgün bir zeminde ilerlemesine yardımcı olacağını belirtiyor.
*
Söz konusu tartışmaya ilişkin, resmi ağızdan gelen dört açıklama mevcut. Tartışmaların hedefindeki isim olan Abdülkadir Adar, “olağanüstü kongre talebini Genel Merkeze ilettik. Karar açıklanana kadar fikir beyan etmeyeceğim” demekle yetindi. Olağanüstü kongre talebinde bulunan Sinan Özkar ise, olağanüstü kongrenin geciktiğini, seçimler nedeniyle ses çıkarılmadığını, mevcut yönetimin ciddi bir yanlış içerisinde olduğunu ve vakit geçirmeden kongrenin yapılması gerektiğini ifade etti. Yunus Emre Karabulut ise yasaların ve parti tüzüğünün açık olduğunu, olağanüstü kongrenin yapılmamasının suç teşkil ettiğini, CHP’de boyun eğen partili kölelerin olmadığını ve olağanüstü kongre süreci başlatılmazsa, konunun mahkemeye götürülmesi gerektiğini belirtti. Tepebaşı İlçe Başkanı Atilay Dalgıç da, CHP’de tartışmasız bir görevlendirme geleneğinin oluşturulamadığını, o zaman yasalar ve tüzük neyi emrediyorsa, hangi koşullar olursa olsun uygulanmasının zorunluluk taşıdığını ve yasalar ile tüzüğe göre talep edilen olağanüstü kongrenin yapılması gerektiğini savundu. * Söz konusu meseleye ilişkin beşinci açıklama, CHP eski İl Başkanı Rabia Akman’dan geldi. Akman yaptığı açıklamayla, deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü. Mevcut İl Başkanı Abdülkadir Adar ve yönetiminin hukuka aykırı bir biçimde atandığını savunan Akman; Adar’a “sözde başkan”, yönetimine ise “sözde yönetim” dedi. Akman, açıklamasının bir bölümünde, konuyu mahkemeye taşıyacağına da vurgu yaptı.
*
Evet… Şimdi, Rabia Akman’ın çok konuşulacak ifadelerini paylaşıyorum, yorumu ise siz değerli okurlarımıza bırakarak, yarın MIH sütunlarında görüşmek üzere diyorum…
*
SOMUT OLARAK GÖREVDEN ALINMADIK
“Öncelikli olarak bizim en önemli gündem maddemiz, benim ve yönetim kurulu üyelerimin hukuksuz bir şekilde görevden alınmamız. Aslında bu da çok doğru bir ifade değil. Çünkü somut olarak bir görevden alma yok. Yani bana ulaşan resmi yazı yok. Direkt olarak, şu an hukuksuz bir şekilde görevde bulunan mevcut başkan ve yönetim kurulunun atama yazısı geldi. O yazının bir bölümünde de şu ifadeye yer veriliyor: ‘Boş olan yönetim kurulu yerine…’
GÖREVİMİZDEN AYRILMAYABİLİRDİK
Ancak boş olan bir yönetim kurulu olmadığı halde yapılan bu atama, hem seçim kanunu nezdinde hukuka, hem de partimizin anayasası olan tüzüğe aykırı bir durum. Ben ve yönetimim, bu sözde atama karşısında, görevimizden ayrılmayabilirdik. Ama biz, yerel seçim arifesinde olduğumuz için, parti menfaatleri anlamında süreci baltalamamak için, 5 yıl boyunca yürüttüğümüz çalışmaları heba etmemek için böyle bir karar aldık.
ŞAİBELİ YÖNETİMİ TANIMIYORUM
Şimdi, Sinan Özkar ve yanındaki partililerimiz, olağanüstü kongre talebinde bulundular. Ancak ben, il başkanlığına, kesinlikle böyle bir talepte bulunmam. Çünkü orada, yasa dışı olarak sözde görev yapan bir başkan ve yönetim kurulu var. Doğal olarak ben, böyle şaibeli bir yönetimi tanımıyorum. Dolayısıyla olağanüstü kongre talebini, onlara iletmeyeceğim.
