Polis hazineyi kurtardı 

Eskişehir Polisinin başarılı çalışmaları neticesinde tarihi eser kaçakçıları Türk Milletinden çaldıkları eserleri satarken yakalandılar. Üç kişiyi yakalayan ve tarihi para ağırlıklı 148 tarihi eseri yakalayan Cumhuriyet Başsavcılığını ve kolluk kuvvetlerimizi tebrik ederiz.
Özellikle Avrupa ülkelerinde kaçak kazı yapmak veya tarihi eserleri çalmak çok zor bir iştir. Böyle bir hırsızlık o kadar zordur ki, hakkında filmler yapılır. Ancak Türkiye’de eline kazmayı alan canının istediği ören yerini talan edebiliyor. Bizde tarihe saygı ancak lafta kalıyor.
Bu arada bilim adamlarının incelemesi gereken ve müzelerde sergilenmesi gereken tarihi eserler de çalınıp duruyor. Eskişehir de diğer illerden pek farklı değil.
Bu konuda polis ve özellikle jandarmanın insan üstü bir çaba gösterdiğine şahidiz. Ancak meselenin çözümü Kültür Bakanlığı’nın bütçesini artırmak ve arkeolojik kazıları genişletmekten geçiyor. Oysa ki bizdeki Kültür Bakanları (Sözüm meclisten dışarı) hiçbir işe yaramadıkları için ortaya bir arkeolojik kazı yol haritası bile seremiyorlar. Böyle bir makro planı ortaya koymak – muhtemelen – akıllarına bile gelmemiştir.
İddia ediyorum: sadece Eskişehir’deki tarihi değerlerimizi turizme kazandırsak, bu işten öyle bir para kazanırız ki, petrol zengini ülkeler bile bizi kıskanır.
Nihayetinde polis, bir milli hazineyi kurtarmış. Kolluk kuvvetlerinin elinden daha iyisi gelmez. Milli değerlerimizin sistematik bir şekilde yağmalandığını görmesi gerekenler hükûmet yetkilileridir.
 
Al sana dostum Katar
Benim gibi futbolseverler dünya kupasının başlaması için 4 yıl sabırla bekleyemez. Dünya kupasının heyecanı bir başkadır. Ancak Katarlıların düzenlediği dünya kupasının hiç mi hiç heyecanı yok. Bir kere Katar gibi futbol kültürü olmayan bir ülkede dünya kupası organize etmek de neyin nesi? Tribünlerde seyirci bile yok. Her şeyi “Parayı bastırıp” çözeceğini zanneden Katarlılar bu işi de Pakistan’dan parayla seyirci tutarak çözmüşler. Futbol kültürü olmayan bir ülkede turnuvanın organize edilmesinden tutun, kış ortasında maçların yapılmasına kadar tam bir rezaletle karşı karşıyayız. Tabii FİFA da tarihinin en ağır eleştirilerini alıyor. Sonradan görme olmanın ve Arap şeyhi görgüsüzlüğünün tam bir örneğiyle karşı karşıyayız. Alın size “Dostum Katar!..” Bunların masum bir spor organizasyonunu bile ne hale getirdiğini görmüyor musunuz?