GENEL MERKEZE VE MAHKEMEYE GİDECEK
Peki, ne yapacağım? İstanbul seçimlerine AK Parti tarafından yapılan olağanüstü itirazın Yüksek Seçim Kurulu tarafından karara bağlanmasının hemen ardından, genel merkezimize giderek süreci anlatacağım ve bu hukuksuz uygulamanın düzeltilmesi için mücadele edeceğim. Tabii mücadelem bununla da sınırlı kalmayacak. Konuyu, mahkemeye taşıyacağım ve hukuk mücadelesi vereceğim.
YÖNETİM TOPU NİYE GENEL MERKEZE ATTI?
Ayrıca bakın, atladığımız bir nokta var… Hukuka aykırı bir şekilde görevde bulunan sözde il başkanı ve yönetim kurulu, olağanüstü kongre talebini, genel merkeze gönderdi. Kararın, genel merkez tarafından verilmesini istedi. Niye? Çünkü onlar da yasadışı olarak sözde görev yaptıklarını, olağanüstü kongrenin yapılıp yapılmamasına ilişkin karar alamayacaklarını biliyor. İşte bu nedenle, talebi, genel merkeze taşıdılar.
YÖNETCİLER BİRBİRİNİ YİYORMUŞ
Şimdi, sözde il başkanı ve yönetimi, kendi içlerinde de bölünmüş, gruplar halinde ayrışmış durumdalar ve birbirlerini yemekle meşguller. Çünkü hepsi, mevzi kapma derdindeler ve kişisel ikballerinin akıbetinden şüphe duyuyorlar. Bunu örtmek için ise sözde il başkanı çıkıyor ve ne diyor? ‘Partimiz Eskişehir’de çok başarılı olmuştur’ diyor. Yok, öyle bir şey… Neyi başarmışlar Allah aşkına? Sözde il yönetiminin kazandığı öyle büyük bir başarı yok.
ALPU VE SEYİTGAZİ BAŞARI DEĞİL
Şimdi diyecekler ki; ‘Alpu’yu kazandık, Seyitgazi’yi kazandık.’ Yani, baştan aşağı şaibe akan, Alpu halkının yaka silktiği Rafet Demirtaş karşısında kazanılan seçim, başarı olarak görülebilir mi? İtibarsızlaşan, çevirdiği dolaplar yüzünden imza yetkisi dahi olmayan, yine Seyitgazi halkının yaka silktiği Hasan Kalın karşısında kazanılan seçim, başarı olarak görülebilir mi?
ÇİFTELER, MİHALIÇÇIK, İNÖNÜ NİYE GİTTİ?
Siz asıl Çifteler’e bakın… Çifteler’i niye kaybettik? Sözde CHP İl Başkanı Çifteler’in partimize kazandırılması için ne yaptı? Mihalıççık’ı niye kaybettik? Haydar Çorum’u niye öteleyerek DSP’ye gitmesini sağladık? Mihalıççık İl Yönetimi niye değiştirildi? Alınacak İnönü, niye gitti? Sivrihisar’da çok iyi bir örgütlenme yapmıştık, bir şeylerin değişeceğini düşünüyorduk. Sözde il yönetimi göreve başladıktan sonra, Sivrihisar’daki büyü neden bozuldu? Sözde il başkanı ve yönetimi, bu gerçekleri masaya yatırmalılardır.
DANIŞMA KURULU YAPMAKTAN KORKUYORLAR
Aslında bunlar, Danışma Kurulu toplantılarında konuşulmalı ve tartışılmalı. Ancak yasa dışı görev yapan sözde il başkanı ve yönetimi, Danışma Kurulu’nu toplamıyor. Niye? Çünkü partililerimizce yüzlerine vurulacak gerçeklerden korkuyorlar. Bu nedenle Pazar toplantısı yapmakla yetiniyorlar. Ancak Pazar toplantılarında, üyelerimiz konuşamıyor, derdini anlatamıyor, eleştirisini yapamıyor, önerisini sunamıyor. Belli kişiler konuşturuluyor ve toplantı bitiyor. Dahası, son zamanlarda Pazar toplantısı da yapmıyorlar zaten.” * NOT: CHP’nin olağanüstü kongre tartışmasına ilişkin yazılarıma, aynı ifadelerle başlıyorum. Bunun nedeni şu: Hiçbir kopukluk yaşanmadan, süreci derli toplu bir şekilde tüm detaylarıyla aktarmak ve anımsatmak için bu yöntemi tercih ediyorum.